Terim'in İstanbul Coğrafyası

Ligin ilk maçları genelde zor geçer, ancak böylesine bir isteksizlik Fatih Terim'in takımına yakışmadı.

EVREN GÖZ YAZIYOR
www.twitter.com/evrngz

Ligin ilk maçları genelde zor geçer, ancak böylesine bir isteksizlik Fatih Terim'in takımına yakışmadı. Yönetimin yaptığı transferlerin ardından, uzun süredir sahada mücadele eden bir takım göremeyen taraftarlar gözlerini hasretle yeşil sahaya çevirmişti.

Hevesler, olduğu gibi kursaklarda kaldı. Santra ile birlikte topa sahip olan, oyunu yönlendiren taraf her ne kadar Galatasaray olsa da, hücumda bir üretkenlik sıkıntısı hissediliyordu. İlk yarım saatlik bölümde kurulan baskı, rakip kale yakınlarında bitiriciliğe dönüşmeyince takımın hızı kesildi. İlk yarının sonlarında Muslera'nın büyük hatası golü getirdi. Soyunma odasında o an oyundan çıkarılacak en az 4 oyuncu vardı. Ki, Terim de basın toplantısında bundan yakındı.

Yine de umut muhafaza edildi, yedek kulübesindeki isimlere bakınca; oyuna yapılacak müdahaleler bir heyecan, bir yaratıcılık getirebilirdi. Fakat Galatasaray o kadar ağır, o kadar statik; o kadar rahat oynuyordu ki; sanki aylarca beklenilen bu oyuncular değil başkalarıydı. Topu ayağına alan, hücuma dönüp boştaki arkadaşını arıyor, ancak o boştaki arkadaş bir türlü hareketlenmiyordu. Saha içinde ciddi bir lider oyuncu eksikliği başgösterdi. Böyle zamanlarda sorumluluk alacak, topun kendisine gelmesini beklemeden gidip topu isteyecek bir karakter gerekiyor. Fatih Terim, bu konuda da sıkıntısını ortaya koydu basın toplantısında.

"İçlerinden liderlik yapacak biri çıkacak" derken aslında Arda'nın gidişine gönderme yapıyordu. Galatasaray, Arda'nın gidişiyle saha içindeki "sokak futbolu" kültürünü kaybetti. Ters çalımlarla ilerlemek, adam eksiltmek, verkaç yapıp boşa hareketlenmek; ikiye bir pozisyonlar yaratmak; bunları hiçbir futbol okulunda öğretmezler. Bu, Allah vergisidir ve sokakta gelişir. Bazen futbolda bir saniye içinde karar vermeniz gerektiğinde, sizi doğruya götüren şey altyapıda aldığınız eğitim değil; yeteneğiniz olur. Kritik anlarda sahne almak ve maçın skorunu doğrudan değiştirmek de yeteneğe bezenmiş iradenin ürünüdür.

Oyunun ikinci yarısında da bir türlü istenilen tempo yakalanmadı. Üstelik, dakikalar geçtikçe daha da kötüye gidiyordu takımın çizgisi. Fiziksel açıdan henüz hazır olmayan bazı isimler var. Bunu liglerin ertelenmesine bağlıyorum. Örneğin Servet Çetin'in bünyesini siz önce yapacağınız sezon başı yüklemeleriyle zorlar, ardından ikinci tatile gönderip bir kez daha sezon açtırırsanız; adam ikinci golde olduğu gibi yalnızca "genel izleyici" olur pozisyona. İstanbul Büyükşehir Belediyespor takımı da iki kamp yaptı fakat Galatasaray'daki milli oyuncu sayısı düşünüldüğünde takımın fiziksel açıdan bu denli geride olmasını anlamak zor değil.

İkinci yarıda Webo'nun golü maçın da bitiş düdüğüydü. O golün ardından kimsenin mucize bekleyecek hali yoktu. Galatasaray ışık vermiyordu...Webo'dan sonrası Olimpiyat çilesinin başlangıcıydı taraftar için.

Genel fotoğrafa baktığımızda Eboue'nin sol açıkta zorlandığını, Sabri'nin sağ içteki yerini yadırgadığını ve Kazım'ın maç esnasında akla sığmayan bir vurdumduymazlık ortaya koyduğunu görüyoruz. Uçtaki Baros-Kazım-Eboue üçlüsünün birbiriyle olan uyumu o kadar zayıf ve kariyerinin çoğunu sağ bekte geçirmiş bir Sabri ile stoperlerden aldığı kısa pasları servis etmekle yaratıcılıktan pasörlüğe dikey geçiş yapan bir Selçuk tarafından desteklenemeyince hücum bir türlü işleyemiyor. Köyün delisi Melo, dikine ve inatçı deparlarını şu an için yalnızca bir devrelik atabiliyor. O da yeterli değil.

Üretmek, daha çok kısa pas yapmak, daha çok antrenman; daha fazla sohbet ve daha fazla vakit geçirmek lazım. Ayrı iklimlerin ayrı insanları İstanbul coğrafyasında buluştu, biraz zaman gerekiyor ortak dil için. Bizim ülkemizde, bir İstanbul Büyükşehir Belediyespor gerçeği olduğunu Mert Çetin'in yabancı oyunculara anlatması gerekiyor. Siyasi istikrarın Türk Futbolu'nun yakasına taktığı bir rozettir İstanbul Büyükşehir Belediyespor. Bu rozeti beğenip beğenmemek sizin sorununuzdur; ama başarısı asla yadsınamaz. Buna paralel olarak da İBB'nin maçlarını oynadığı bir "Olimpiyat Stadı" gerçeğini de çevirmesi gerekir Mert Çetin'in. Bu statta pozitif futbol oynamanın, bu statta maç oynamamaktan daha zorlu olduğunu sosyolojik açılardan aktarmalı yeni transferlere.

Sonuç olarak Galatasaray kötü oynayarak kaybetti. Oyuncuların bu isteksizliği, fiziksel yetersizliği birkaç hafta sonra mutlaka seri galibiyetler ve müthiş bir hırsa dönüşecektir. Çünkü Galatasaray bu kadro yapısıyla ligde en çok seri galibiyetler alma ihtimali bulunan takım. Zamana ihtiyaç var. Uzun zamandır özlenen Galatasaray yine sahada olacak. Henüz ligin ilk maçında yaşanan bu mağlubiyet sonrası harcanan paralardan bahsetmek, transferleri yerden yere vurmak en kibar tanımla "eyyamcılık" olur. Zaten onu yapanlar da gitsin 80'ler 90'lar partisine katılsın; artık o laflara kimse itibar etmiyor.
Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları