Galatasaray'ın efsane başkanı Faruk Süren, Ünal Aysal'ın ani genel kurul kararını ve yönetimdeki değişikliklerle ilgili görüşlerini açıkladı.
Galatasaray'ın efsane başkanı Faruk Süren, Ünal Aysal'ın ani genel kurul kararını ve yönetimdeki değişikliklerle ilgili görüşlerini açıkladı. Süren, özellikle Ali Dürüst'ün kaybının Galatasaray için önemli olduğunun altını çizerken, Galatasaray'ın gelecek yıl yeniden başkanlık seçimine gitmesi gerektiğini iddia etti.
Süren, Ünal Aysal'ın Galatasaray'da tek adam olduğunu ancak bu tek adamlığın Aziz Yıldırım'ın durumuyla ilgisi olmadığını belirtti.
- Galatasaray iki yıldır şampiyon oluyor, takımın son durumunu nasıl buluyorsunuz? Gördüğünüz eksiklikler nelerdir? "Çok başarılı buluyorum, iki yıldır şampiyon olan ve bizleri mutlu eden bir takımımız var. Tabi ki eksikler var ama bu eksikleri benden daha iyi görenler mutlaka vardır. Devşirme Riera geçtiğimiz yıl sol bekte elinden geleni yaptı ama bu bölgede bir eksiklik var, orta sahada da yaratıcı bir oyuncu açığı gözüküyor. Melo'nun durumu bu konuda belirleyici olacaktır.
Tabi ki iş sadece Süper Lig değil, Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde de oynayacak, sezon uzun, bunun içinde sakatlıklar da olacaktır. Bu nedenle alternatifli bir kadro oluşturmak zorundalar. Şampiyonlar Ligi'nde yer alan takımların kadroları ortada. Federasyon, yabancı oyuncu kararını sanırım değiştirecektir, yönetimde ona göre gerekli transferleri yapacaktır."
"DÜRÜST VE ÖZTÜRK GALATASARAY'I YAVAŞLATIYOR MUYDU!"
-Ali Dürüst, Adnan Öztürk, Refik Arıkan ve Abdurrahim Albayrak yeni yönetimde yer almıyor. Bu değişiklikleri nasıl buluyorsunuz? "Öncelikle bu seçim kararı bana da sürpriz geldi. Başkanın neden bu kararı aldığı çok da tartışılacaktır. Seçim bildirgesini okudum anlayamadım. Bildirgede 'ben bu seçimi yaptım, çünkü Galatasaray bekleyemez, Galatasaray'ın hep ileri gitmesi ve yavaşlamaması lazım' gibi bir ifade kullanıyor.
Buradan şöyle bir sonuç çıkarıyorum; bu giden arkadaşlar Dürüst, Öztürk ya da Albayrak Galatasaray'ı yavaşlatıyorlar mıydı! Ali Dürüst, 96'da benimle beraber yönetimde başladı, yavaşlatıcı bir unsur onda görmüyorum. Diğer arkadaşların da yönetimi yavaşlatıcı bir unsur olduğunu düşünmüyorum. Bu değişiklikleri anlayamadım.
Biz de biliyorsunuz başkanlık sistemi vardır, başkan esastır ve şimdiki ekiple çalışmak istiyorsa yapılabilecek bir şey yok. Genel kurul onu seçti ve bu yetkileri verdi, başkan tüm camiadan sorumludur, herhangi bir başarısızlık da ondan hesap sorulur. Galatasaray Başkanı'nın yetkili kurumlarıma soruyum diye bir mazareti olamaz.
-Yeni yönetimi nasıl buluyorsunuz? Oluşturulan ekip Galatasaray'ı daha hızlı hedeflerine ulaştırabilecek mi? Yeni yönetim eskisinden daha mı kuvvetli? "Yeni yönetimde Özkan Olcay ve başkan hariç ki başkanın da iki yıllık tecrübesi var, çok fazla deneyimli bir isim yok. O nedenle neler yapabileceklerini hep birlikte göreceğiz."
"O da mesela son dakika gelişen bir olay. Çünkü yönetim listesinde Candan Erçetin'den önce orada Dursun Özbek'in ismi vardı. Onun seçilme niteliği yokmuş ve bu bilinmiyordu. Bu örnek bile her şeyi ortaya koyuyor. Seçimi isteyenler de hazır değil, seçim teşkilatı görevlerini tam olarak yerine getirmemiş. Bu da tenkit edilecek bir husus. Son dakikada yalvararak, Galatasaraylılık baskısı kurarak Candan Erçetin'i yönetime almışlar. Candan Erçetin ne yapacak şimdi orada! İki kadının yönetimde olması çok iyi ama fonksiyon yapmaları gerekiyor."
-Belki kadınlar futboluna yatırım için baskıda bulunur... "Evet bu olabilir."
"ALİ DÜRÜST GELECEKSE BAŞKAN OLUR"
-Ünal Aysal, Ali Dürüst'e başkanlık teklif etti ancak Dürüst bunu kabul etmedi. Bu gelişmeyi nasıl değerlendirirsiniz? Sizin Aysal'dan sonraki başkan adayınız kim olur? "Teklif etmiş, etmemiş bunu tam olarak bilmiyorum. Ama böyle yıldırım seçim kararı alıp, Ali'ye sen başkan ol demek olmaz. Ali'nin işini, eşini bu değişime hazırlaması lazım. Galatasaray başkanlığı hayatının her anını ele geçirir, işinizi ve seyahetlerinizi bile Galatasaray'a göre şekillendirirsiniz. Dolayısıyla bu bir hazırlık ister. Ali Dürüst, bundan sonra Galatasaray'da görev alacaksa başkan olarak görev alacaktır.
Ali Dürüst'ün gidişine hiçbir anlam veremedim. Seçime ihtiyaç yoktu. Galatasaray'ı yavaşlatan hiçbir şey göremedim. Tabi içlerinde de değilim, Ünal Başkanla da her gün teşviki mesaide de bulunmuyorum ama onların yerlerine gelenler daha mı faydalı olacak. Burada çok büyük soru işareti görüyorum. Gelen gideni aratır mı, bilemiyorum!
Ali Dürüst çok önemli bir isim, camiada çok sevilen, soyadı gibi 'Dürüst', duruşu çok iyi olan bir spor adamı. Ayrılmış olması bence büyük kayıp ve yanlış. Ali Dürüst kulübü idare ediyordu ve bu çok önemliydi.
Ali Dürüst, Sportif AŞ'de kalabilirdi ama yanlış olurdu. Çünkü kulüpte seçilmemiş, oraya atanmış gibi olurdu. Ali Dürüst orada bir fonksiyon yapamaz, çünkü futbolu zaten Fatih idare ettiriyor, Dürüst orada etkisiz kalacaktı. Şimdi Başkan, Fatih Terim'le doğrudan ilgilenecek, çünkü futbol başka şekli kabul etmez. Ali Dürüst gibi hem futbol hem yönetim tarafına hakim olabilecek bir isim yok."
"BAŞKANLIK SÜRESİ BİR Mİ, ÜÇ YIL MI?"
- Aysal üç yıllığına yeniden seçildi... "Burada da şöyle kaotik durum var; başkanlık süresi üç sene mi, bir sene mi? Bu da çok tartışılacaktır. Benim yorumum başkanlık süresinin bir yıllık olduğudur ama üç yıl deniliyor. Bununla ilgili net bir açıklama yok.
Ünal Aysal'ı danışmanları seçim konusunda yanlış yönlendiriyor. Tüzükte başkanlığın boşalması başlığıyla yer alan 92. madde şöyledir "kulüp başkanlığı herhangi bir nedenle boşalırsa ve bir sonraki seçim genel kurulana 6 aydan daha fazla bir süre kalmışsa, tüzük hükümlerine göre bir ay içinde başkanlık ve diğer tüm organ ve kurulların seçimi için seçimli genel kurul yapılır. Genel kurul tarihine kadar mevcut yönetim kurulu ikinci başkan yönetiminde görevine devam eder. Sürenin 6 aydan daha az kalması durumunda mevcut yönetim kurulu ikinci başkan yönetiminde görevine devam eder. Mayıs ayının ikinci cumartesisinden 180 gün önce başkanlık çağrısı yapılırsa görev süresi üç yıl, daha az bir süre kala genel kurul çağrısı yapılırsa görev süresi 1 yıldır. Yani Aysal 1 yıllığına seçilmiş demektir.
Tabi bu muğlak bir ifade ama sonuçta bir gerçek. Başkası da yeni seçim der üç yıl olur der. Buna kim karar verecek? Ya dernekler masasına gidilip, mahkemelik olmadan bir konsensus oluşturulup karar verilecek ya da bu iş mahkemeye bile gidebilir.
"GALATASARAY'DA 2014'TE YENİDEN SEÇİM OLMALI"
- Galatasaray gelecek yıl yeniden seçime gider mi? "Bana göre 2014 Mayıs ayında Galatasaray'da başkanlık seçimi olması lazım. Galatasaray geleneği ve etik adına bunu söylüyorum. Yoksa her görev süresi az kalan seçime gitsin, hop bir üç sene daha görevde kalsın. Ben bu işi anlamadım. Tüzüğümüzde 'Galatasaray'da seçimler mayıs ayının ikinci haftasında yapılır' ifadesi vardır. Üç sene sonra yapılacak denilirse, seçim hep 22 Haziran'da yapılır, e hani tüzükte mayıs ayının ikinci haftası yazıyordu, tüzük çiğnenmiş olmuyor mu! Tüzüğü zımnen tadil mi ettik! Ben hukuk açısından bunu söylüyorum. Mantıken ve Galatasaray etiği çerçevesinde işe bakıyorum.
Yanlış bir anlaşılma olmasın Ünal Aysal yeniden seçilmez demiyorum. Mayıs 2014 seçim olsun, gene seçilir. Bu seçimi yapmasaydı da yeniden seçilirdi."
- Ünal Aysal kafamdakileri gerçekleştirirsem, başkanlığı daha erken bırakabilirim dedi. Aysal'ın kafasındakiler neler? "Anladığım kadarıyla kurumsallaşma diyor ama profesyonelleşmeden bahsediyor. Kurumsallaşma 96'da zaten başlamıştı, profesyonelleşme önemli. Ünal Aysal'ın yaşına bakmayın, son derece dinç, sporcu, eski kürekçi, kendine çok iyi bakan biri. Yaş önemli değil. Kendine limitler koyması bence yanlış. Göreve atandıktan sonra sonuna kadar gider, yorulunca zaten biri çıkar. Galatasaray başkanlığı boş kalmaz.
Bizim dönemimizde ilk 10 kulüp arasına girdik, maalesef bizden sonrakiler bunu devam ettiremediler. Burada önemli olan sürekliliği sağlamak. Ünal Aysal'ın kafasında o sürekliliği devam ettirecek yapıyı oluşturmak yatıyor."
"Terim'i yalnızlaştırma olarak değerlendirmemek gerekir, tabi ki Ali Dürüst ile diyaloğu farklıydı. Artık Terim doğrudan başkan ile diyalog halinde olacaktır. Başkan da artık Fatih Terim'i çok iyi tanıdı ve anlaşmazlıklar ortadan kalkmıştır. Fatih Terim, Galatasaray camiasına mal olmuş bir insan ve mutluluğu da her zamanki gibi burada bulması lazım. Tabi mutlu olmazsa Fatih Terim başarılı olamaz. Çünkü son derece duygusal bir insan. Fatih Terim'i yalnızlaştırmaya ya da bu tür oyunlara zaten gerek yok, Terim'e 'seninle artık çalışmak istemiyorum' dediğiniz anda Fatih Terim 30 saniye içinde ceketini alır çıkar.
-Terim Galatasaray'da uzun yıllar kalacak mıdır? "Bence kalması lazım. Başarılı olabilmek için elindeki en iyi insanı tutmalısınız yani Fatih Terim'i.
ÜNAL AYSAL VE AZİZ YILDIRIM KARŞILAŞTIRMASI
-Hayri Kozak'ın "Ünal Aysal'ın tek adam olmasından korkuyorum" yönünde bir açıklaması var... "Ünal Aysal zaten tek adam. Kurduğu teşkilat ile ben profesyonellerle bu işi götürürüm mesajı veriyor. İyi bir profesyonel kadroyu kurdum ve bu kadroyla işi devam ettireceğim diyor, göreceğiz. Profesyonel kurumsallaşma kendimizi övmek istemiyorum ama zaten bizim dönemimizde başlamıştı. Futbol şubesini kaldırdık, ilk defa yüksek maaşlı genel sekreter aldık, herkes bu para verilir mi diye itiraz etti ama faydası görüldü. Dolayısıyla asıl mesele, profesyonel yapı daha sağlam yapılır mı, yapılmaz mı? Gördüğüm kadarıyla profesyonel arkadaşlar arasında bir iletişim problemi olacak, yönetimdekiler arasında bu iletişimsizlik zaten var.
- Ünal Aysal'ı tek adam olarak değerlendirdiniz. Aziz Yıldırım'a da herkes tek adam diyor... "İkisi çok farklı. Kuzey, güney kadar farklılar. İkisi de tek adam ama bir tek adam vardır dayatmacı ve totaliter, bir diğer tek adam vardır bütün bilgiler ve yetkiler ondadır ve dağıtır, Ünal Aysal'ın yapmak istediği gibi. Biri İmparatorluk, diğeri Amerikan başkanlık sistemi diyelim."
"FENERBAHÇE KISA VADELİ DÜŞÜNÜYOR"
-Yabancı sınırlaması ile ilgili görüşünüz nedir? "Son derece yanlış buluyorum. Kesinlikle değişmesi lazım. Bizim memleketimizde maalesef 1923'ten beri bu var, yasaklarla işi götürmeye çalışıyoruz. Oysaki yasakla değil, teşvikle, yönetmeliklerle, kurallarla bu işi yapmak lazım. Yabancıları kısıtlamamak lazım, tüm dünyada farklı kurallar var. Biz AB'ye üye olmak istiyoruz ama o kuralları birden gözardı ediyoruz, karmaşa yaşıyoruz. Var olan bir şeyi bile doğru dürüst alamıyoruz, biraz oradan biraz buradan alıyoruz, olmuyor.
Federasyon geliyor, Türk futbolcuları teşvik edelim, yabancıları kısıtlayalım diyor. Yabancı oyuncuların sayısı azalınca, Türk futbolcuların aldığı paralar artacak, bu kısıtlamayı savunan kişi muhtemelen komisyoncudur. O da insani birşey, adamlar ticaretini düşünüyor."
- Fenerbahçe '6+0+4'e destek verdiğini açıkladı. Fenerbahçe'nin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? "Bunlar kısa vadeli şeyler. Fenerbahçe fazla sayıda Türk oyuncuyu kadrosunda bulundurduğu için bu kısa vadede işine geliyor. İki sezon önce onlar yabancıyı savunuyordu. Yabancıdan niçin korkuyoruz! Bizim Türk futbolcularımız buraya gelen yabancılarla mücadele edemedikten sonra, Avrupa'da nasıl mücadele edecekler. Bırakın bu saçmalıkları! Amerika'yı yeniden keşfetmeyin, iyi birşey yapamıyorsunuz, iyi bir uygulamayı alın taklit edin. İyi birşeyi, iyi taklit etmek de bir hünerdir ve bu da bilgi ister. Picasso da resme taklit ederek başladı.
10 yabancı alacaksın, 4'ü tribünde oturur falan böyle saçma hareket olmaz. Tribünde oturtmak için yabancı alınmaz, oynatmak için alınır. İyi futbolcu her yerde ortaya çıkar. Bana kalırsa bu federasyon zaten misyonunu doldurmuştur."
-Sizin döneminizde Galatasaray alt yapısından önemli oyuncular takımda yer alıyordu. Son yıllarda Galatasaray'da bunun sıkıntısı yaşanıyor. "Alt yapıdan oyuncu yetiştirmek kolay değil. Fatih Hoca iki senedir burada ve yakında yeniden oyuncular çıkacaktır. Terim, alt yapıya büyük önem veren bir isim. O orada olduğu zaman bu konu problem olmaz."
"Bizim toplumun anlamadığı birşey daha var. 6222 diye bir kanunumuz var, bu kanunun cezai yaptırımları var. Bir de UEFA, TFF ve FIFA var, onların esası sportmenliktir ve yalnızca sportif ceza verebilirler. Cezaya uğrayacak hadiseler de sportif olaylardan hareket ediyor, ceza hukukundan hareket etmez. Sporda teşvik vermek ceza ama normal hayatta teşvik vermek ceza değil. Devlet, yatırımcılara teşvik veriyor, ceza mı bu. UEFA bu nedenle şüphe dahi olsa ceza verin diyor, bir tarafta beraat edip, diğer tarafta ceza alabilirsin. Juventus şike teklifini bildirmediği için cezayı hemen verdiler. Bizimkiler bunu anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. UEFA olaya yalnızca sportif açıdan bakar. Siz UEFA lisansını alarak UEFA'nın bu kurallarını kabul etmiş oluyorsunuz."
- Bu cezaların ardından Galatasaray'ın, rakipleriyle arasındaki farkı açacağı da yazılıyor. Sizin görüşünüz nedir? "Kesinlikle katılmıyorum. Galatasaray'ın kesinlikle böyle bir rehavete kapılmaması gerekiyor. Fenerbahçe yine ana rakibimiz, iyi transferler yapıyorlar ve devam edecekler.
Beşiktaş da gayet iyi onların da krizleri bitti. Bilic gibi bir ismi takımın başına getirdiler. Trabzonspor'a da yeni bir başkan geldi bağırıp, çağırıyor, hepinizi keserim diyor. Şahsen tanımıyorum, ifadeleri çok sert. Kayseri ve Eskişehir de çekişmenin içinde olacaklardır."
- Galatasaray büyük bütçeli transferler yapıyor. Bunlar gelecek yıllarda sorun yaratabilir mi? "7-8 milyon euro'luk transferler yapılıyor. Avrupa takımları 75 milyon euroya transfer yapıyor. Avrupa'nın ilk 10'unda yer alacaksak ve Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edeceksek, bu transferleri yapacaksın. Bu alt yapıya önem vermeyeceğiz anlamına gelmez. Alt yapıya yine önem verip, Arda gibi isimleri çıkartmaya devam etmemiz gerekiyor."
"ARENA 90 MODEL BİR ALMAN STADIDIR"
-Ünal Aysal 'keşke Galatasaray Stadı 70 bin kişilik olsaydı' dedi. Sizce stadın kapasitesi yetersiz mi? "52 bin yeterli bir rakam. Bazen 35-40 bin kişi oluyor, o da dolu gibi gözüküyor. Stadın dolu olması çok önemli birşey. 70 bin çok büyük bir rakam. Stat dolu olunca yerlere talep artıyor, talep artınca da fiyat artıyor, bu da gelirleri arttırıyor. Dolayısıyla dengeleri bozmamak gerekiyor. Çünkü arz edilen şeyin de kaliteli olması gerekiyor. Galatasaray henüz o rakamlara gelmedi. Gelirse 70 değil, 90 bin kişilik yeni bir stat da yapılır."
-Galatasaray'da gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediğiniz birşey var mı? "Stadı yapamadık, ömrümüz vefa etmedi (gülerek) ben bu stadı hiç beğenmiyorum. Tabii ki eski Ali Sami Yen'e göre saray niteliğindedir ama bana göre 2006'da yapılmış yeni eski bir stattır. 90 model bir Alman stadıdır. Planlar çekmeceden çıkmıştır ve o çekmeceden çıkan planlara üç milyon dolara yakın para ödenmiştir. 4,5 milyon dolar ödediğimiz için biz tenkit ediliyorduk ama o proje bambaşkaydı. İhalesi de yapılmıştı ama devam ettirmediler.
Ayrıca Mecidiyeköy gibi bir yeri terketmek zorunda kaldık. Kasten terkettik, kasten anlaşmamızı bozduk, bakın tapusu orada duruyor. Ve bu stat bizim değil. Ali Sami Yen'in üst hakkı bizimdi, üst hakkı çok önemli bir şey. Üst hakkı sadece çimi almak değil, oraya istediğiniz şeyi yapma hakkını da almış olursunuz. Yani yepyeni bir stat yapma hakkı bizimdi. Üst kullanım hakkı olduğu için kimse bizi oradan da çıkartamazdı. Böyle bir yeri kaçırdık. Oraya 480 milyon dolar verildi, bu parayı Galatasaray kaybetti. Devlet bu işte zarar etmedi, kar etti. Devlet Arena'yı çok daha düşük bir maliyete yaptı ve biz orada hak sahibi değiliz, kiracıyız. O stat Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün. Tabi ki çıkarmazlar ama devletin bizi o stattan çıkarma hakkı var.
Böyle bir avantajı kasten verdik ve demode bir stada geçtik. Stat güzel ama 2006'da niye 90'ların stadını yaptık, 2006'da 2020'li yılların düşünce yapısıyla stat yapılmalıydı. Galatasaray yöneticileri devletten daha modern bir stat isteseydi, devlet onu da yapardı. Galatasaray Kulübü, Arena'yı kendi yapmaya çalıştı, yapamadı, perişan oldu, devlet devreye girdi ve mevcut plana uygun olarak stadı yaptı. Burada fazla iftahar edecek bir şey yok.
Bu stadın ışıkları 25-30 gün yanıyor. 335 gün ne yapıyor! Statta organizasyonlar yapılmalıydı, stadın çimleri zarar görmeden dışarı çıkarılabilmeliydi, otomobil yarışı, konserler yapılabilmeliydi. Paris Bercy'de stadın üstü kapatılarak dalga sörfü yapılıyor. Demek ki bu iş yapılabiliyor. Yaptığınız zaman bunu yapacaksınız. Stadın konsepti de Alman. Alman toplumunun alışkanlıkları da farklı. Alman toplumunda yeşil kartlılar buradan girilmez denildiği zaman girilmez, bizde özellikle yeşil kartlılar oradan girer. Locamız var dünyanın parasını veriyoruz, herkes önümüzden geçiyor, hiçbir özelliğimiz yok. Şimdi biraz bariyer koydular ama yine de olmaz. Konsept olarak yanlış bir stat. Kendi toplumunuzun özelliklerine göre stat yapacaksınız.
Galatasaray imkanlarını seferber edip kendi stadını, basketbol sahasıyla birlikte, spor kompleksini yapmalı.
Bir de stadın üstü kapalı yapmaya çalıştılar, üstü kapalı saçmalığı nereden çıktı. Üstü kapalı stat başka organizasyonları da orada yaptığınız zaman gereklidir. Çok soğuk ülke olsak anlaşılır ama bizde yılda bir kaç kez kar olacak diye stadın üstü kapatılmaz.
- Başkan hakkında çok konuştuk. Peki Ünal Aysal'ı başarılı buluyor musunuz? "Ünal Başkanı başarılı buluyorum. Futbol gibi önemli bir branşta iki yıl üst üste şampiyonluk yaşadık. Bunun yanında bir diğer önemli takım sporu olan basketbolda da uzun bir aradan sonra şampiyonluk geldi. Su topu, kürek gibi branşlarda da medyada fazla yer almamasına rağmen önemli şampiyonluklar geldi. Maalesef, basınımızda futbol yüzde 85, basketbol yüzde 10 ve diğer branşlar yüzde 5'lik oranda yer alıyor."
"BUNLARIN HEPSİ SAHTEKAR DİYORLAR"
- Futbol ve basketbol dışındaki diğer branşlar neden gelişemiyor, ilgi görmüyor? "Maalesef ilgi yok. Bu Türkiye'nin bir problemi. Sorunu yalnızca spor kulüpleri çözemez, kapsamlı ve istikrarlı bir politika ile bu gidişat değişebilir. Politika da ilkokuldan başlamalı, lise seviyesinde değil. Bizim jenerasyonumuzda bir tabir vardı 'öyle topun peşine koşma' bu spor yapmayı teşvik etmeyen bilakis spor yapmayı aylaklık, serserilik, boş zaman geçirme gibi gören bir anlayış. Halbuki spor disiplinli yapılınca son derece faydalı bir şey ve hedef yalnızca şampiyon olmak değildir, düzenli bir şekilde bu disiplini sağlamaktır.
Bakın size bir örnek veriyim; geçtiğimiz mart ayında İzmir'deydim, körfez de temizlendi ama bir tane yelkenli yoktu. İsveç'e gidin soğuk bir ülke olmasına rağmen hangi sezonda olursa olsun orası yelkenliden geçilmez. Spora yaklaşıma bakın, Türkiye'de böyle bir anlayış yok. Ülkemizde son derece az sayıda insan spor kulüplerine üye. Halbuki Almanya'da her dört kişiden biri bir spor kulübüne üye ve aktif spor yapıyor. Atletizm, yelken ve binicilik gibi sporlara ilgi gösteriliyor.
Olimpiyatlarda kaç spor branşı olduğunu bilen varsa bana söylesin. Ama o işle ilgilenen çok kişi bile kaç branş olduğunu bilmiyordur. Muhakkak girişim komitesinden bilen vardır ama medya dahil olimpiyatlarda kaç branş olduğunu bilen, olimpiyatlara nasıl oyun girdiğini anlayan kaç kişi var!
İkinci en büyük olay doping skandalı. Bu korkunç bir şey. Sporcuda bir kabahat bulmuyorum, neticede çok genç bir insan. Ama bu gençlerin bir hocası var, hocası ona bir takım ilaçlar veriyor, bu genç sporcular da hocasının 'sahtekarlık' yapmayacağını düşünerek bu ilaçları kullanıyorlar. Dünyada bizim imajımızı görebiliyor musunuz! Bunların hepsi sahtekar diyorlar.
Bir kızımızda şimdi hastanede ve hala uyutuyorlar. Belki de hayatını kaybedecek. Bunun üzerinde kimse durmuyor, bunlar olurken biz olimpiyatlara aday oluyoruz.
Ayrıca, futbola meraklıyız değil mi? U-20 Dünya Şampiyonası var, tribünlere kaç bin seyirci geliyor? Bildiğim kadarıyla koca statlarda 4 bin kişi ortalamaya oynuyoruz. Bizde varsa yoksa Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti.
Bu iş okullara inmeli, okullarda spor salonları yapılmalı, spor saati, kırılacak bir ders olarak görülmemeli. Sporu teşvik etmek lazım, spor bursları vermek gerekli.
-Geçtiğimiz sezon en beğendiniz futbolcu kimdi? "Selçuk'u, Muslera ve Burak'ı beğendim. Drogba'yı beğendim tabi onu söylememe gerek yok. Drogba hemen takıma uyum sağladı. Drogba'ya tüm takım büyük saygı duyuyor."
- Son zamanlarda gittiğiniz en iyi konser? "Tel Aviv'de müthiş bir konsere gittim. Barbra Streisand'ı dinledim, çok keyifli bir gündü. Her ne kadar yaşı ilerlemiş olsa da çok başarılıydı. Bir kaç şarkıyı da oğluyla birlikte söyledi."
- Avrupada da örneklerini görüyoruz. Kadını sesinden futbol maçı anlatımı dinler misiniz? "Gayet tabii. Güzel olur. Dediğiniz gibi dünyada bunun örnekleri var ve ülkemizde de olması halinde, futbolseverlerin buna ilgi göstereceğini düşünüyorum."