Osman Tanburacı, Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın yönetim politikasına övgüler yağdırdı.
Çiçeği burnunda Başkan Ünal Aysal'ın Galatasaray dergisindeki yazısı gerçeklerin aynasıydı. Bu yazı bana ‘muhtaç olduğun kuvvet damarlarındaki asil kanda mevcuttur' söylemini hatırlattı. Umutlarım yeşerdi. Son 10 senedeki Galatasaray'ı hatırlayınca da dudaklarımdan şu cümle döküldü; Aysal bir ihtiyaçmış. Camia Aysal'a destek vermeyi sürdürmeli. Camiadan öte Türk futbolunun bütün ögeleri ona sahip çıkmalı.
İlk kez rakibi taciz etmeyen, başkalarının hataları arkasına sığınmak yerine, kendine güvenmenin başarıyı getireceği mesajlarını veren bir başkan oldu Ünal Aysal. Ne diyor? 'Futbolda bizim dışımızda diğer takımlar, federasyon, hakemler var. Kulisler de olabilir. Hayatta, kontrol edebileceğiniz ya da edemeyeceğiniz şeyler de var. Onun için de güçlü olmanız, kendinizi güçlü kılmanız gerek. Hakem penaltıyı vermiyorsa ben nasıl olsa gol atarım. Hakem bana haksız penaltı verirse ben iki gol daha atarım yine de hakemi Tek kelimeyle helal olsun. işte Galatasaraylılık bu. İşte ayrıcalık!
Değişik bir söylem, değişik saptamalar… Aysal'ın söylemleri şimdiye kadar diğer yöneticilerden duyduğumuz hamaset edebiyatı değil, gerçeklerin satırbaşlarıdır. Aysal belki futbolu bilmiyor ama ne mutlu ki futbolun yücelmesi için insanların kendini bilmesi gerektiğini biliyor ve bunu kibar bir dille anlatmaya çalışıyor. Ne mutlu anlayana!
Aysal'ın Türk futbolunu kısır rekabetten kurtarıp kişileri akıl yolunda birleştirecek köprüler kurmak istemesi; bu köprülerin altından daha çok suların geçecek olmasından öte; o köprülerin üzerinde kimlerin Aysal'ı takip edeceğidir. Bu görev de önce Galatasaray camiasına düşmektedir. Kavgadan kimseye fayda yoktur.
Galatasaraylı yıllardır örselenen ilkelerine yeniden sarılacak, camia içinde sevgi, saygıyla ve el ele tutuşarak bir kardeşçesine yürümenin kendisini başarıya götüreceğinin yeniden farkına varacaktır. Futbola gönül vermiş herkes de bunun farkına varacaktır.
Ben de bu yazının, içinde transfer haberleri olmadığı için az ‘tık' alacağının farkındayım ama futbola gönül vermiş herkes de Ünal Aysal'a kulak vermesi gerektiğinin farkına varacaktır. Bu en büyük kazançtır. Aysal'ın söylemleri yıllardır yatalak olan Türk futbolunun kurtuluşunun da reçetesidir. Hastalık tespit edilmiştir. Bundan sonrası her renge gönül vermişlerin Aysal'ı anlamasına bağlıdır.
Galatasaray Avrupa'nın ilk 10'unda olmalıdırBu söylem; Galatasaray'ın hakkını teslimdir. Bu kaçınılmaz bir hedeftir. Aysal; ‘bizim bu seneye, güçlü bir giriş yapmamız lazım' derken şunu vurguluyor; Yıllardır sportif başarı elde edemedik. Galatasaraylı taraftarın boynu bükük kaldı. Bu yıl çok iyi bir Galatasaray yaratmalıyız. On milyon dolar verip futbolcu almak gerekirse ben armudun sapı üzümün çöpü demem gözümü kırpmadan o parayı verir o futbolcuyu alırım. Hedefim başarıdır. Hedefim Avrupa'da ilk 10 arasına girmektir.' Aysal'ın yaratacağı takım Arena'yı inleteceğe benzer. Akıllara şu soru gelebilir; Aysal günü kurtarıyor! Evet Aysal günü kurtarıyor. Belki Drogba belki Van der Sar… Belki başka starlar… Bu sezon Galatasaray uçar! Üç senelik görev süresinde de Galatasaray ileriki on yılını kurtaracak gençlerle ideali yakalar. Amaç ve hedef budur. Bu düşünce sonuna kadar doğrudur çünkü Galatasaraylının beklemeğe tahammülü yoktur.
Suya atladım ama… Yeri gelmişken bir fıkrayla olayı bağlayalım; Nehrin iki yakası… Bir yanda şuh ve güzel bir kadın… Öte yanda kalabalık bir grup erkek… Nehirde timsahlar kol geziyor!
Bütün erkeklerin aklında nehrin öte yakasına geçmek hatuna kavuşmak var, lakin ya timsahlar? Derken adamın biri suya atlıyor… Hayretten açılmış gözler timsahların adamı nasıl yiyeceğini beklerken cesur adam timsahların arasında yüzerek karşı sahile çıkıyor. Kadın ve adam mutlu!...
Erkekler grubu biraz kızgın, biraz kıskanç ama takdir yüklü haykırıyor… Bravooo, Helal olsuuun… Sen gerçek bir kahramanmışsıııın! Bravoooooo!
Adam hayretler içinde… Sesleniyor karşı kıyıya; Yahu içinizden hangi uyanık beni arkamdan itti?
Aysal da öyle olmadı mı? Ne diyor Ünal Aysal; ‘Ben şu an suya atladım ama… Her şey iyi gitseydi bana kimse gel demeyecekti. İhtiyaç talebi doğurdu.' Hayat böyledir işte, bazen tecrübe, bilgi, cesaret ve biraz da şansa ihtiyaç olur. Bunların hepsi Aysal da var. Şans dahil… Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra ailemden para almamak için çalıştım. Türk Hava Yolları'nda görev yaptım, İstanbul Radyosu'nda spikerlik, turizm rehberliği yaptım. Bu tip girişimlerim, bana insan ilişkileri açısından çok şeyler kattı. Çevrem oluştu. İsviçre'de Migros'ta yoğurt ve peynir departmanından sorumluydum. Öğlene kadar çalışıp, öğleden sonra okula gidiyordum. Bunlar insanı zenginleştiren girişimler.'' Ünal Aysal her türlü zenginliği kazanmış bir Galatasaraylı.
Galatasaray'ın düşmanı Galatasaraylılardır! Başarı için sevgiyle birbirine sarılmak gerek. Bu hasleti kaybetmemek lazım görüşünü savunan Aysal; 'Galatasaray'ın düşmanı, Galatasaraylılardır' diyor ve bu virüsü çözmekte kararlı olduğunu vurguluyor.
Aysal'ın şu söylemi içinse heykelinin dikilmesini ben teklif ediyorum; 'Hep beraber maç seyredelim. Ben kendi Galatasaraylımla yan yana maç seyredemezsem Fenerbahçeli ile nasıl maç seyrederim. Bu örneği evvela kendi içimizde vermemiz gerekiyor.' Binlerce teşekkür Ünal Aysal. Galatasaray yıllardır bunu başaramadığı için bugün bu hallere düştü. Ümid-i barış bugün Aysal'dadır.
Aysal'ın Galatasaraylılararası barışı getireceğini şiddetle ama şiddetler umuyorum. Yoksa sportif başarı da gelse insanların içindeki kırgınlıklar volkan gibi püskürmeğe devam eder. Benden söylemesi…
Şair Başkan Ünal Aysal Galatasaray Lisesi Edebiyat Kolları Başkanı ve aynı zamanda o tarihte İstanbul'daki Tüm Liselerin Edebiyat Kolları Başkanı olan Ünal Aysal'ın Galatasaray için bugün rahatlıkla söyleyebileceği iki mısra var; ‘Dünyanın en ağır işçisi benim Günde yirmi dört saat seni düşünüyorum.'