Bir 3-1 daha ama tersten!

Takım oynuyor gözüküyor, en azından maça rakip sahada presle başlamış, golü de bulmuş, sen kalkıp dangalakça gol yiyorsun

Tarih tekerrürden ibarettir derler ya, doğrudur.
Romanya’dan sonra yine yenildik!
Macarlarla maçımız da 1956’da övündüğümüz sonuçla yine 3-1 bitti ama tersten!

Kim çıkardı bu salak lafları?

Romanya maçında topa sahip olma; % 56-44 Milli Takım lehine. Sonuç İstanbul’da 0-1 yenilgi.
Macaristan maçında topa sahip olma; % 63-37 lehimize. Sonuç Budapeşte’de yenilgi.
Burada bir sakatlık var;
İçeride-dışarıda fark etmiyor, topa hem de dikkat çekecek şekilde sahip olan takım biziz yenilen de biziz.
O zaman topa sahip olmak önemli değil. Topu iyi kullanmak önemli!
O da bizde yok!
Sen oynadığını zannediyorsun.
Elin oğlu kalemize üç kere geliyor maçı alıp gidiyor.

Kim çıkardı bu salak düşünceleri bilmiyorum ama;
Topa sahip olmak; yan pas, geri pas, kaleciye pas, ağırdan oynayıp topu rakipten kaçırmaksa bilemem.
Top sendeyse ‘al eve götür’ o zaman!

Top bizdeyken oynamasını da bilmek gerek!
Biz bu işi bilmiyoruz.
Gençlere alt yapıda belli bir oyun planı da öğretmiyoruz.
Topu ayağına alan ne yapacağını bilemiyor. Çünkü çocuk mahalleden gelmiş, her zaman
çalım ata ata gitmiş rakibin üzerine.
Biraz palazlanıp büyük takımlara gelince de;
Topu ayağına aldığında rakip basıyor; ekseni etrafında bir dönüyor, sonra pas verecek adam arıyor, onu da bulamayınca bir kez daha ekseni etrafında dönüyor topa doğru hareketlenip kendini gösteren de olmayınca ya yerinde çakılı bekleyene yan pas yapıyor, ya kalecisine veriyor.
Ne oluyor oyunumuz yavaşlıyor.
Oysa topla oynayan biziz.
Aldatıcı bir durum. Aynen geviş getirmek gibi bir şey…
Boşuna lezzet!
Boşuna vakit kaybı.
İzleyin son iki maçı bunların hepsini göreceksiniz.
Birinci hata bu!

Yenen golleri köpeğin önüne atsan yemez!

Bir başka hastalık daha var; durup dururken gol yeme hastalığı…

Takım oynuyor gözüküyor, en azından maça rakip sahada presle başlamış, golü de bulmuş, sen kalkıp dangalakça gol yiyorsun.
Bu bir maçta da değil. Her maç!

Son iki maçta yenen golleri köpeğin önüne atsan yemez!
Bizim takımların hiç mi emniyet supabı yok da rakibin her dandik kontratağında açık düşeriz?
Ailecek mi oyuna dalarız?
Savunma için saha parselasyonunu hiç mi öğreten yok da; aman top bizde kalsın diyen çok?
Böyle goller yendiği sürece galip gelmemiz mümkün değildir.
Bu ikiii…

Yenemiyorsan yenilme düzmecesi!

Bir de yenemiyorsan yenilme gibi ‘işkembeden’ bir laf var!
Yahu yenmeye gücün yoksa nasıl karşı güç koyar da yenilmezsin?
Böyle salak bir laf daha olur mu?
Bu iş; fizik ve moral güç. Yetenek…
Sende bunlar yoksa ya da eksikse nasıl yenilmemek için direnirsin karşı tarafa?
Hiç mi yenmek için çare aramazsın?

Demek arada; fizik, moral ve yetenek farkının ötesinde bir fark daha var ki o da akıl.
Onu beceremiyorsun.
Bu da üüüçç...

TFF otel yapacağına eğitim planlaması yapsın!

Bu üç yanlış düzelmedikçe başarmamız mümkün değil.
Bu da alt yapı eğitimiyle olur.

TFF Riva’ya otel yapacağına Spor Akademileri’nden mezun olan bir çok futbol eğitmeni var.
Bastırsın onlara parayı göndersin her kulübün alt yapısına başlatsın futbol eğitim seferberliğini!...
Eğitim planlaması olmadan bu işler olmaz.
Lafla peynir gemisi yürümez!

Macar’da Avcı’nın kadrosu tayyare!…

Macar maçına gelince;
Oyuna iyi başladık. Macarlar sindi…
Golü de 22’de attık.
Oh be diyecekken…
31’de kelek bir gol yiyince takım tayyare oldu.
Kolu kanadı kırıldı!

Arda, Mehmet Topal, Gökhan Gönül yok.
Var olanlar da onları aratmıyor ama…

İşte işin aması çok önemli; takımda uyum yok. Arzu yok, başaracağına inanç yok.
Bunda da Abdullah Avcı’nın suçu yok.
Milli Takımı Macar’a öyle bir yolladık ki…
Bir tek;
Yenilirsen gelme’ demediğimiz kaldı!

Her bölge arasında uyumsuzluk vardı

Kalecinin savunma ile uyumu yoktu!
Savunmanın forvet bütünleşmesi yoktu.
Defansın ortasındaki Ömer çoğunca sağa sola kademeye girdiğinde rakipten çaldığı topla
oynamak durumunda kaldı. Yanına sokulan olmadı. Bunlar çok riskli işler.
Oyun kurgusunu; Emre, Nuri, Tunay ve Mehmet Ekici ile halletmeye kalktık bir süre becerdik sonrasında Macarların fizik gücü bizi ezdi. Son maçlardaki başarısızlık ve kötü yenen gollerin moral bozukluğu ile de çöktük!

Abdullah Avcı’ya da bir kaç sitem;
Egemen’in bu takımda yeri yok. Sadece fizik güçle futbol oynanmaz. Egemen’in top kullanma yeteneği hiç yok. Top benden gitsin de nereye giderse gitsin anlayışlıyla top oynanmaz. Uluslararası platformda Egemen komik oluyor.

Artık Volkan’dan vaz geç!
Madem gençleşiyorsun daha genç kaleciler koy kaleye…
Var bunlar. Trabzonlu Onur yakışırdı kaleye…
Volkan’ın futbol ömrü bitiyor hala bir kaleci nelere dikkat eder bilmiyor.
Uçuşları saat başı rötarsız olsa ne yazar!
Volkan’ın kilosu da çok bedeni de hantal!

Hamit’in alt yapısına hayranım ama…
Hamit eski Hamit değil. Çok ağır!
Biraz da ‘ben nereye düştüm’ der gibi…
Futbol mantalitesinin uyum sağlamadığını düşünüyorum. Zaten en büyük sorun da bu.
Avrupalı Türklerle bizim çocukların futbol şablonu tutmuyor.
Çünkü yerliler futbolun temel mantığını hala bilmiyor.
Onun için de oyun bir türlü tutmuyor. Zaman şart.
Hamit’in maç öncesi maç sonu beyanatları oyunundan çok daha güzel.

Caner de Fener’deki gibi değil
Benim fikrimi pekiştiren bir oyuncu da Caner’di. Takımla uyumsuzdu.
Fener’deki başarısını gösteremedi.
Gol pası onun ama doğru vursa pas da olmayacaktı…

Mevlüt de çok yalnız kaldı, takımla bütünleşemedi…
Diğer oyuncular için sabır gerek. Eldeki mevcutlar bunlar.
Bence;
2014 sevdası bitti!

Ancak;
Genç bir kadro geleceğe yatırımdır.
Günü kurtarmaya çalışan hocalara sabrım asla yok ama,
Gençlere yüreklice şans veren ve bu konuda devrim yapan Abdullah Avcı ve onun gençlerine sabrım çok.
Bugün olmazsa yarın olur.

Macarlarda da birkaç futbolcu var, gerisi amatörler gibi; Varga, Szlai, Koman, Hajnal dikkat çekenler.
Ama onlarda oyun disiplini ve sistem var.
Yeni yapılanmaya karşı da bizdeki gibi kelle almak yoktur sanırım.

Şimdi esas sorun şudur?
Bu yenilgilerden sonra Avcı bütün okları üzerine çekecektir.
Direnci varsa kalır. Çünkü Türk futbolunun sorunu asla teknik direktör değildir.
Eğitimsizlik,
Plansızlık,
Kararsızlıktır.

Webaslan'a devam... Webaslan Mobil Uygulamaları