“Keşke Hagi kalsaydı... Galatasaray'da kaptanlık herkese verilmez... Arda'nın kötü oynama şansı yok... Üç kupa şans mı? Hamzaoğlu'na yapılanları içime sindiremiyorum…”
Bu sözlerin sahibi; Galatasaray'ı 2006, Rubin Kazan'ı 2007 ile 2008'de şampiyon yapan ve Montpeiller ile final oynayan, Akhisar'ın hocası Cihat Arslan'ın ifadesiyle, “Futbolun büyük ama mütevazı karakteri” Hasan Kabze.
Galatasaray'ın eski yıldızı Türkiye Gazetesi'ne özel bir röportaj verdi. İşte tamamı burada...
Efsane yıldız ile Suadiye'de futbol üstüne neler konuştuk neler? İşte zevkle okuyacağınız röportajdan öne çıkanlar:
-Sizin için futbol nedir?
Hayatımın olmazsa olmazıdır; bilim, tutku ve aşktır.
-Ya aileniz?
Hayatımın anlamı, “fedakârlık” kavramının içini dolduran ve katettiğim yolun büyük destekçileri.
-Gol?
Mutluluk; aşkın meyvesi.
-Yurt içi ve yurt dışında önemli tecrübeler yaşamış biri olarak adınızı futbol efsaneleri arasına yazdırdınız 318 maç 77 gol; bu istikrarın sırrı ne?
O kadar olmuş mu?
..Ve, Kabze formülü veriyor:
İşin başı; aşk, tutku ve inanmak. Ortası; azim, gayret ve disiplin. Sonu ise hedefe ulaşmak. Şükürler olsun ki, hayatımda “keşke” dediğim şey çok yok.
Podolski forvet arkası!
-Galatasaray'ın hücum hattını nasıl görüyorsunuz?
Podolski önemli bir tecrübe, iyi bir futbolcu ama golcü değil, forvet arkası. Orada ise Sneijder var, o yüzden mutlu değil, Alman. Burak kendini Trabzonspor ve Galatasaray'da ispatladı. O, takımı için çok önemli bir golcü. Umut da savaşçı forvet.
-En iyi döneminizde gönderildiniz, Feldkamp'a kırgın mısınız?
Hayır! Galatasaray ile şampiyonluk yaşadım. Beşiktaş'a iki gol attım sonrasında gönderildim. Üzüldüm ama 'Niye Kabze'yi seçti', diye kırılmadım. Sonuçta her teknik adamın bir oyun yapısı var, demek ki uymamışım. O gün, “Her şerde bir hayır vardır” diye kendimi teselli ettim. Sabah ise Rubin Kazan'ın teklifi geldi; gittim, şampiyonluklar yaşadım. Sonra Montpeiller ve orada da final oynadım.
-O dönem Galatasaray istedi ama dönmediniz, neden?
Dönmeyi doğru bulmadım. Sonraki sezon Monaco'dan teklif aldığım halde Konya'yı tercih ettim.
Hamzaoğlu'na yapılan ayıp!
-Türkiye'de futbolcu olmanın zorluğu ne?
O kadar çok ki; bizde medya, taraftar, sponsor, hepsi üstünüze gelir. Dışarıda futbolcu da teknik adam da sadece futbola odaklanır, maç biter herkes keyfine bakar. Bizde bir yenilgi sonrası sokağa çıkamayacak hale gelirsiniz. Orada profesyonellik, bizde duygular hâkimdir. Futbol bu kadar ajite edilmemeli. Ne üç kupa kazandırmış Hamza Hamzaoğlu'na yapılanları ne de Bursaspor'u tarihinde ilk defa şampiyon yapan Ertuğrul Sağlam'a gösterilen tepkiyi içime sindirebiliyorum.
-O, üç kupa için “tesadüf” diyenler var…
Öyle şey olur mu? Hamza Hoca'dan önce de takımın başında adamlar vardı, neden Prandelli, Mancini ve Rijkaard, Hamza Hoca'nın başarısını gösteremedi?
-Hamzaoğlu'na yakın mısınız?
Hayır, Hoca'yı hiç tanımam, ne beraber oynadık, ne de aynı takımda çalıştık ama futbol adına yaptıklarını takdir ediyorum. Akhisar'da da önemli bir iz bırakmış. Böyle biri eleştirilmemeli.
-Mourinho da eleştirilmiyor mu?
Yapmayın! Hamza Hoca'ya yapılanlar Mourinho'yla aynı şey mi? Birine kulübü her şeyi vermiş, diğerine ise 'Şartlar bu' denmiş.
Ada'yı çok isterdim
-İhlas Koleji'ndeki bir sohbetimizde Premier Lig'de oynamayı hedeflediğinizi söylemiştiniz, neden olmadı?
Galiba tek “keşkem” o. Biliyorsunuz Premier Lig'in “Kendi Milli Takımı'nda belli sayıda oynama” kriteri var. Benim bu şansım olmadı, mevkiimdekiler; Hakan Şükür, Fatih Tekke, Ümit Karan, Necati Ateş, Arif Erdem, dönemimin en iyileriydi.
-Bunlar arasında kendinizi nereye koyarsınız?
Galatasaray'da forvet dendiğinde nasıl ki efsane olarak akla ilk Metin Oktay geliyor ise yakın tarih için de Hakan Şükür, Necati Ateş, Ümit Karan ve herhalde ben gelirim.
-İngiltere'de başarılı olabilir miydiniz?
Neden olmayayım, Galatasaray, Rubin Kazan ile Montpeiller'deki birlikte oynadığım Tugay Kerimoğlu, Arda gibi 10'a yakın arkadaşım, Premier Lig veya o düzeydeki liglerde oynadı hâlâ oynuyorlar. Süper Lig'deki bir çok genç de o ligde oynayabilir.
Biz kovduk,Rubin Kazan'dı
Hasan Kabze, transfer yanlışlarını anlatırken yazarımız Hasan Sarıçiçek'e "Bizde üç maç kötü gitti mi, hocanın bileti kesiliveriyor. Mantalite bu. Kurban Berdiev, Gençlerbirliği'nde 5 maç tutunamadı ve biz kovduk, Rubin Kazan takımın başına getirdi, NBA'deki gibi destek oldu ve üst üste şampiyonlar yaşadı. Bizde mantalite bu" dedi.
HASAN KABZE'DEN GENÇLERE TAVSİYE:
Yurt dışından korkmayın
Hasan Kabze, TFF'ye "Futbolumuzu güçlendirmek istiyorsak Brezilya'daki gibi milli oyuncu havuzunu genişletmeliyiz" çağrısında bulunurken gençlere de "Vizyonunuz olsun, yurt dışına gitmekten korkmayın. Orada oynayanlar sizden daha yetenekli değil. Bunu en son Ç.Dardanel'den Galatasaray'a geldiğinde Mehmet Topal'a
söylemiştim; 'Valencia'ya git' dedim, gitti, fena mı oldu?" dedi.
İşte Kabze'nin sözlerinden öne çıkanlar:
"Bu ligde Arda gibi istikbal vadeden; Konyaspor'da Ömer Ali Şahiner, Trabzonspor'da Okay Yokuşlu, K.Erciyes'te Oğulcan, Gaziantepspor'da Muhammed Demir ve Fenerbahçe'de Ozan Tufan gibi isimler var.
Uff!.. Arada dağlar var; zihniyet başka, sistem başka. Türkiye'de günü kurtarma sevdası var. Orada; uzun vadeli planlamalar. Minik takım hangi sistem ile oynuyorsa genç, ümit ve A takım da aynı sistemi oynuyor. Bizde ekol bütünlüğü yok! Onlar mutlaka altyapıdan üst yapıya oyuncu taşıyor. Newcastle ve Tottenham gibi kulüpler, gençler kötü oynasalar bile destek oluyor. Transfer edilip de hiç oynamadan giden futbolcu örneğine sadece bizde rastlarsınız. Yanlış transfere akan paranın onda biri altyapıya harcansa ülke futbolu ayağa kalkar.
Böyle bir değerlendirmeyi hiç düşünmedim ama aklıma gelen ilk isim Ç.Dardanel'deki hocam Yavuz İncedağ. Zor bir dönemimde Yavuz Hoca, “Buraya senin için geldim, sakatlığı dert etme” diyerek beni rahatlatmıştı. Üzerimde çok emeği var. İkincisi Hagi, üçüncüsü Kocaman ve son isim Kurban Berdiev.
Keşke kalsaydı! Bizde büyük takımlar şampiyon olamıyorsa başarısız sayılıyor, bir teknik adamın başarısı sadece şampiyonlukla ölçülmemeli. Arda Turan, Hagi döneminde ortaya çıktı, ilk maçını da benimle oynadı. Arda gibi başka gençler de vardı ama 'oldum' havasına girince kayboldular. Arda büyük karakter Manisa'ya kiraya verildiğinde pes etmedi, Galatasaray'a döndü kaptan oldu. Herkese kaptanlık vermezler, Milli Takım'a yükseldi. Ne kadar önemli oyuncu olduğunu Atletico Madrid'de ispatlayıp, hayalindeki takıma Barcelona'ya gitti. Orada başarılı olmama ihtimali yok. Barca'nın sistemi tam Arda'ya göre.