Dersimiz futbol

Sezonun en iyi ikilisi yine işbaşındaydı. Melo durdurdu, Selçuk vurdu. Melo yumuşattı, Selçuk dağıttı. Melo bağırdı, Selçuk o sese şekil verdi

EVREN GÖZ YAZIYOR
evrengoz@yirmidort.tv


Futbol o kadar küçük ihtimaller üzerine kurulu ki; o yüzden seviliyor beşikten mezara kadar...Kadıköy'de son saniyede direğe çarpan o top, buruk bir sevincin simgesi oldu. Coşku, direkten döndü. Uzun yıllar anlatılacak bir galibiyet çok yakındı.

Her Fenerbahçe maçında olduğu gibi baskı ile başladı oyun. Sarı lacivertliler 2-0 öne geçtiğinde karşılaşmanın kolay geçeceği sanıldı. Ancak Terim'in ekibi futbol oynamaya başladı ve son düdüğe kadar sürdü bu. Kadıköy'de uzun yıllar böylesine bir hakimiyet kurulmamıştı. Melo ve Selçuk'a yapılan baskı  Galatasaray'ın pas trafiğini kesmişti fakat gollerin de etkisiyle topu sarı kırmızılılara veren Fenerbahçe, bir daha alamadı.

Galatasaray bu sezon mekan ayırt etmeden her yerde kendi futbolunu oynamaya çalıştı. Bu, bir kimlik bulma çabasıdır. Galatasaray bu kimliği Kadıköy'de edinmiştir. Korkusuz, oynayan, oynamayı arzu eden bu takım; üzerine katarak yoluna emin adımlarla devam edecektir.

İkinci yarı başladığında herkes bir hamle daha bekledi Fenerbahçe'den. Ancak ilk yarı oyunu o kadar iyi işledi ki Galatasaray, yine topu aldı ve oynamaya başladı. Deplasmanda nasıl oynanır, sahaya nasıl yayılınır, ayağa nasıl top yapılır bunun örneklerini gösterdi. Terim faktörü kuşkusuz en büyük etken ancak oyuncular da çok karakterli bir duruş sergilediler. Bu, onların mental açıdan maça ne kadar hazır olduklarını gösterdi. Fenerbahçe, bu duruşa ikinci kez karşılık veremeyince Galatasaray Hakan Balta ile eşitliği yakaladı. Oyun öyle bir hale geldi ki, Kadıköy'de bir Galatasaray maçında ilk kez bu kadar uğultu duyuldu tribünlerden.

Terim'in kazanmak için yaptığı hamlelere karşılık Kocaman, Stoch ve Alex'i çıkarmak zorunda kaldı. Bu, büyük resmi görmemizi sağlayan parçalardan biri sadece. Skordan, 9 puanlık farktan da önemlisi derbide futbol oynamak isteyen taraf daha rahat çıktı sahadan. Galatasaray felsefesi o çimlere uzun zamandır bu kadar serilmemişti..Sahanın her noktasında hissedildi cesaret.

Derbinin kilidi Melo ve Selçuk'taydı. Sezonun en iyi ikilisi yine işbaşındaydı. Melo durdurdu, Selçuk vurdu. Melo yumuşattı, Selçuk dağıttı. Melo bağırdı, Selçuk o sese şekil verdi... Sonuçta ortaya harika bir orkestra çıktı, herkes dinledi. Eminim futbolu seven herkes bu keyifli derbiden zevk almıştır. Başında Terim'in olduğu bu yürekli takım, daha çok süre övgülerin öznesi olacak.

Galatasaray taraftarının Florya'daki uğurlamasıysa gerçek bir sevginin karşılığıdır. O kalabalığın yaş ortalaması 22-23'tü ve hiçbiri lise yıllarında Fenerbahçeli arkadaşlarını kızdıramadı örneğin. Oysa çocukken gözlerini Avrupa kupaları ile açtıklarında, çoğu '14 senelik çile'den habersizdi. Onları üzen şey sadece Kadıköy mağlubiyetleriydi. Hep, bu kez olacak diye dualarla başlayan o akşamlar, sinir bozucu uykularla son bulmuştu. Yalnızca Kadıköy'den dimdik ayrılırken görmek istiyorlardı takımlarını. Maç dönüşü Florya'daki teşekkür de, aynı sevginin devamıydı. Bir camianın silkelenmesi tam da böyle mümkün olur.

Ülkeye en büyük başarıları getiren bu camianın ayak seslerini duyuyor musunuz?
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları