Cassio de Souza Soarez Lincoln 22.01.1979 yılında Atletco Meneiro şehrinin Sau Bras do Suaçui semtinde hayata gözlerini açtı. Sıkı bir Sao Paulo taraftarı olan Brezilyalı yıldız, futbol kariyerine henüz 10 yaşında Atletico Meneiro'da başladı. Babası Jadir Soarez ve annesi Regina Cele de Souza Soarez ile fakir ama mutlu bir aile yaşamı vardı.
Ta ki babasını 12 yaşında kaybedene kadar. Bu onun için büyük bir yıkım oldu. Artık sorumlulukları daha fazlaydı. Henüz küçük bir çocukken ailesine bakmak zorunda kalmıştı. Yeteneklerini keşfeden antrenörü Erineu onun için ikinci bir baba oldu. Lincoln, sorumluluklarının farkında birisi olarak, kendisine yol gösteren herkese büyük saygı duydu.
2001 yılında o sıralar Kaiserslautern için çalışan Galatasaray Antrenörü Reinard Stumpf kendisini Avrupa'ya götürene kadar 186 maçta 38 gol kaydetti. Kaiserslautern'de başarılıydı, ancak mutlu değildi. Üstüne bir de sakatlık geldi. Futbolu bırakma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ülkesine dönüp, uzun süre dinlendi. 2004'de Schalke'ye transfer oldu ve kariyerinin en parlak dönemini yaşadı. Şimdi de Galatasaray'da yeni bir maceraya yelken açan Lincoln'ü bir de kendi ağzından dinleyelim. İşte Brezilyalı yıldızın, kendine ait internet sitesinde hayranlarıyla yaptığı söyleşi:
İş sonrası neler yaparsın?
- Dinlenmeyi severim ve Brezilya dizilerini izlerim.
Hobilerin neler?
- Futbol oynamayı çok seviyorum ama Brezilya kurallarına göre!
En sevdiğin yemek?
- Kurufasulye pilav ve et
Tatilini nerede geçirmeyi seversin?
- En çok ailemin yanında.
Herhangi bir hayat sloganın var mı?
- Evet: Dürüst ol
(Burada bir ara verelim ve Lincoln için Zenit devreye girdiğinde Adnan Sezgin'in açıklamalarını hatırlatalım: “Bu durumu ciddiye almadık, çünkü ona güveniyorduk.”)
Özel hayatınla ilgili hedefin neler?
- İleride bir gün aile kurmak ve çocuk sahibi olmak istiyorum.
Hayatındaki en önemli insan kim?
- Öyle bir kişi yok. Bütün ailem benim için çok önemli.
Hayatının en önemli anı?
- Yeğenimin doğumu
Hayatının en kötü anı?
- Babamın ölümü
Pozitif karakter özelliklerin hangileri?
- Her zaman dürüst davranmaya çalışırım. Yakınlarım ve arkadaşlarıma çok ilgilenirim.
Sence bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük sporcu kim?
-Belli bir kişi yok açıkçası. Benim için en iyi sporcular, özürlüler olimpiyatlarına katılan sporcuların hepsidir.
Şans senin için nedir?
- Ailem ve arkadaşlarımla Brezilya'da olmak.
Seni etkileyen herhangi bir ünlü insan var mı?
- Yok.
En sevdiğin mevkii pozisyon?
- Forvetlerin arkası. Kendimi golcülere güzel pas dağıtacak klasik 10 numara olarak görüyorum.
Futbol kariyerindeki en kötü tecrüben nedir?
- Kesinlikle babamın ölümü. Çok etkilendim ve futboluma çok negatif yönde etki yaptı. Ayrıca neredeyse kariyerimin bitmesine sebep olacak olan sakatlığım.
Futbolda seni etkileyen nedir?
- Tabii ki heyecanlı rekabetler. Ayrıca beni destekleyen taraftarlar. Özellikle Schalke'de olduğu gibi tıklım tıklım dolu tribünler.
Futbolda hoşlanmadığın bir şey var mı?
- Var. Bir futbolcu sakatlığında, kulübün ona gerekli yardımı ve ilgiyi göstermemesi.
Futbol oynayan ve hayallerinde futbolcu olmak isteyen genç yeteneklere ne önerebilirsin?
- Gençler kesinlikle pes etmesin. Herkesin bir hayali olması şart.
En çok hangi teknik direktörlerden öğrendin?
- Bir çok iyi hocayla çalıştım. En çok Jupp Heynckes yardımcı oldu. Tabii Ralf Rangnick de öyle.
En sevdiğin sırt numarası?
- Tabii iki 10 numara.
Maçlara nasıl hazırlanıyorsun, özel bir uğurun var mı?
- Evet, İncil okuyorum.
İleride teknik direktörlüğü düşünür müsün?
- Hayır pek sanmıyorum.
Taffarel babam gibi
Lincoln'ün hayatında hep dönüm noktaları olmuş önemli isimler var. Mesela Atletico Minero'da onu keşfeden Erineu, onu beğenerek Kaiserslautern'e transfer edilmesini sağlayan Reinard Stumpf. Ayrıca Jupp Heynckes ve Ralf Rangnick gibi teknik adamlardan da çok şeyler öğrenmiş. Ancak Galatasaray'la UEFA ve Süper Kupa'yı kaldıran, uzun süre Brezilya Milli Takımı'nın kalesini başarıyla koruyan Taffarel'in yeri onun için bambaşka. Ünlü sambacı, bakın “Küçüklüğünde idolün kimdi?” sorusuna nasıl cevap veriyor: “Küçüklüğümden, bugüne dek geçen süre içinde kesinlikle Taffarel. O benim babam gibiydi...”