"Ben bu kulüpte sadece..."
Galatasaray TV'de yayınlanan "Euroleague Özel" programına katılan Oktay Mahmuti, takımla ve birçok konu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Galatasaray.org
Galatasaray taraftarının sorularını da yanıtlayan Mahmuti, birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Oktay Mahmuti'nin GS TV'deki çok özel sohbeti;
Birçok konuyu konuşacağız ama öncelikle geçtiğimiz gün de açılışına katıldığınız yeni GSSTORE’u nasıl buldunuz ?
Çok keyifli bir yer yani tam olarak sporcu ve taraftara hitap eden bir yer. Dolayısıyla burada sadece ürün almak değil zaman geçirmek için de hoş bir yer. Çok iyi dizayn edilmiş, ürünleri güzel olan böyle bir yerin umarım ziyaretçisi de bol olur.
Anadolu Efes maçından sonra çeyrek finale sadece bir adım kaldı, geride kalan süreci Euroleague’de nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunların hepsi kademe kademe tabii, sezon başında oynadığımız üçlü eleme grubundan çıktıktan sonra aslında hedefimiz oradan çıkmaktı ve daha sonra kendi oyunumuzu geliştirip daha iyi basketbol oynamayı düşünüyorduk. Onun devamında her ne kadar son gruptan çıksak da evimizde oynadığımız üç maçı kazanarak Olympiakos deplasmanında final oynama hakkını elde ettik. Umarım orada da iyi bir performans göstererek galip geliriz veya gelemeyiz ki zaten bunu da dün basın toplantısında söyledim siz basın mensubu arkadaşlara. Galibiyetin sözünü hiç kimseye vermedik zaten ama gayretimizin o yönde olacağına hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Euroleague yetkililerinde oluşan izlenim şu anda nedir bizimle ilgili? Sonuçta ortaya konan bir performans var, seyirci desteği var, isteği var Galatasaray’ın. Yeni sezonda lisans alma şansımızı nasıl görüyorsunuz? Çünkü sizin Euroleague yetkilileriyle aranızın çok iyi olduğunu biliyoruz...
Doğru ama ben de neticede bu kulüpte sadece bir antrenörüm ve konumum itibariyle bu şekilde iyi organize edilmiş bir kulüpte bu yönde bir açıklama yapmam pek sağlıklı değil. Bunlar üst yönetimin konusu ama şunu söyleyebilirim; yani dışarıdan bir basketbol taraftarı olarak ve basketbolu bilen biri olarak iyi bir konumda olduğumuzu düşünüyorum. Nasıl sonuçlanacak nerelere gelinecek bunu şu anda cevaplamak çok zor. En azından şunu söylemek gerekir ki; Galatasaray basketbol takımının artık Euroleague’de adından söz edilen bir takım olduğu kesin.
Şimdi çıta yükseldi kuşkusuz, çeyrek finale çok yaklaştık. Sizler daha iyi bileceksiniz ama gelinen bu noktaları korumak hatta daha fazlasını yapmak bir hedef haline gelecek ister istemez. Siz ne söylemek istersiniz, bundan sonraki süreç adına ve sezonlar adına?
Açıkçası çıtanın yükselmesi olmazsa olmazlardan bir tanesi ve sürekli bunu düşünmek lazım ki oralara ulaşabilesiniz. Aksi halde bu sadece bir hayal olur ve ancak olanlarla tatmin olursunuz. Galatasaray Spor Kulübü şu anda iyi bir organizasyona sahip; her ne kadar bu organizasyon şu anda istediğimiz şekilde oturmasa da neticede bu kadar kısa sürede bu kadar yol kat etmesi bize bu hakkı tanıyor açıkçası. Umarım sportif anlamda da yani saha içi ve saha dışı anlamda da çıta en üst seviyeye gelir ve Galatasaray Basketbol Takımı Euroleague’de bir marka hâline gelir. Tabii bunun için dediğim gibi birçok etken olması gerekiyor. Sportif anlamda bakacak olursak bundan sonra sürekli buralarda yani bu seviyelerde oynamalıyız. Bazen bir kademe aşağı bir kademe yukarı olabilir. Önemli olan buranın bir markası olabilmek.
Yeni sezonda Euroleague’de grup aşamasında 10 maç sonraki aşamada 14 maç oynanacak. Yani Top 16’ya kalan takımlar toplamda en az 24 maç yapmış olacaklar. Maçlar da Perşembe ve Cuma günü oynanacak dolayısıyla Şampiyonlar Ligi maçlarıyla da çakışmamış olacak. Yeni formatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zaten en son yapılan toplantıda da Euroleague yetkilileri, antrenörler ve hakemlerle de bu konu konuşuldu ve bize bahsedildi. Perşembe ve Cuma günü oynanmasının sebebi dediğiniz gibi Şampiyonlar Ligi maçlarıyla çakışmaması için ve basketbol maçlarının prime time seviyesine ulaşması içindir. Çünkü bu sadece bir spor değil aynı zamanda bir ürün ve 'bu ürün en iyi şekilde nasıl pazarlanmalı' diye düşünülmelidir. Maç sayısının artması ve tansiyonun yüksek olacağı yerlerde maç yoğunluğunun olmasının da sebebi bu. Bence daha heyecan verici bir görüntü ortaya çıkacaktır.
Euroleague’de organizasyon anlamında çok tecrübeli ve deneyimli bir isimsiniz. Galatasaray şu anda sahip olduğu organizasyon yapısı itibariyle hem bütçe, hem organizasyon, çalışan sayısı gibi birçok unsurlar bazında değerlendirdiğimizde Euroleague açısından tam sahip mi yoksa adım adım ilerliyor mu?
Şu aşamada yeterli organizasyona sahip değiliz. Hedeflerin ne kadar büyüdüğünü görürseniz o zaman aktiviteler de o ölçüde artıyor. Kişi sayısı bu konuya endeksli değildir ancak paylaşımın daha yoğun olması lazım. Şu aşamada bu şekilde bir organizasyon şemasında değiliz ama zaman içerisinde bu da oluşacaktır. Bütçe açısından da baktığımızda bu bütçeyle de oynanıyor tabii. Ama bu bütçenin artacağını varsayarsak bütün tablonun ve bütün şemanın daha içerikli ve daha geniş olması gerekir tabii ki.
Hem kısa, hem uzun vadeli planlar mutlaka yapıyorsunuz. Bu anlamda Galatasaray’ın siz olursunuz, olmazsınız, tabii inşallah olursunuz ama hem tavsiye anlamında hem de çalışma anlamında uzun vadeli planlarınız var mı bu anlamda?
Ben şunu söylemiştim, ben sadece dedim ki, ben burada olsam da olmasam da, ben bir gün buradan gittikten sonra, yanlış anlaşılmasın bir yere gittiğim yok da, hiç kimse “Oktay hiçbir şey yapmadı” diyemeyecektir. Ben o sözü vermiştim, o sözü tutmaya çalışıyorum. Burada bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz, bir çekirdek oluşturmaya çalışıyoruz ve bunu sağlam temellere oturtmaya çalışıyoruz. Bunu başardığımız zaman sistem onun üzerine yürüyecektir. Oktay burada olacak, olmayacak çok da önemli olmayabilir bir yerden sonra. Önemli olan bu sistemin akışını, bu düzenin akışını, kompaktlığını, yapısını bozmadan daha üst seviyelere taşımak ama dediğim gibi bunun için her şeyden önce temel oluşması lazım. Yani hem sportif hem diğer anlamda… Dolayısıyla, benim şu anda tabii ki daha çok ilgilendiğim konu sportif anlamda yani yaptığımız oyuncular, transferler, genç oyunculara zaman ayırmamız vs. bunlar hepsi bu projenin bir parçası. Diğer bölümlerle birleşince o yapı daha da güçlenecek ama burada neticede benden bahsediliyor ama ben burada hiçbir şeyi tek başıma yapmıyorum. Benimle beraber çalışan birçok kişi, bir ekip hâlinde çalışıyoruz ve büyük fedakarlıklar ve zaman ayırarak, bir iş olarak değil zevk alarak yapıyorlar. Dolayısıyla ancak zaten böyle keyifli ortamlardan, keyifli beraberliklerden bir sinerji çıkıyor, hep beraber keyif alarak bir yerlere varmaya çalışıyoruz.
Galatasaray taraftarının size karşı inanılmaz bir sevgisi olduğunu söylemeliyim. Sizler de bunu mutlaka hissediyorsunuz. Bu yüzden de, özellikle Twitter ortamından çok fazla mesaj aldık. Hepsini tabii ki okuyamayacağız, birkaç tanesini az sonra okuyacağım ama ağırlıklı olarak sözleşmenizi soruyorlar, bu sezon sonunda biten sözleşmeniz var. Bundan sonra da hep bizimle kalmanızı istiyor Galatasaray taraftarı hatta siz de biliyorsunuz bir tezahüratla şimdi yönetime de bir teklif sunmuş durumdalar; ömür boyu sözleşme teklifi. Tabii bu belki işin biraz daha duygusal boyutu ama siz ne söylemek istersiniz bundan sonraki süreç için, Galatasaray ile olan sözleşmeniz için?
Bir kere ben her ne kadar taraftara teşekkür etmiyorum, biz bir aileyiz desem de yani neticede bana olan sevgiden dolayı hakikaten teşekkür etmek istiyorum. Ne mutlu bana ki ben bunu yaşayabiliyorum onlar adına çünkü hakikaten neticede bir şeyler yaparak değil yani insanların içinde olan duygusal bir yaklaşım bu, eğer ki bunu hissediyorlarsa bu mutluluk hakikaten. Ben bundan şeref duyuyorum açıkçası. Diğer bir nokta da benim planlarımla ilgili, bu sezon sözleşmem bitiyor ve yani neticede ne olacak sadece benim konum değil yani şu anda gündemde olmayan bir konu. Ben burada ilk günden itibaren hep keyif alarak çalıştım. Bugün de hep keyif alarak çalışıyorum. Hep de şunu söylüyorum, ben işimde şunu öğrendim ki öyle çok planlı olma ihtimaliniz yok açıkçası. Neticede nasıl sonuçlanacak, ne olacak bilemiyorum ilerisi için bunu hiç kimse söyleyemez şu aşamada. Ama net olarak söylüyorum, çünkü insanlar bazen satır arası bir şeyler okumaya çalışıyorlar. Benim söylediğim cümlelerde satır arası hiçbir yerde hiçbir şey yoktur. Ne düşündüysem onu söylüyorum. Net olarak söylüyorum; ben burada birinci gün de çok mutluydum, şu anda da çok mutluyum. O gün nasıl heyecanla çalışıyorsam, aynı heyecanla şu anda da çalışıyorum daha farklı bir şey söyleyemem zaten.
Şimdi biliyorsunuz sizler de muhakkak uzun pivot konusunda belirli kesimler tarafından halen istekleri olanlar var açıkçası, bu konuda yazılanlar çizilenler de var. Bu konuya açıklık getirebilir misiniz? Çünkü sizin basketbol felsefenize ve oynattığınız oyuna baktığımızda özellikle hızlı ayaklı uzunlarla oynadığınızı görebiliyoruz. Bu anlamda bir şeyler söylemek istiyor musunuz? Bu çünkü çok fazla konuşuluyor artık uzun pivot konusu…
Şimdi açıkçası biz takımı inşa ederken veya takım inşa ettikten sonra bir analiz yaptık. Bu olursa ne olur, diğeri olursa ne olur gibilerden. Dolayısıyla benim basketbol anlayışımı yansıtan veya yansıtmayan diye bir şey söz konusu değil. Yani ben basketbolu var olan oyuncuların özellikleriyle oynamaya çalışıyorum. Ben hep şunu söylüyorum ve bunu insanlar es geçiyor. Basketbol antrenörlüğünde bence en önemli nokta; bir oyuncunun güçlü taraflarını ortaya çıkarmak ve zaaflarını gizlemek. Yani en büyük nokta bu çünkü öyle bir oyuncu yok ki –buna en büyük yıldızlardan bile bahsetseniz- zaafları olmayan bir oyuncu. Dolayısıyla bugün biz eğer ki Andric’e veya işte pivot olarak söylediğiniz için söylüyorum, Andric’e veya Furkan’a; benim eski dönemde oynadığım gibi, bir Prkacin gibi veya bir Kambala gibi bir oyun oynatırsak hayal kırıklığına uğrarız. Yani biz Andric’e ve Furkan’a kişisel olarak da oyuncu olarak da çok büyük bir haksızlık etmiş oluruz. Çünkü neticede bunlar bu özelliklere sahip oyuncular değil. Onların güçlü tarafları ise; daha atletik olmaları, diğer uzunlara göre daha çabuk olabilmeleri, ikili oyunlar oynayabilmeleri ve biz onu ön plana çıkartıyoruz. Tabii ki alternatif olarak eğer ki bir tane bizim uzun pivotumuz var da çok ağır pivotumuz yok. Yoksa bunlar ikisi de uzun oyuncular açıkçası. Eğer ki çok daha kalıplı ve low post oynayabilen bir oyuncu olsaydı, dönem dönem belki ondan da faydalanabilirdik. Ama neticede onun da kendi içinde bir takım dezavantajları olacaktı. Bu bir lüks değil, ben olmasını ister miydim? Evet isterdim ama yok.
Sezon başında Zaza da gelmişti aslında takıma…
Evet, dolayısıyla bu doğrultuda, bizim basketbolumuz bu yönde. Yani yine başta söylediğim cümleyi söylüyorum -her takım için geçerli istisnasız her takım için geçerli- önemli olan; zaafları gizlemek, iyi özellikleri ön plana çıkartmak. Şu aşamada biz buna böyle bir çözüm bulmaya çalışıyoruz.
Aslında bizler de her maçı detaylı olarak izleyerek daha net analiz etme şansına sahip oluyoruz ve Oktay Mahmuti’nin takımının nasıl basketbol oynamak istediğini daha net görebiliyoruz ama bir de sizden dinleyebilir miyiz? Sizin özellikle basketbolun temel taşları olarak gördüğünüz basketbol felsefeniz nedir tam olarak?
Açıkçası çoğu kişi basketbolu savunmaya yönelik olarak yapıyor. Ama ben o konuda da çok ayırım yapan biri değilim. Çünkü neticede bu iki unsurun basketbolda ayrılma ihtimali bana göre hiç yok. Neticede böyle dinamik bir oyunda sadece savunmadan veya sadece hücumdan bahsetmek pek mümkün değil. Ben savunmanın belirli standartlar içerisinde hep aynı seviyede olması gerektiğini bunun nasıl bazen basit bir söylem söyleyeceğim ama alışkanlıklar haline gelmesi eğer ki iyi bir yemek istiyorsanız keyif almak istiyorsanız bunun için her şeyden önce nefes alıp verebilmeniz lazım. Dolayısıyla bizim savunma anlayışımızın savunma haline gelmesi. Siz bunu düşünmeyerek yaparsınız. Ama bunun bir alışkanlık noktasına gelmesi bizim nefes alıp vermemiz gibi bir şey. Hücum kısmındaysa mümkün olduğu kadar hareketli oynayıp paylaşarak yardımlaşarak aynı şekilde sahadaki dağılımı en optimum şekilde tutarak ve bunun da zamanlamasını iyi ayarlayarak en iyi hücum pozisyonuna gelmeye çalışıyoruz. Bunun içinde detaylandırılmış birkaç tane opsiyonumuz var. Onları da o şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Ama benim yarın başka bir takım formasyonu olsa başka bir oyun oynatma ihtimalim de var. Neticede bu olan oyuncuların yetenekleriyle ilgili bir şey.
Eldeki malzemeye göre oyun mu yoksa oyuna göre malzeme oluşturmak mı sizin için?
Açıkçası bazen bu lükse çok sahip olamayabiliyorsunuz. İstediğiniz gibi her transferi elde etmeniz pek mümkün değil. Neticede her ikisini sizin bir felsefeniz var o felsefeye yakın takım kurmaya çalışıyorsunuz. Ondan sonra sizin felsefeniz o takımın yapısına göre bir bütün haline getirmeye çalışıyorsunuz.
Tutku’nun yokluğu bizim için çok üzücü oldu aslında bu bir gerçek. Hepimiz çok üzüldük. En kısa zamanda da aramıza dönecek zaten. Bu aralar çalışmalara da başladı. Fakat onun yokluğunda Jamon’u daha fazla görme şansına mı sahip olduk. Bu dönemde ayrıca Göksenin’in rotasyona daha fazla dahil olduğunu görmüş olduk. Farklı rotasyonlar ve rotasyonların biraz daha genişleme şansımı ortaya çıkmış oldu? Kesinlikle üzücü bir olay; Tutku’nun kalitesi tartışılmaz ama böyle bir durum mu ortaya çıktı acaba?
Aslında bu Tutku’dan tamamen bağımsız bir konu. Tutku olsaydı bize bu düzende önemli katkısı olurdu. Neticede Jamon’un veya Göksenin’in rotasyonda olması belirli dönemde de Tutku’nun yaratıcılığı bizim çok çözüme gitme adına bizim için çok önemli olabiliyordu. Belki bütün maç içinde aynı şekilde oynamayı değil ama belirli dönemlerde onun yaratıcılığını kullanmak bizim için önemliydi. Maalesef şu anda ondan yoksunuz. Ama dediğim gibi her takımın başına gelebilecek şeyler. Dolayısıyla çokta fazla dile getirmememiz gerek diye düşünüyorum. Neticede var olan oyuncularla en azından şu aşamada bir yerlere varmaya çalışıyoruz.
Göksenin planlarınızın neresindeydi daha önce? Göksenin birden ortaya çıkan bir oyuncu gibi gösteriliyor. Ama herhâlde sizin planlarınız dâhilinde olan, aşama aşama var olan, potansiyelini ortaya koyan bir oyuncu olduğunu düşünüyorum ben. Geçen sezon Banvit maçında yine Barış Ermiş’e yaptığı müthiş savunmayla kazandığımız, katkı verdiği bir mücadele vardı. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Bu çok sorulan bir soru. Aslında bütün oyuncular için saha aynı, top aynı, pota aynı. Hiçbiri farklı bir noktadan hareket etmiyor. O formayı hak eden, istediklerimiz sahaya yansıtan o sahada oluyor. Göksenin’e gelince, Göksenin Galatasaray’ın altyapısından yetişen bir oyuncu. Dolayısıyla demin bahsettiğim o genç oyuncu programı içinde önemli taşlardan bir tanesi. Furkan, Sertaç, İlkan’ın olması. Bunlar Galatasaray’ın geleceği açısından önemli oyuncular. Dolayısıyla sadece benchte oturarak bir şeyler olmayacağını hepimiz biliyoruz. Ben tabii hak etmeden o şansı vermiyorum. Ona söylediğim için size de söyleyebiliyorum. Onun genç olması bir dezavantaj değil onun için veya farklı bir noktadan hareket etmiyor. Oyun için belli zaafları olan bir oyuncu ama zaman geçtikçe tecrübe edindikçe bunları da yapacak ve takıma katkısı daha yüksek olacak.
Luksa Andric’in gelişimiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? ilk zamanlarında eleştirilen bir oyuncu durumundaydı aslında ama siz hep arkasında durdunuz, destek verdiniz ve şu anda takımınızın kilit oyuncularından birisi durumuna geldi...
Ben açıkçası bütün oyuncularımın arkasında dururum ve onlara destek veririm çünkü onlar benim oyuncularım. Ben hiçbir şeyi tek başıma yapmıyorum; bizim beraber anlaştıklarımızı onlar uyguluyorlar, onlar yapıyorlar. Andric bizim sistemimizin önemli bir parçası ama onun önemli olması topsuz alanda oynayan bir oyuncunun yapacağı bir hata, bir topa dokunmaması v.b. hatalarda bile özellikle hücum anlamında Andric’i zor duruma sokabilir dolayısıyla biz burada bütün halinde, takım halinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Andric’in pozisyonları da buradan kaynaklanıyor, Andric atletizmiyle, çabukluğuyla bu pozisyonda bize yardımcı oluyor. Yani asılında yine başa döneceğim; bunların arkasında çok büyük bir sır yok. Sadece bir çerçevemiz var ve bu çerçevenin dışına çıkmamaya çalışıyoruz ve bunu yaparken de bu çerçevenin içinde kalmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. İnsanlar da bunları kabul ettikten sonra gelişim de kendiliğinden geliyor zaten.
Boris Savovic, Darius Songaila’nın yerine takıma dahil oldu ve kısa zaman içinde aslında üst düzey katkı beklemek de çok doğru değil kuşkusuz ki zaten sizin sisteminizde bir oyuncunun çok öne çıktığını görmek zor zaten. Savovic’in uyumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boris bizim çalışma ritmimize çok çabuk uyum sağladı, çalışmayı çok seven ve atletizmi olan bir oyuncu. Sahanın belli yerlerinde bu her ne kadar çok gözükmese de, istatistiğe yansımasa da önemli katkılar yapan bir oyuncu. Sizin de söylediğiniz gibi Türkiye’de yıldız oyuncu kavramı çok öne çıkıyor ve illa ki 25 sayı - 18 ribaunt gibi istatistik yakalayan oyuncu beklentisi oluşuyor ama benim Boris’ten böyle bir beklentim yok. Tabii ki onun da kendi gelişimi için bazı nüansları değiştirmesi lazım. Umarım kısa zaman içerisinde bunları da geliştirir ve bize daha fazla adapte olur çünkü baktığınız zaman yurtdışından gelip de düzeni, sistemi oturmuş bir takıma, hem de bambaşka bir sistemden gelip de önemli rol sahibi olabilmek kolay bir şey değil.
Sizin için disiplin önemli bir kavram kuşkusuz ve bu anlamda başarılı olduğunuzu söylememiz lazım ama aynı zamanda merak edilen bir durum var ortada; ‘’Oktay Mahmuti oyuncularla nasıl bir iletişime sahip?’’
Esasında arkadaşça bir iletişime sahibim. Neticede hepimiz orada bir iş ve bir hedef için uğraş veriyoruz. Herkes bu durumun bilincinde. Evet; kuralları ben koyuyorum ama oyuncuların kuralları olduktan sonra ve bunu anladıktan sonra başarıya kolay ulaşırız. Bu kuralların dışına çıkılmasına müsaade etmiyorum sadece ama zaten oyuncular da buna izin vermiyorlar. İnsanların ne düşündüğünü bilmiyorum ama ben özel bir şey yapmıyorum bu disiplini sağlamak için, sadece ortada bir saygınlık var her iki taraf da nasıl başarılı olabiliriz diye ortak bir uğraş veriyor.
Hocam biz açıkçası dışarıdan baktığımızda bir karizmanızın olduğunu düşünüyoruz ve herkes de bu şekilde düşünüyor. Muhakkak ki siz de insanların bu şekilde düşündüğünün farkındasınızdır. Hatta geçtiğimiz yıl yapılan pankartlarda ‘’Godfather’’ benzetmesi vardı. Bu yıl Olympiakos maçından yaşamış olduğunuz talihsizlik sonucu ceketinizi belinize bağlamanız sonrasında ‘’William Wallace’’ benzetmeleri de yapıldı . Bu benzetmeler için ne söylemek istersiniz ?
Bu insanların yakıştırması açıkçası, ben bunun için herhangi bir şey yapmıyorum. Aslında ben kendim dışında başka bir şey değilim, ben normal hayatta da böyleyim. Aslında ‘’Godfather ve William Wallace’’ yakıştırmaları hoş belki ama benim için sadece eğlenceli yakıştırmalar diyebilirim. Bilemiyorum, bu insanların bakış açısı ve belki de onlara sormak lazım aslında bu durumu ama onlar için hoş olan bir durum benim için eğlencelidir.
Obradovic 1960 doğumlu, 29 yaşında baş antrenör oldu, Messina 1959 doğumlu, 30 yaşında baş antrenör oldu, siz 1968 doğumlusunuz ve 33 yaşında baş antrenör oldunuz. Doğru değil mi? Yanlış bir şey söylemiyorum herhâlde?
Doğrudur herhâlde, inanın ben bile bilmiyorum ve dikkat etmedim şu anda siz söyleyince farkına varıyorum.
Messina ve Obradovic görevlerini yaklaşık 20 yıldır sürdürüyor. Siz 10 yılı doldurdunuz. Daha ne kadar devam edeceksiniz, bir hedefiniz var mı? Bu arada yanlış anlamayın daha ne kadar devam edeceksiniz derken ''artık vakti geldi'' manasında söylemiyorum...
Açıkcası antrenörlüğe başlarken bir idolünüz vardır ve akşam yatarken hep hayal kurarsınız. Bu her gencin yaptığı bir şeydir. Ben de üst düzeyde antrenörlük yapmayı hayal ederdim. Sonra da oraya ulaştıktan sonra şunu anladım ki oralara gelmek çok önemli tabi ama orada kalabilmek daha da önemli. Benim için de bundan sonra bu çıtayı düşürmeden buralarda kalabilmek önemli. Neticede bunu sadece aldığınız sonuçlarla değil, yaptığınız işlerle de değerlendirildiğini düşünüyorum.
Hayal kurmak herkesin hakkıdır ve bu hayalleri kurmak da önemlidir. Peki özellikle son dönemde yaşanan güzel ortam, birlik-beraberlik, alınan sonuçlarla birlikte ‘’Galatasaray’la bir Euroleague Şampiyonluğu’’ hayali kurdunuz mu?
Ben de bu hayal hep vardı zaten. Bu hayali Efes’teyken de kurardım ve bunu söylediğimde insanlar bana ‘’deli’’ gözüyle bakardı. Bir zaman sonra neden olmasın ki. İnsanların bu heyecanı paylaşması çok önemli. Benim yapımda hiçbir şeyden memnun olmayan bir insan yapısı var açıkçası. Bunu söylerken olumsuz anlamda demiyorum tam aksine zorlayıcı, mükemmeliyetçi ve başarı için heyecanı daha fazla yaşamak adına söylüyorum bunları. Euroleague Şampiyonluğu neden olmasın. Böyle bir hedef olmadıktan sonra çalışmanın ne anlamı var ki?
Domercant, Arroyo gibi teke tek hücum edebilen, kendi şutunu yaratan isolation oyunları oynayan oyuncuları durdurma konusu savunma zaafiyeti olduğunu düşünüyor musunuz?
Biz neticede birebir savunmayı iyi yapan takımız, bazı yerlerde bunun sıkıntısını da yaşıyor olabiliriz. Çok da fazla söyleyecek bir şey yok bu konuda. Birebir savunmada sıkıntımız olduğunu ben yine takım halinde olarak övdüğüm için çok öyle düşünmüyorum. Söylediğiniz isimler önemli yetenekli isimler dolayısıyla bu isimler zaten bu yüzden bu noktadalar.
CSKA’yı 64 sayıda tutmanın şifresi nelerdi? Aslında biz onları yenebileceğimize olan inancı Rusya’daki maçta bölüm bölüm iyi oynayıp görmüştük, ışık görünmüştü...
Şifreler aslında çok basit ve net. CSKA takımı çok müthiş yeteneklerden en az Arroyo ve Domercant kadar yetenekleri sahip olan oyuncularla kurulu bir takım. O yetenekleri minimum seviyeye düşürmek ve onlara açık sahada sayı vermemek ve onların var olan zaaflarından faydalanmak. Tabi bu bir yol. Onlarında muhakkak sizi yenmek için izledikleri bir yol vardır ve denedikleri bir yol vardır neticede bu bir oyun neticede bizim o günkü oyunumuz bizi başarıya götürdü.
Shumpert uzun bir süre 3 sayı çizgisinin gerisinden sayı bulamamıştı bu sorunun mental olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Açıkçası Shumpert şut üzerine oynayan bir oyuncu, üçlük şut tehdidi olan bir oyuncu, şutların girmedi zaman onun verimliliği belki istediğimiz seviyede. O tehdit bizim için nasıl Tutku’nun yaratıcılığını konuşuyorsak aynı şekilde Shumpert’ın oradaki pozisyondaki konumu o açıkçası mental olup olmadığını bence mental düşünüyorum onun çalışmasında aksaklık, oyun anlayışında, düzeninde aksaklık yok. Neticede basketbolu unutmadı herhalde bu süre içersinde. Tabii oyuncularda bu kadar yoğun maç temposunda seyahat temposunda inişler çıkışlar olabiliyor.
Aslında biz hep taktiği konuştuk saha içini konuştuk ama diğer Oktay Mahmuti’yi merak eden bir çok insan da var. Aile yaşantısı nasıldır? Hiç müzik dinlemez mi? Hiç sinemaya gitmez mi? Bu yönlerden biraz bahseder misiniz?
Açıkçası ben ailemle ve kızlarımla zaman geçirmeye çalışan biriyim. Ben şunun taraftarıyım ben kızlarımın büyüdüğünü görmeyi değil, nasıl büyüdüğünü görmeyi istiyorum. Onlarla mümkün olduğu kadar zaman geçirmeye çalışıyorum, benim için dostlarımın ve ailemin büyük önemi var. Çok sayıda dostum ve arkadaşım olabilir. Bunlar benim için değerli insanlardır. Benim açıkçası zenginliğimdir diye düşünüyorum. Diğer sorduğunuz konularda müzik konusunda evet müzik dinlerim biraz daha gençliğime bağlı olan müzikleri sevdiğimi söyleyebilirim ama bunu da yaptığım zaman arkadaşlarımla veya ev ortamında bunu yapmaya özen gösteriyorum. Esasında baktığınızda zaman evde epey zaman geçirdiğim oluyor.
Bundan sonrasını inşallah daha güzel bir şekilde Atina’da göreceğiz hep birlikte. Ne söylemek istersiniz?
Tabii yani bu noktada bizim için Olympiakos çok önemli bir maç açıkçası. Çok önemli olduğunu söylemeye bile gerek yok geldiğimiz nokta onlar için de bizim için de final niteliği taşıyan bir maç. Evet onların sahasında oynuyoruz. Buradaki maçta zor olmuştu. Ama neticede bütün maçlar zorlu geçiyor baktığınız zaman Top 16’da hiçbir maç kolay geçmedi; zorluk seviyesi gittikçe arttı. Daha üst seviyede daha zorlu maçlar oynadık bu da o maçlardan bir tanesi olacak yani biz kendi oyunumuz, kendi anlayışımız, kendi kimliğimizi sahaya yasıtmaya çalışacağız o gece belki seyirci bizim yanımızda olmayacak ama şuna eminim ki bütün oyuncular varını yoğunu ortaya koyacaklar. Galibiyeti elde etmek için bu da umarım yeterli olur üst tura çıkmak için.
Sezon içinde Olympiakos tribünlerinde zaman zaman ciddi boşluklar gördük. Bu maçta tam dolu bir salon bekliyor musunuz?
Boş olmayacağından eminim açıkçası bu farklı bir maç dolayısıyla dolu olacağını düşünüyorum.
Şimdi Twitter sorularına geçmek istiyorum. Çağdaş Öztürk sormuş. Hücumdaki genel dalgalanma konusunda ne düşünüyor hocamız, bazı çeyreklerde 4 yada 5 dakika sayı bulamadığımız zamanlar oluyor?
Açıkcası biz o dalgalanmaları azaltmak için sadece çalışabilirsiniz, çok tekrar ederek, anlatarak, yani farklılıkları seyrederek, farklılıkların nereden oluştuğunu analiz ederek, bir şeyi çözüme ulaştırmaya çalışırsın ama neticede bu bir bilgisayar oyunu değil. İnsan faktörü var, hata faktörü var, dolayısıyla küçük detayların nüansları fark ettiriyor. Küçük nüanslar sonuçları fark ettiriyor. Baktığınız zaman yukardan aynı oyunlar oynanıyor, aynı şeyler ama zamanlaması aksıyor. Oyun ritmi aksıyor, temposu aksıyor, skorun zamanlaması aksıyor vs. vs. Sahadaki dağılış aksıyor, bununda sıkıntısı bu şekilde ortaya çıkıyor. Deminde bahsettim bazı yerlerde hiç topa dokunmayan oyuncunun bile çok önemli bir yeri olabiliyor o saha yerleşiminde ve bunların hepsi bir bütün açıkcası üçüncü dakika, beşinci dakika değil. Belirli bölümlerde bunun olmaması gerektiğini veya minimize etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Barış Çelik’in gönderdiği soruyla devam ediyorum. Maç içinde o kadar heyecan içinde olupta maç bittiğinde nasıl mutlak sükunete bürünebiliyorsunuz?
Bilmiyorum ki. Açıkcası bu yine tabi ki o başka o başka heralde. İkisini ayırmak benim için kolay değil. Bu konu hakkında hiç düşünmedim açıkcası.
Bir başka soru Çağdaş Öztürk’ten. Gelecek seneki kadro yapılanmanız için şimdiden takip ettiğiniz oyuncular var mı? Hangi pozisyona transfer düşünüyorsunuz?
İşimiz gereği bütün dönemlerde oyuncuların gelişimini, performanslarını bütün pozisyonlarda ihtiyacımız olsa da olmasa da takip etmeye çalışıyoruz. Şu anda herhangi bir girişimde bulunmadık. Öyle bir noktada değiliz. Ama belirli oyuncuları takip etmek işin bir parçası. Dolayısıyla bunu her zaman yapıyoruz.
Salih İnan’ın bir başka sorusu var. Gordon’u alırken ondan ne bekliyordunuz? Kritik maçta son topu kullanabileceğini biliyor muydunuz?
Tabi ki de bir takım şeyler bekliyorsunuz. Ama oyuncular size geldikten sonra onlarla çalıştıktan sonra bir takım şeyleri anlayabiliyorsunuz. Kimin neyi ne yapabileceğini veya ne zaman ne yapabileceğini karar veriyorsunuz. Ve bir takım oyunculara sorumluluğu o noktada veriyorsunuz. Tabi bu diğerlerinin fonksiyonunu azaltmış olmuyor o sırada tam aksine sadece diğer oyuncu diğerini rahatlatmış oluyor. Gordun’un bu özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz sadece.
İlhan İlmenöz bir soru göndermiş. Songalia’nın gidişi önceden belli miydi? Savovic yerine takımı daha yukarıya taşıyacak biri alınabilir miydi?
Songalia’nın gidişi daha önceden belli değildi açıkcası. Çok memnun olmadığımız çok netti ama değiştireceğimiz veya çok net ortada oyuncular vardı da biz onlardan vazgeçmiş ve o konuyu kapatmış değildik. Neticede başka alternatifler yoktu. Daha yukarıya taşıyacak oyuncu alınabilir miydi sorusuna Bence bizim aradığımız gibi birçok takımda oyuncu aradı açıkcası arıyor da hala. Piyasada öyle düşünüldüğü gibi oyuncu da yok piyasada. Bu Boris’e bir esasında onun özelliklerini küçümseyerek söylemiyorum. Neticede onun içinde zorlu dönem, bizim içinde zorlu dönem. O bizim zorlu dönemimize yardımcı olmaya çalışıyor. Bizde o bütünlüğü bozmamaya çalışıyoruz. Ama alınabilir miydi? Bende alınamazdı. Çünkü ortada oyuncu yok.
Haberleri oku şeklinde bir siteden bir soru gelmiş. Hakan Üstünberk’in ayrılmasından dolayı bir kırgınlığı ya da üzütüsü var mı acaba?
Bence ne kırgınlığı ne üzüntüsü söz konusu değil. Hakan bey ayrılsa da kulüpten işinin müsaade ettiği dönemlerde bizle beraber olmaya çalışıyor. Neticede o bizimle beraber bu aileyle beraber olan, basketbol takım ailesiyle beraber olan bir kişi. Hep bizim yanımızda oldu, içimizde oldu. En ufak bir kırgınlığı söz konusu değil.
Muhtemelen hocam bu soruyu aynı zamanda sizin içinde sordular?
Ben ayrılmasından üzüldüm açıkcası ama kırılmak diye bir şey değil tabi. Bizim sadece işbirliği değil bir dostluğumuzda var. Ve o dostluğumuz devam ediyor ama bir kırgınlık söz konusu değil.
Anıl Özırmak bir soru göndermiş. Galatasaray’ın başında geçirdiğiniz en zorlu maç hangisiydi?
Belki en zorlu ve heyecanlı olan Olympiakos ve CSKA maçları.
Bir başka soru Onur Ayten’den gelmiş. Hocam tribünleri yorumlar mısınız? 5 maçta yüzde yüz doluluk oranı ve Top 16’da iç sahada üçte üç.
Yorumlanacak çok fazla bir şey yok. Bunu herkes görüyor. Ben burada neyi söyleyebilirim ki. Fazla söze yada yorumlamaya gerek yok. Bazen haberlerde yazı çıkar “no comment” diye Bence en çok yakışanda budur yani. Herhangi bir söz fazla olur bu noktadan sonra.
Erdal Özcan’ın sorusu var. Hocam 1 farkla yenilgi için değil, yenmek için gidiyoruz Yunanistan’a. Yenilgi kelimesini yasaklayın lütfen.
Peki.
Turgut Karadirek’in bir sorusu var. Hocam takımı Olympiakos maçına nasıl motive etmek istiyorsunuz? Psikolojik mi, taktiksel mi?
Bence bu maça oyuncuları motive etmeye çokta ihtiyaç olmaz açıkcası. Herkes bu seviyede olan bütün oyuncular ne olduğunu biliyor. Tabi taktiksel bir takım hazırlıklar yapacağız. Ama motive etmem gibi bir şey söz konusu değil. Ben yapı olarak baktığınız zaman çalıştıklarımızı en iyi şekilde uygulayabilmek, çalışarak iyi donatılmış bir takım motive olmuş bir takımdır diye düşünüyorum. Bu şuna benziyor biraz basite indirgiyorum. İyi bir boksörle çok motive de olsam kavga etme ihtimalim yok yani. Neticede önemli olan orada hazırlıklı olabilmek. Bizde o hazırlığı en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz.
Son olarak Yusuf Yekin’in sorusu var. İnsanın idolüne soracak çok şeyi var ama burada yetmiyor. En kısa zamanda Üsküp’e bekliyoruz hocam. Şeklinde bir mesa vermiş size.
Teşekkür ederim. Üsküp’ten de taraftarın beni izlediğini bu noktada bilmiyordum. Çok uzun bir aradan sonra 1-2 hafta önce Üsküp’e gitmiştim. Benim için her zaman ayrı olan, benim büyüdüğüm bir yer. Aile dostluklarının olduğu bir yer. Fırsat bulduğum zaman gidiyorum. Bütün akraba ve arkadaşlarımın hepsi orada. Sadece çekirdek aile buradayız. Ablam, annem, babam burada diğer akrabalarım, abim hepsi orada.
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Diğer Haberler
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL