Mankendi, hakem oldu! Böyle oldu..

Galatasaray'ın Orduspor maçında teknik direktör Fatih Terim ve yardımcı antrenör Hasan Şaş'ı tribüne gönderen Serkan Çınar'ın bilinmeyen yönleri...

- WEBASLAN - Spor Toto Süper Lig'in 23. haftasında Galatasaray'ın evinde konuk ettiği Orduspor karşılaşmasında sarı kırmızılı ekibin teknik patronu Fatih Terim'i tribüne gönderen ve bu kararıyla gündeme oturan genç hakem Serkan Çınar, 2009 yılında Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yayınlanan Tam Saha dergisine verdiği röportajda ilginç açıklamalar yapmıştı. 

Galatasaray'ın Orduspor ile karşı karşıya geldiği lig mücadelesinde Orduspor lehine verdiği penaltı ve Fatih Terim'i tribüne göndermesi ile dikkat çeken Serkan Çınar o dönemde hakemlik öncesi ve hakemlik yaşamı ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Kayak, hentbol gibi sporlarla da yakından ilgilenen ve bir dönem mankenlik de hakem Serkan Çınar, bir çok branşta antrenörlük belgelerine sahip olmasının yanı sıra hakem olmayı hiç düşünmediğini açıklamıştı. 

İşte olay hakem Serkan Çınar'ın verdiği röportajdan bazı satır başları:

'FUTBOLDA TALİHSİZLİKLER YAŞADIM'

1976 Kırklareli doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Babaeski'de aldım, liseyi Lüleburgaz'da okudum. Sporla mahalle arasında futbol oynayarak tanıştım. Ondan sonra 8 yaşında Alpullu Şekerspor'un altyapısında futbola başladım. Kendim gidip müracaat ederek futbolcu oldum. 4 yıl orada oynadım. Ama orada bir talihsizlikle karşılaştım.

Antrenmanlarda çok başarılıydım ama maç günleri hep yedek kalıyordum. Kurum takımı olduğumuz için antrenörümüz de fabrikada çalışıyordu. Kadroda da müdürlerin çocuklarına yer veriyordu. Bunun üzerine lisansımı alıp 13 yaşındayken başka bir takıma gittim. O yaşta olmama rağmen benden üç yaş büyüklerle genç takımda oynuyordum. Üç yıl sonra Kırklareli Camspor'a transfer oldum. Genç takımdaki antrenörümüz Haşim Hoca beden eğitimi öğretmeniydi ve benim üniversitede okumam da onun sayesinde oldu.


'İKİNCİ LİGDE HENTBOL OYNADIM'

Edirne'de Trakya Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'nu kazandım. 2 yıl orada okudum ve bu sırada sakat olduğum için futboldan uzak kalınca üniversite takımında hentbol oynadım. Takımla ilk antrenmana çıktığımda, "Ben bu işi yapamam" dedim. Çünkü kadroda milli oyuncular vardı. Antrenmanlara devam ettim ve lisansım gelene kadar 1-2 ay sadece idman yaptım. Sonrasında takıma girmeye başladım ve iyi bir düzeye geldim. 2. Lig'de profesyonel olarak hentbol oynadım. Bu sırada 1. Lig takımlarından teklifler de aldım. Ama hentbol benim için sadece sakat oldum dönemde spordan kopmamak için bir araçtı.

'LİSEDEYKEN MANKENLİK YAPTIM'


Lüleburgaz'da mankenlik denemelerim olmuştu. İstanbul'da mankenlik de yapabileceğimi düşünüyordum. Resimlerimi gönderdiğim büyük bir ajansın sahibinden teklif almıştım. Tek hedefim Marmara Üniversitesi'yken o sene ilk defa Ankara'da YÖK'ün yaptığı merkezi sistem sınavda büyük bir şoka uğradım. Van BESYO'ya girmiştim. Oysa aldığım puan Marmara Üniversitesi'ne giren arkadaşlardan daha yüksekti. Sonuçta Van'a gittim ve 4 sene orada okudum. Ama Van'a gitmeseydim bugün hakem olamazdım.

'HAKEM OLMAK KAFAMDA YOKTU'

Aslında kafamda hakem olmak gibi bir niyet hiç yoktu. Sadece futbolu bırakmış bir arkadaşım hakem olmuştu ve ondan aldığım bazı bilgiler vardı. Van'a gittiğimde Vanspor da 1. Lig'deydi. Lüleburgaz'dan tanıdığım Fadıl ağabey de Vanspor'un kaptanıydı. Bana "Gel Vanspor'la antrenmanlara çık. Beğenirlerse oynarsın" dedi. Ama okulda devam mecburiyeti vardı ve profesyonel futbol oynamam mümkün değildi. 

HAKEMLİĞE NASIL BAŞLADI?

Okulda Zonguldaklı bir bayan arkadaşımız vardı, Nazan. Zonguldak'ta hakem olmuş, Van'a geldiğinde de amatör kümede maçlar yönetiyordu. Van'da kurs açıldığında benim de katılmamı istedi. En azından kurallar hakkında bilgi sahibi olmak için kursa katılayım dedim ama heyet raporu istenince vazgeçtim. Ama o kurs ertelenmiş. Nazan ikinci kez kursa katılmamı istediğinde heyet raporu almanın zorluğunu öne sürdüm ama Hakem Derneği Başkanı, hastanenin müdürüymüş. Yardımcı olacağını söyleyince raporu da aldım ve kayıt yaptırıp kursa başladım.

Hoca soru sorduğunda, futbol oynadığım için her şeyi biliyorum havasında cevap veriyorum ama yüzde 80'i yanlış çıkıyor. "Hiçbir şey bilmiyormuşum, iyi ki gelmişim" diye düşündüm. Sınavı da kıl payı geçtim. Hakemlik belgesini alıp işi noktalamayı planlıyordum ama maça çıkmadan belge alınmıyormuş. Mecburen bir maça çıktım. Gerçekten de iyi bir maç yönettim ve "Bana belgeyi verin, artık hakemlikle işim olmaz" dedim.

O yıl öyle geçti. Ertesi yıl Devlet Tiyatrosu'nda müzikal bir oyun vardı ve üniversiteden öğrenci seçmeye karar vermişlerdi. Ben bir yandan üniversite takımında futbol ve hentbol oynayıp kayak yapıyorum. Tiyatroya da müracaat ettim ama sadece müzik bölümünden öğrenci alıyorlarmış. Ne yapıp ettim, yönetmene kadar ulaştım ve kadroya alındım. Küçük de bir rolde bir hâkimi canlandırdım. Hafta sonları artık sahneye çıkıyordum ve hakemliğe gitmiyordum

Bu arada "Lisansını aldın, il hakemi oldun. Gel maça çık. Bir de seminer var, ona katıl" diye çağrılar geliyor. Bir de hakem olurken yapılan koşu testinde MHK üyesi Erdoğdu Diyadin de bizi izlemiş. Koşuda daha önce atletizm yapmış Konyalı bir bayan hakem arkadaş vardı. Onun gerisinde kalmamak için koştukça koşmuştum. Erdoğdu Hoca da beni orada kafasına not etmiş. Sonuçta seminere katıldım.

Klasman hakemleri koşuyormuş ama Erdoğdu Hoca benim de koşmamı istedi. Orada da çok iyi koştum. Bu arada Erdoğdu Hoca, il hakemlerine de 3. Lig'de maç verileceğini söyledi. Ama benim hiç maç tecrübem yok. Sonuçta beni klasmana teklif ettiler ve kabul edildim. 2000'de klasman hakemi oldum.

'İLK MAÇIM FECİYDİ'

Feci bir maçtı. Hakemle anlaşamadığımız için büyük problem yaşadık. Ben korneri işaret ediyorum, o aut veriyor. Bir türlü iletişim kuramıyoruz. Van'dan gelmeden önce de bana, "İstanbul'da hakemlik yapamazsın, sen autu gösterirsin hakem korner verir" falan demişlerdi. İlk maçımda bunu yaşadım.

Bir pozisyonda ofsayttaki oyuncu topa hareket etmedi, pası veren topa gitti. Ben de bayrak kaldırmadım. O sırada ofsayttaki oyuncu topu alıp orta yaptı. Bunun üzerine bayrak kaldırdım. Bu sırada topu vuruldu ve gol oldu. Hakem golü verdi ama ben vermiyorum.

Tribünlerde olaylar çıktı, oyuncular tehdit ediyor. Oyuncular hakemi yanıma getirdi, durumu anlattım ve gol iptal edildi. Ama o dakikadan sonra ben adeta kenarda gezindim. İçimden "Şu bayrağı dikeyim, çekip gideyim" diye düşünüyorum. O maç öyle geçti.

HAKEMLİĞİ BIRAKMAYI DÜŞÜNDÜ MÜ?

MHK üyeleri maçtan sonra, "Biz sana güvendik, maç verdik. Neden böyle oldu?" dediler. Öyle olunca ben de kendi kendime, "Bu işi bırakmayacağım" diye hırs yaptım. İl Hakem Kurulu'na "Bana mümkün olduğunca amatör kümede maç verin" dedim. Sürekli amatör kümede maçlara çıkmaya başladım. İkinci sezonumda iyi bir grafik yakaladım. 2. Lig A Kategorisi'nde 3 maç yönettim. "Tamam, önümüzdeki yıl iyi bir yere gelirsin" dediler ama o dönemde askere gittim. Beytüşşebap'taki kısa dönem askerliğim, futbol oynamam sayesinde çok güzel geçti. Askerden geldikten sonra hakemliğe devam ederken öğretmenliğe de başladım.


'ÖRNEK ALDIĞIM KİMSE YOK'

İsim olarak yok. Ama Almanların çalışma prensibi ve disiplini ile İtalyanların duruşu benim için hakemlikte de iş hayatımda da hep örnek olmuştur. Tabii ki çok değerli hakemler var. Biz hep bugünün hakemlerinden bahsediyoruz ama geçmişte de çok önemli isimler var. 

'MEDYADA ŞOV YAPMAK İÇİN YAZANLAR VAR'

Bugün medyaya baktığınızda iki tür eleştiri görüyorsunuz. Azınlıktaki objektif bir grubu dışarıda bırakırsak ya kulüp yazarları var ya da şov yapmak için yazanlar. Eleştirilerin objektif yapılabilmesi için hakemin hatayı neden yaptığına bakmak, bunun için de işin içinden gelmek lâzım.

Her hakem gibi benim de hedefim bir Dünya Kupası ya da Şampiyonlar Ligi finali yönetmek. Tabii bu çok uzun vadeli bir hedef. Aslında kendime 2010 Dünya Kupası'nda maç yönetmeyi hedeflemiştim ama yükselme sırasındaki aksiliklerden dolayı bu hedeften saptım. Şimdi daha ileriye bakıyorum.
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları