Arda'ya olan sitem...

Taraftarın Arda'ya olan sitemi asla gidişine değil; bunun zamansızlığına... Çünkü takıma gönül verenler...

Arda Turan gitti! Üstelik geçen sezon yalnızca 14 maçta forma giyip, 6 gol atarak.Sadece bu bile, transfer bedeli ile aynı satıra konulduğunda onun kıymetini gösteriyor. Sakatlığından ötürü oynamadan transfer oldu. Futbol şansı, milli maçlarda yanındaydı. Ay yıldızlı forma onu Madrid'e taşıdı biraz da.

Oysa aynı forma ile Euro 2008'de müthiş bir performans göstermiş, hatta o yıl Galataray'ı da şampiyonluğa taşımıştı. Afrika'daki liglerden, Brezilya'nın en alt kategorilerine dek dünyayı tarayan simsarlar; görmemişler miydi İsviçre maçında uzatma dakikalarında topu 40 metre taşıyıp o ağır sahada attığı tarihi golü?Ya da Arda Çek Cumhuriyeti maçında solda oynadığı halde son 25 dakika sağ kanada inatla hücum ederek zekasıyla maçı çevirirken o futbol guruları nereye bakıyorlardı?

21 yaşındaydı, gitmedi. Şimdi 24 yaşında ve Atletico Madrid forması sırtında.

Bu gidiş, Galatasaray taraftarını ve Fatih Terim'i üzdü. Çünkü gerek sezon öncesi kampına, gerek İstanbul'a dönüşte bu transfer pek de dile getirilmedi. Antrenmanlarda taktik anlayışını oyuncularına aşılamaya çalışan Terim, Arda'nın üzerine kuruyordu takımı; yarım kaldı. Taraftar ise tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumda. Sevinen de var, oturup tek başına kuytu bir yerde ağlayan da. Çünkü Galatasaray taraftarı, içinden yetişen evladı söz konusu olunca hiçbir taraftarda bulunmayan bir aidiyet duygusuyla ona dair olan her şeye yürekten tepki verir. Galatasaray'da bu bir kültürdür. Arda'nın takım kaptanı olduğu halde Sabri'ye ağabey diye seslenmesi de bu eğitimin bir parçasıdır.

Taraftarın Arda'ya olan sitemi asla gidişine değil; bunun zamansızlığına... Bu farkı ayırt etmek gerekir. Çünkü takıma gönül verenler, Şükür'de ve Kerimoğlu'nda da aynı duyguyu yaşadı. Onlarla gururlandı, destek verdi. Arda da asla yalnız kalmayacaktır fakat yeni sezona bambaşka bir vizyon ile girmeye hazırlanırken bu veda, milyonların yüreğini burktu. Oysa forma tanıtımında Galatasaraylılık hakkında konuşan, sponsor firmanın parçalı formayı itinayla giydirdiği de aynı Arda'ydı...

Hatta Arda, bundan 3 yıl önce katıldığı bir kolej organizasyonunda; yanında bulunan Kerem Tunçeri'ye dönüp, "Ben de bir gün onun gibi Real Madrid forması giymek istiyorum" demişti. Gerçi ülkemizde ne sözlere tanıklık ettik; onların yanında Arda oldukça masum kalıyor ama; ince bir sızı bıraktı işte Arda sarı kırmızıya.

Şimdi Atletico Madrid'in tesislerinde onu Florya'daki gibi kapıda karpuz kesip bekleyen görevliler olmayacak, deplasmana giderken özel güvenlik ile havalimanına geleceğini de sanmıyorum. İspanya'nın rating kaygısı taşıyan ikinci sınıf futbol programlarında onun sevgilisine duyduğu aşkın malzeme edileceğini de düşünmüyorum. Dolayısıyla Arda, yaş olarak doğru; ancak ay olarak yanlış bir vakitte imzayı attı ve artık o çubuklu formanın hakkını vermeye çalışacak. Beklentimiz, onu bazı ağabeyleri gibi memlekete dönüp başka çubuklu formalarda görmemek.

Arda Turan İspanya'da başarılı olur mu? Eğer sakatlık belasından kurtulursa (Belindeki sorun hala devam ediyor, her antrenman öncesi belini en az 30 dakika ısıtmak zorunda) ve Atletico Madrid kulübü o büyük çıkışın ardından büyük bir inişe geçmezse (Ki Atletico tarihi böyle iniş çıkışlarla dolu) elbette başarılı olur. Türkiye Ligi'nde rakip sana diyor ki, ben bugün futbol oynamak istemiyorum ama sana da oynatmayacağım. Oynatmamakla kalmayıp senin canını da fena halde yakacağım. İspanya'da birkaç yetersiz takım hariç genel anlamda futbol oynanıyor.

Rakibe diyorlar ki, top şimdi sende; sen oyna, bana geçtiğinde ben de ona yön vereceğim ve senin bana attığından bir fazla atacağım (Barcelona'yı katmadan, onlar futbol değil hentbol oynuyor) Bu çerçevede Arda, oyununun üzerine katıp ona güvenenleri mahçup etmeyecektir. Yoksa Ali Yavaş'a, Erhan Önal'a, Ahmet Bulut'a, Ersun Yanal'a, Raşit Çetiner'e, Suat Kaya'ya, Arif Erdem'e, Orhan Ak'a, Fatih Terim'e, Gheorghe Hagi'ye, Frank Rijkaard'a, Johan Neeskens'e, Guus Hiddink'e, Ayhan Akman'a, Selçuk İnan'a, Bülent Korkmaz'a, Hakan Şükür'e, Harry Kewell'a, Tugay Kerimoğlu'na, Emre Belözoğlu'na, Şenes Erzik'e, Ali Sami Yen Stadı'na ve aramızda olmasalar da onun gelişimine katkıda bulunan Özhan Canaydın ile Metin Oktay'a ayıp olur.

Arda Turan, değişen Türkiye'nin kendi elleriyle yarattığı ve bünyesinde tutmayı beceremediği bir marka olmuştur. Şimdi o marka, La Liga'da bizi temsil edecek. Her ne olursa olsun, Florya'da doğan bir değer olarak onu destekleme ve gurur duyma zamanıdır.

www.twitter.com/evrngz
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları