Rant Tiyatrosu
Peki bu sezon Süper Lig oynanmasa ne olurdu? Biz de Sabri Sarıoğlu'nu Staples Center parkelerinde üçlük atarken görür müydük?
EVREN GÖZ YAZIYOR
www.twitter.com/evrngz
Türk Futbolu ilginç günlerden geçiyor. Temmuz ile birlikte şike soruşturması hayatımıza girdi. Gözaltılar, saatlerce süren sorgular; adliye nöbetleri, mahkemeler ve tutukluluk halleri...
Futbolun güç odakları, devletin titiz araştırması ve sistemli çalışmasıyla ilk kez böyle bir muamele ile karşı karşıya geldi. Böylesine kararlı bir operasyon, bugünlerde seyir değiştirir gibi bir hal aldı. Kulüpler Birliği adlı oluşumun baskısı ile sporda şiddet yasasının bazı maddelerinde değişikliğe gidilebilir. Peki bu değişiklik ne anlama geliyor?
Söz konusu yasanın değişmesi, şike yapan takımların küme düşme cezası yerine liglere eksi puanla başlaması ve şike yaptığı tespit edilen kişilerin, bağlı bulundukları kulüplerden ayrı şekilde cezalandırması esasına dayanıyor. Yani kulüplere dokunulmayıp, yalnızca kişilere ceza verilecek. Bunun için de gerek ülkemizde gerekse yurtdışında sözü dinlenen, bağlantıları sağlam Levent Bıçakçı görevlendirildi.
Ortada futbolun marka değerinin kurtarılmaya çalışıldığı yönünde söylemler varsa da, aslında kaybedilenin futbolun ruhu olduğu dile getirilmiyor. Ligimizin "Marka değeri”ni kurtarırken de ışık hızında bir sistem getirildi: Play-Off. Yayıncı kuruluş ve TFF'nin kafa kafaya verip sunduğu bu sistem, şike soruşturmasında adı geçen kulüplerin küme düşmesine karşı çıkan Süper Lig kulüplerinin de iştahını kabarttı.
Çünkü yeni sistemde oynanılacak maç sayısı artacak, bu da her anlamda kulübün kasasına daha çok para girmesini sağlayacaktı. Üstelik aynı sistem, olası yasa değişikliği ile cezanın eksi puana dönüşmesiyle; özellikle büyük kulüpler için uzun lig maratonunda çok da büyük kayıp olmayacak. Futbola olan ilginin azaldığı günlerde yayıncı kuruluş, yüz milyonlarca doların döndüğü bu koca pastanın şeklinde ufak tefek değişiklikler yaptı.
Pastanın üzerine ilk kez görülen süsler yerleştirdi, ancak bu süsleri Türk futbolseverler yemedi; midesi kabul etmedi. Çünkü lig başlayınca görüldü ki Play-Off sistemi oyun kalitesini ayaklar altına aldı. Maçlardaki tempo, sıkışık trafikten ve puan kaybının telafisinin mümkün olmasından dolayı bir hayli düşük. Üstelik yaşanılan sakatlıklar da Play-Off'un bu topraklar üzerine uymadığının göstergesi. Siz sahada 3 günde bir maç yapan futbolculara altyapıda ne tarz bir eğitim verdiniz ki onlardan istikrar bekliyorsunuz? Ya da siz altyapı hocalarınıza ne kadar değer verdiniz ki o futbolculardan birer yıldız olmasını bekliyorsunuz? Mesela siz değil misiniz yabancı oyuncu sayısının sınırsız olmasından yana tavır koyan? Gelsinler oynasınlar bakalım o milyon eurolar verilen yabancılar şimdi.
Türkiye'nin coğrafi şartlarını da düşününce; Play-off sisteminin böyle geniş topraklarda zulüm olduğu düşünülmedi mi çok merak ediyorum. Trabzonsporlu Burak Yılmaz geçtiğimiz günlerde harika bir demeç verdi...Diyor ki Burak, "Bizi maçlar değil seyahat etmek yoruyor” O kadar haklı ki...Siz Belçika, Yunanistan gibi yüzölçümü kısıtlı yerlerde bu sistemi rahatça uygularsınız. Fakat burası Türkiye, buraya Play-Off olmaz; olamaz. Üstelik tepeden inme bu sistemin var olma sebebi düşünüldüğünde, gerçekten karamsar bir tablo çıkıyor ortaya.
Bu rant tiyatrosunda herkesin bir rolü var. Bunun sarıyla kırmızıyla ya da lacivertle alakası yok; bu ülkede insanlar ilk defa futbola olan ilgilerini sorguladılar. Şimdi kadınlara ve 16 yaşından küçük çocuklara maçlar bedava diye karar alanlar bilsinler ki; futbolu seven her Türk çocuğu 16 yaşına kadar maçlara babasının ya da bir ağabeyi eşliğinde para ödemeden giriyordu zaten!
Futbola bu tarz kararlar ile yapılan makyajlar ilk sorun yağmurunda akıp gidecektir. Çok da şart değil Süper Lig'in oynanması. Bakın dünyanın en önemli markalarından biri olan NBA'de ligler oynanmıyor. Basketbolcular birer birer dağıldı. Lokavt bitene kadar da çeşitli stadyumlarda penaltı atışları yapıp ne kadar önemli marka olduklarını ispatlayacaklar. Marka olmak hiç kolay değil. Peki bu sezon Süper Lig oynanmasa ne olurdu? Biz de Sabri Sarıoğlu'nu Staples Center parkelerinde üçlük atarken görür müydük?
Dev aynasında görülen futbolumuzun "marka değeri” fena halde sallanıyor. Guus Hiddink de bunu açık yüreklilikle söyledi. Dünya şu an Türkiye'ye şüphe ile bakıyor. Biz ne yapıyoruz, ceza yasalarını revize edip; yıldırım hızıyla sistemleri değiştirip topu santraya koyuyoruz. Bakalım doksan dakika sonunda gülen taraf kim olacak, rant mı; futbol aşkı mı?