Spor yazarı Zeki Çol, Fernando Muslera'nın tek başına Beşiktaş'ı yenmeye yetmediğini ifade etti.
Spor yazarı Zeki Çol, Galatasaray'ın deplasmanda Beşiktaş ile oynadığı derbi mücadelesini değerlendirdi.
Zeki Çol, Galatasaray'ın sahadaki tek isminin Fernando Muslera olduğunu söylerken, Uruguaylı file bekçisinin de tek başına takımı kurtarmaya yetmediğini dile getirdi.
''Oynadı, hak etti ve kazandı Beşiktaş. İlk yarıda rakibini sahadan sildi, Muslera'ya takıldı.
İkinci yarıda bir büyük kaleci hatasıyla golü yedi ve sarsıldı. Ama inatla, ısrarla galibiyeti kovaladı. Muslera'nın direncini de kırdı ve aslında fark yapması gereken oyunu tek gollü üstünlükle kapadı.
Başlangıçtaki tempo ve istekli oyun, farklı bir Galatasaray seyredeceğimiz izlenimini doğurdu. Ama daha 5. dakikaya bile giremeden o saman alevi hemen söndü. Beşiktaş, bilindik çabuk ve etkili pas trafiğiyle ikinci bölgeden sildi rakibini. Ardından da ezici bir üstünlüğü kurdu. Oyunu adeta tek kaleye çevirdi. Oğuzhan ile Sosa'nın kullandığı toplar, İsmail'in soldan bindirmeleri Quaresma'nın çok etkili olmasa da istekli oyunu, önde Gomez'in yıpratıcı girişimleri Galatasaray'ın oyun düzenini ve savunmadaki dengesini hissedilir biçimde bozdu.
Beşiktaş'ın dış şutlarla kaleyi zorladığı savunmanın arasına, arkasına atılan paslarla pozisyon aradığı ve gerçekten de keyif veren iyi futbolu karşısında Galatasaray'ın tek direnç noktası kalecisi oldu. Muslera, üçü kritik, kaleyi bulan 5 topu da başarıyla çıkardı. Üst düzey bir kalecinin, hele de arkadaşlarının oyuna tutunamadığı anlarda ne denli önemli olduğunu özellikle de Beşiktaş gibi kalesi çok sorunlu bir rakibe, adeta “ders al” dercesine hatırlattı. İlk yarıda Beşiktaş gol dışında her şeyi rakibiyle kıyaslanmayacak ölçüde iyi yaptı. Galatasaray, Burak'ın cılız şutu dışında karşı kalede en ufak tehdit oluşturamadı. Sıradan bir oyunla ve Muslera sayesinde devreyi gol yemeden tamamladı.
Sezon başından beri sancıyla kıvranan Beşiktaş kalesi, Günay tercihinin kullanıldığı derbide komik bir hatayla yeni bir sarsıntıyı yaşadı. Gereksiz, anlamsız bir öne çıkış… Iskalanan ve savunmacıyla gelen Sneijder'in önüne düşürülen, ardından da boş kaleye gönderilen top. Beşiktaş, Tolga sendromundan sonra yeni bir travmayı yaşamaktaydı. O travma, hemen bir dakika sonra Gomez'in şutuyla çabuk atlatıldı. Bu defa Galatasaray'ın en iyisi Muslera, çıkarabileceği bir topu içeri almıştı.
Galatasaray'ın biraz daha öne çıkarak oynamaya ve maça ortak olmaya çalıştığı bu bölümde, Beşiktaş beraberliğin ardından inisiyatifi tekrar ele aldı. 72'de oyuna giren Gökhan'la 2 dakika sonra istediği, beklediği ve zaten oynadığı oyunun karşılığı olan galibiyeti yakaladı. Fenerbahçe'ye günü birlik verdiği liderliği devraldı. Galatasaray ise kendisi açısından çok kritik bir eşiği aşamadı. Ve liderin tam 9 puan gerisinde kaldı.
İkinci derbi galibiyeti bu sezon Beşiktaş'ın. Savunmaya dönük oyundaki sorunların, kaledeki sancıların, iç sahadaki puan kayıplarına karşın gerçekten de iyi gidiyor Beşiktaş. Ligin tartışmasız en keyif veren futbolunu oynayarak. Hücumda zevk veren, heyecan veren, çoğu kere gözlerdeki pası silen estetik zenginlik içeren dolu dolu futboluyla.''