Bu maç ilaç oldu: Oyun acı, fakat skor bir o kadar faydalıydı!

Galatasaray'ın, son haftalardaki gözle görülür düşüşü, Diyarbakırspor maçında da kendini belli etti. Gerets'in de dediği gibi: "Her takımın oyun olarak düşüş yaşadığı dönemler olabilir. Önemli olan bu dönemleri en az puan kaybı ile atlatmaktır..."

Öncelikle 1-2 haftadır basında çıkan haberler ve bir takım spor yazarlarının gündeme getirdiği bir konuya değineceğim. Gerets, acaba Wolfsburg'daki kaderini Galatasaray'da da mı yaşayacaktı? Yani, takım 10. haftadan sonra büyük bir çöküşe mi geçecek?

Geçen haftaki Gençlerbirliği mağlubiyetinden sonra Gerets'e yönelik bu tür eleştiriler oldu. Ben de şimdi şu soruyu sormak istiyorum: Gerets 10 haftadır çok iyi bir teknik direktördü de, 11. haftada mı kötü oldu? Bir kere Wolfsburg ve Galatasaray'ı ilişkilendirmek ve bu yargıya varmak mantıksız olur. Tabii ki Gerets'in yanlışları var ve bu yanlışlar gün gibi ortada. Fakat bu tür hayal ürünü eleştirilerin Eric Gerets'e yardımcı değil, daha çok O'nu yıpratmaya yönelik olduğunu düşünüyorum.

Diyarbakırspor maçına geçecek olursak, ilk yarıda ve ikinci yarının büyük bir bölümünde sahada göremediğimiz bir Galatasaray vardı. Organizasyon, oyun kurgusu sıfırdı diyebiliriz. Ama her şeye rağmen alınan 3 puan, o akşamın en olumlu noktasıydı.

Aslında sahada trajik bir de olay yaşandı. Gerets, Heinz'ın yerine Ümit Karan'ı oyuna aldıktan sonra, Necati'yi bir süre sol kanatta oynattı. Daha sonra Hakan Şükür'ün yerine oyuna dahil ettiği Hasan Kabze'den sağ açık yaparak, Hasan Şaş'ı sol kanata kaydırdı. Ve ileri üçlüde Necati-Ümit ve İliç isimlerinde karar kıldı. Yedeklere bakıyoruz; Fevzi, Yalçın, Zafer ve Ergün var kulübede... 

Şuraya gelmek istiyorum: Gerek devre arasında, gerekse sezon sonunda Gerets transferlerde, "Sol açık olsun da kimi getirirseniz getirin" mantığını bir kenara bırakmalı. Heinz, İliç ve ismi gündeme gelen Kily Gonzalez ile Pires için, Gerets'in isteğiyle girişimlerde bulunulmadı.

Yani? Gerets, biraz daha bu konularda baskın olmalı ve hem ilk 11'de yer alacak hem de yedek kulübesi için transfer edilecek futbolcuları kendisi belirlemeli. Tabii ki ekonomik kısıtlamalar olacaktır ama "siz getirin ben oynatayım" düşüncesi de bir teknik direktöre hiç mi hiç yakışmıyor...

Diyarbakır karşısında her hafta olduğu gibi yine 10 kişi mücadele eden bir Galatasaray vardı. Bu cümlemi, beni takip edenler kime ithafen yazdığımı çok iyi biliyorlar... Ben yazmaktan bıktım, Gerets oynatmaktan bıkmadı. Bunun yanında haftalardır eleştiri oklarına hedef olan İliç ise çok iyi bir oyun çıkardı. İliç için geldiğinden bu yana yazdığım şeyleri bir daha tekrarlayacağım. Bileklerine hakimiyeti ve ara pasları bir izleyici olarak beni mest ediyor. Golünden bahsetmeye gerek bile yok, İlk golün asistini yapan Hakan Şükür'e çıkardığı pas her şeyi anlatıyor...

Taraftarın maçta bir de isteği vardı teknik yönetimden. Ayhan Akman'ı sahada görmek. Herkes Ayhan'ın neden ilk 11'de başlamadını ve Volkan'ın oynadığını soruyor. Gerets, Volkan'la başlamakta doğru bir iş yaptı. Çünkü aylardır oynamayan Ayhan'ı direkt olarak sahaya sürmek, hem takım için hem de Ayhan için riskli bir seçim olurdu. Volkan özellikle ikinci yarıda kötü oynadı. Çünkü Volkan, ön libero oynayacak bir oyuncu değil. Daha çok hücuma destek vermeyi seven bir futbolcu.

Sonuçta kazanılan 3 puan futbolcuların güveninin yavaş yavaş yerine gelmesi ve kötü gidişatın sona ermesi için büyük bir adımdı. Unutmadan; Galatasaray taraftarları, takımlarını 90 dakika boyunca hiç susmadan desteklediler. Yani kendilerine yakışanı yaptılar. Bir alkış da onlar için...

Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları