Galatasaray'da taraftarın sevgilisi haline gelen yıldız oyuncu Felipe Melo, gelecek planlarını ve Türkiye'deki yaşantısını anlattı.
Galatasaray'ın sezon başında Juventus'tan kiralık olarak kadrosuna kattığı, gösterdiği performans ve gol sevinçleriyle taraftarın gözdesi haline gelen Felipe Melo, Fanatik Gazetesi'nden Raşit Altun ve Yasin Cam ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.
Kariyerinden, özel hayatına kadar birçok konuda soruları içtenlikle yanıtlayan Felipe Melo, "Elimde olsa 10 senelik kontrata düşünmeden imza atarım" diyerek sarı-kırmızılı takıma olan sevgisini gösterdi.
İşte başarılı oyuncunun samimi açıklamaları...
'BURADA DOĞMUŞ GİBİ HİSSEDİYORUM'
- Öncelikle şunu belirteyim, şu anda Juventus'un bir taraftarıyım, ama futbolcu olarak kesinlikle dönmek istemiyorum. Galatasaray'da olmaktan çok mutluyum. Şu anda bütün her şey benim elimde olsa, yani kontratı kendi hazırlama imkanım olsa, 10 senelik kontrat yapar imzalarım Galatasaray'la. Ama bu biraz da Galatasaray'ın elinde. Ben çok kalmak istiyorum. Ailem burada kalmak istiyor, ama sadece benimle alakalı bir şey değil. Yöneticilerin anlaşması lazım. 'BİR AN ÖNCE TEKLİF YAPILMALI'
- Mesela şu anda düşünüyorum, Fenerbahçe formasıyla, Beşiktaş formasıyla, hoş olmaz diye düşünüyorum. Çünkü Galatasaray'da doğmuş gibi, sanki futbola burada başlamış gibi hissediyorum. Bir an önce teklifin de yapılması gerekiyor. Çünkü transfer sezonu yaklaştıkça diğer kulüpler de devreye girmeye başlıyor, bu sefer işler daha da karışık hale geliyor. 'BENİM İÇİN HER ŞEY PARA DEĞİL'
- Hani bazı oyuncular vardır, 'Rakibe gitmem' der, ondan sonra yüksek bir mebla aldığı zaman hemen kabul eder, kesinlikle ben böyle değilim. Benim için her şey para değil. Tabii ki para çok önemli. Sonuçta benim de bakmakla yükümlü olduğum bir ailem var. Ama her şey para değil. Mesela ben Flamengo'da futbola başladım. O zaman da tıpkı Galatasaray ve Fenerbahçe gibi rakip takımlardan Fluminense, Vasco ve Botafogo'dan da teklif geldi ama hiçbir zaman onlara gitmeyi düşünmedim.
'REAL MADRİD OLMADI, ÇÜNKÜ...'
- Önce Juventus teknik heyeti ve yöneticileriyle bir toplantı yaptık. Benim bir sene dışarıda oynamamı ve dönmemi istiyorlardı. Ancak ben kiralık olarak değil bonservisimle gitmek istediğimi söyledim. Buna pek yanaşmadılar çünkü beni kaybetmek istemediler. Kiralık işi netleşince de Brezilya'dan, Avrupa'dan büyük kulüplerden teklif geldi. Leonardo'yla konuşmuştuk (Paris St. Germain'in eski hocası), onun haricinde Real Madrid'den teklif geldi. Ama Madrid işi sürüncemedeydi, biraz daha beklemem gerekiyordu. Ben de çok fazla beklemek istemiyordum.
'TAFFAREL'DEN TELEFON GELİNCE...'
- Tam da o dönemde Taffarel beni aradı, 'Burası daha önce oynadığım bir kulüp, burada çok iyi hissedersin kendini. Şu anda da yeni bir takım kuruyorlar, seni de bu takımın önemli bir parçası olarak görmek istiyorlar. Fatih Terim gibi daha önce Fiorentina, Milan gibi kulüplerde görev yapmış çok önemli bir teknik direktörle çalışacaksın' dedi. Bana Taffarel kanalıyla, yönetim kanalıyla ne kadar önemli bir futbolcu olduğum hissettirildi bir kez daha. İyi bir teklif vardı mutlaka, ama Galatasaray'ı seçmemdeki en büyük etken, ne kadar önemli bir futbolcu olduğumu hissettirmeleriydi. 'EVDE AİLECE DİNİ SOHBET YAPIYORUZ'
- Benim tanrıya olan inancım çok yüksek. Ailemle vakit geçirdiğim zaman dini sohbetler yapmayı çok seviyoruz. Başarımın zaten en büyük sebebi, tanrının verdiği güçle yaşıyor olmam. Onun haricinde ailemin payı çok büyük. Her dinde olduğu gibi, bizim dinimizde de istediğiniz zaman tanrıyla konuşabiliyorsunuz. Soyunma odasında, saha içinde dua ederim, çünkü kazanmayı çok istiyorum.
'KALIRSAM NICOLAS MELO'YU ÖNERİRİM'
- Burada kalırsam kardeşim Nicholas Melo Galatasaray'a tavsiye edebileceğim bir oyuncu. Daha çok genç, 20 yaşında. Ama iyi bir geleceğe sahip, şu an Numancia B takımında ön libero oynuyor. Çok mücadeleci bir oyuncu, tesadüf herhalde (gülüyor).
9 PUAN AVANTAJ AMA
- Beşiktaş galibiyeti çok önemliydi, ama önümüzde çok önemli maçlar var. 3 puanlık sistemde her şey değişebilir. Daha önce hiç Play-Off sisteminde oynamadım ama bu tür konular hakkında yorum yapmayı sevmiyorum. Elbette buraya şampiyonluk yaşamaya geldim. En yakın rakibimizle aramızda 9 puan var. İyi de gidiyoruz. Her şeyin güzel olacağına inanıyorum.
ALTIN BİDON'A RAKAMLI YANIT
- Fiorentina'da İtalya Ligi'nin top çalma rekorunu kırdım. Ama 1 gol attım toplamda. Sonra büyük bir paraya (25 milyon Euro) Juventus'a transfer oldum. Juventus'ta bu istatistikleri ikiye katladım. Ancak Juventus çok büyük bir kulüp ve şampiyonluk ya da en azından Şampiyonlar Ligi'ne katılmanız bekleniyor. Bu ikisini de başaramadıysanız, kimse istatistiklerinize bakıp, 'Kendisini geliştirmiş' demiyor ve eleştiri yağmuruna tutuluyorsunuz.
TERİM İLE İTALYANCA ANLAŞIYORUZ
- Fatih Terim'in çok önemli bir teknik direktör olduğunu düşünüyorum. Buralara gelmesi şans olamaz. Çok çalışkan birisi. Ben de devamlı bunu görüyorum, devamlı kulüpte, devamlı ofiste çalışan birisi. Ciddi olması gerektiği yerde ciddi, şaka yapması gerektiği yerde şaka yapmayı ayırt edebilen çok önemli bir isim olduğunu düşünüyorum. Bire birde kendisiyle İtalyanca anlaşıyoruz.
EN BEĞENDİĞİM YERLİ SEMİH
- Çok kaliteli Türk oyuncular var. Ama bir isim vermem gerekiyorsa, bence Semih. Stoper bölgesinde bir sakatlık yaşandı, ondan sonra formayı aldı, götürdü ve devam ediyor. Takdire değer bir oyuncu, hem oyun içi hem cesaret anlamında. Yabancı konusunda ise eşi Roberta'nın "Ujfalusi" seçimini kabul ediyor ve gülüyorlar.
DAVİDS PİTBULL DEĞİL; FİNO
- Tabii ki bir futbolcu olarak Davids'e büyük saygı duyuyorum ve iyi bir futbolcu olduğuna inanıyorum. Ama gelip de, 'Pitbull benim' demesi bana çok saçma geldi. Pitbull'dan ziyade fizik olarak daha kısa ve vücut yapısı anlamında bakınca, bunu andırıyor (kahkaha atıp, esprili bir şekilde fino cinsi köpeğini gösteriyor).
'O KART BANA DERS OLDU'
- 2010 Dünya Kupası'nda FIFA en iyi 10 orta saha oyuncu listesini benim de adımı koymuştu. Yüzde 90 pas ortalamasıyla oynadım. Çok kaliteli bir takımımız vardı. Çeyrek Final'deki Hollanda maçında da 2 tane top kaybından yediğimiz 2 gereksiz gol aklımızın ucundan bile geçmemişti. Otomatik olarak moralimiz bozulmuştu ve o hareketi yaptım (Yere düşürdüğü Robben'in kalçasına basıp kırmızı kart görmüştü). O da bana bir ders oldu. Mesela şu an Galatasaray'da oynuyorum ve böyle şeyler olmadı.
'NOU CAMP TİYATRO GİBİ'
- Türk Telekom Arena'nın atmosferinden bahsetmek istiyorum. Ben Juventus'ta da oynadım, Fiorentina'da da oynadım, Brezilya'da da oynadım. Burada bambaşka bir atmosfer var. Örneğin geçen hafta Barcelona maçına gittim (Nou Camp'ta Valencia'yı 5-1 yendikleri maç), 90 bin kişiye yakın taraftar vardı, ama tiyatro seyreder gibi seyrediyorlar. Oysa bizim stadımızın o tutkusu, taraftarın devamlı bizim yanımızda olması, gerçekten hiçbir yerde daha önce karşılaşmadığım şeyler.
Kısa kısa Felipe Melo
- Melo, Rio'da büyüdüğünü ve içinde samba ruhu olduğu için dans etmeyi çok sevdiğini söylüyor.
- Sambacı, Brezilyalı yıldızların gezmeye tozmaya meyilli olduğunu, ancak kendisi için sadece ailesi ve işinin geldiğini özellikle vurguluyor.
- Eşi Roberta, Aya Sofya'nın büyüklüğü ve ambiansı karşısında inanılmaz derecede etkilenmiş.
- Melo'nun en sevdiği Türk yiyeceği baklava. Roberta ise hiç düşünmeden "Börek" diyor.
- Türk insanını 'dinine bağlı' olarak tanımlayan Melo, 'pratik ve yardımsever' diye devam ediyor.