Nazar etme ne olur... Çalış, senin de olur!

Türk futbolunda hep ilkleri gerçekleştiren Cim-Bom’un ilk renkleri sarı-siyahtı... Ama kurucular sarı ve kırmızının uyumunu görünce, şimdiki renklerde karar kılındı... Yapmadığı iş kalmayan ve sayısız rekor kıran kurucu Ali Sami Bey, Atatürk’ün Nutuk’taki bazı konuşmalarını da Ulu Önder’in adına seslendirdi

1905’te kurulan kulübün önceleri bir ismi yoktu, ama liseli futbolcular böyle anılırdı

Bir asır...

36.500 gün eder!

25 yaş ortalaması ile, 4 kuşak demektir.

Avrupa 1. liglerinde, şu an 1.100 kadar kulüp var. Acaba kaçı, Galatasaray gibi 100 yıldan bu yana geliyor?

50 diyelim!

'Bir adet alana, bir de bizden bedava' kampanyaları var.

Hadi 100 olsun...

Herkes kesesinden yesin içsin, saltanatım var benim. Ne kadar bol keseden tahmin yaparsan yap, bir yerde durursun.

Çünkü bir asır, herkese nasip olmaz.

Avrupa liglerinin geriye kalan 900 takımı için; Galatasaray türbe gibi kalır. Gelip tavaf etsinler... Bereketleri artar.

***

Bir asır bu... 100 yıl bu...

Kolay söylenir mi?

Kolay yazılır mı?

Kolay silinir mi?

Beşiktaş da bu yoldan geçti, ama Galatasaray üstüne asfalt döşedi... UEFA Kupası ve Süper Kupa; bu yolda yorgun düşenlerin oturup dinleneceği, nefes ve moral alacağı 2 benzin istasyonu oldu.

Doldur buradan kurşunsuz süper benzinini full, bas gaza yeni başarılara...

***

Gerçekleri tarih yazar.

Tarihi Galatasaray...

Bana da, o tarihin sayfalarını hatırlatmak kalıyor:

Hatırla ey peri o mesut geceyi...

Çamların altında verdiğin buseyi.

Neuchatel Xamax'ı...

Monaco'yu...

Real Madrid'i...

Hertha Berlin'i...

Dortmund'u..

Palma de Mallorca'yı...

Arsenal'i hatırla!

Daha fazla saymayayım; başka kulüplere karşı nispet gibi olmasın.

Bazıları Süper Baba'yı seyrederken, Galatasaray Süper Kupa'yı alıyordu.

Nazar etme ne olur...

Çalış, senin de olur!

***

Bana 'Ali Sami Bey' derler...

Galatasaray'ı kuran Ali Sami Bey'dir ama, o ben değilim.

Olamam!

Elime kalem vermişler; yanlış-doğru, aklıma geleni yazıyorum. Bunun dışında; bu memlekette taş üstüne taş koymuşluğum yok.

Ama hakiki, öz be öz, Ali Sami öyle mi?

Galatasaray'ı kurmuş...

Galatasaray'ın ilk başkanı olmuş ve 14 yıl başında kalmış...

Aynı zamanda Galatasaray'da top oynamış!

Yalnız kulübünü örgütlememiş, Türk futbolunu da örgütlemiş...

Bugünkü Futbol Federasyonu'nun temeli sayılan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nın da kurucusu olmuş... Onun da ilk başkanı olmuş...

Milli takımın ilk teknik direktörü...

1924 Paris Olimpiyatları'na katılan sporcularımızın kafile başkanı...

Yetmedi, yetmedi!

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin 1926-1931 yılları arasında 5 yıl başkanlığını da yaptı.

Galatasaray müzesini kurdu...

Sahada maç yöneten ilk Türk hakemi oldu...

En önemlisi ne biliyor musunuz (Ki bunu bilmezsiniz); Atatürk'ün 'Efendiler' diye başlayan ve Nutuk'ta yer alan konuşmanın bir bölümünü, Büyük Önder'in adına o söylemiştir. 'Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim' bunlardan biridir.

Yani, Atatürk gibi adam!

***

Ali Sami Bey'in yaptığı hizmetleri yaza yaza, parmaklarım dolama olacak.

Yaz, yaz bitmiyor.

Galatasaray kulübünde yalnız futbol oynatmadı ki; rugby, tekerlekli paten hokeyi, kriket, orienteering gibi ilginç sporlar da yaptırdı. Sporcular yetiştirdi...

Ben de Ali Sami...

O da Ali Sami...

Ama aradaki korkunç, büyük, ulaşılmaz, inanılmaz farkı görüyor musunuz?

100 yıl önce başardıkları, bugün benim hayallerime bile sığmıyor.

Kartvizitine bak, beynin yamulsun:

Galatasaray Başkanı... Federasyon Başkanı... Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı... Olimpiyat Kafilesi Başkanı... Milli takım teknik direktörü... Türkiye'nin ilk hakemi...

Yani, sadece Galatasaraylıların sahiplenebileceği biri değil; hangi kulüpten olursa olsun, her sporcunun sahipleneceği bir idol...

Bir dava adamı... Çorbaya tuz atmamış, çorbanın kendisini yapmış biri...

Türk sporunun, Che Guevera gibi devrimcisi... Militanı... Kazanılan değerlerin yılmaz bekçisi...

Gözünü budaktan sakınmayan bir lider!

Onun başkanlığında, üst üste 3 şampiyonluğun geldiğinin ertesinde; futbolcusu Adnan İbrahim'e haksız verilmiş bir ceza yüzünden, Galatasaray'ı ligden çekti.

Beyefendiliğinin arkasında sert bir kaya gibi duran otoriter kişiliği; asla taviz vermezdi. Korkularından, Galatasaray'a ceza bile kesemediler.

Türkiye'de başta Ali Şen olmak üzere herkes; bir çok defa 'Takımımı ligden çekerim' tehdidi savurdu ama, gerçekleştirebilecek bir yürek çıkmadı.

Bunu yapan, sadece Ali Sami Bey'dir.

Gerisi hikaye...

***

Galatasaray'ın 7 kişiyle, tam kadrolu F.Bahçe'yi 7-0 yendiği ünlü bir maç vardır.

Ali Sami Bey, kadroda sürekli sağhaf olarak yer aldığı halde; 7 Şubat 1911'de oynanan o maçta, mecburen kaleye geçti.

Çünkü yoğun lodos yüzünden, Kadıköy'e gelemeyen Galatasaraylı futbolculardan biri de, kaleciydi... Onun yerine kaleye geçti ve gol yemedi.

Yani Ali Sami Bey, rekor kırılırken bile, karşımıza çıkıyor. Hem yönetici, hem sporcu olarak, gergef gibi her ilmiğe girmiş; değerli bir halı gibi, yaşamı rengarenk motiflerle işlenmişti.

***

Galatasaray'ı kurma aşamasındayken, oynadıkları tek topun bakımı ona aitti... Lisedeki cimnastik öğretmeni Bedri hoca; yurt dışından getirttiği topu, Ali Sami Yen'e emanet etmişti. Ona gözü gibi bakıyordu.

Eski İstanbul'da azınlıklar ve yabancıların domuz eti ihtiyacını karşılamak üzere açılmış kasapların bulunduğu, bir Domuz Sokağı vardı.

Ali Sami Bey, buradan domuz yağı alır, ellerindeki tek topu özenle yağlar ve şişirirdi.

Domuz yağı; ağızla üflenerek şişirilen topu, gerekli sertlikte tutabilmek için kullanılırdı.

Ali Sami Bey topla ilgilenirken, arkadaşı Asım Tevfik ise formaların bakımını üstlenmişti. Ayrıca; ileride kurmayı tasarladıkları Galatasaray kulübü için, arkadaşlarından her hafta birer kuruş toplar, biriktirirdi. Bu işi o kadar titizlikle ve sebatla yapıyordu ki; kulüp kurulduğunda, muhasebe işi Asım Bey’e verildi.

***

Galatasaray gayri resmi olarak kurulduğunda, adı Galatasaray değildi. Daha doğrusu kulübün adı henüz yoktu. Ancak oynadığı rakipler; onlar için 'Galata Sarayı efendileri' derdi.

Milliyet'ten sevgili Halil Özer'in kitabı da, adını buradan alır. Gerçi kulübün tarihini vermez ama; Galatasaray'ın yakın dönemlerine ait, basına yansımamış ilginç olayları; çarpıcı bir şekilde okuyucusuna aktarır. Akıcı bir kitaptır.

Gazeteci arkadaşlarımızdan Ahmet Çakır da? Galatasaray tarihi ve Fatih Terim üzerine, kaynak kitaplar yazmıştır. Eserleri, Türk spor basınının yüzakı olmuştur.

Çok sayıda kitap yazmasına rağmen; nedendir, kendi meslektaşları arasında, gerçekten hakettiği desteği bulamaz. Ama o, bıkmadan ürün vermeğe devam ediyor.

Hizmetleri için kendisine teşekkür ediyor, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

***

Evet; Galatasaray'ın adı önceleri Galatasaray değildi. Çünkü adı henüz konulmamıştı. Adını başkaları verdi.

İşin tuhafı, Galatasaray'ın ilk renkleri sarı-kırmızı da değildi.

Galatasaray'ın renklerinin sarı-kırmızı olmasını, sarı-kırmızı gül yetiştirmekle ünlü Gül Baba efsanesine bağlasalar da; bu pek doğru değildir. Çünkü bu konudaki gerçeği, Ali Sami Bey’in bizzat kendisi anlatır.

Naklettiğine göre:

Kulübe, (Sarı-siyah olarak) yeni forma kumaşları almak için; Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun mağazasına giderler. Tezgahtar bir ara; sarı ve kırmızı kumaşları yan yana tutarak gösterir. Sarı ve kırmızının uyumu, hepsini etkiler...

Ali Sami Bey; iki rengin yüreklerinde uyandırdığı heyecanı, bir çok kez anlatmıştır. Kayıtlarda vardır.

O yüzden; sarı-siyah diye almağa geldikleri Yanko'nun mağazasından, sarı-kırmızı kumaş alırlar.

***

Ali Sami Alkış / Star

Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları