Mücadelenin diğer adı Lo Bianco
Galatasaray Bayan Voleybol Takımı’nın İtalyan yıldızı Eleonora Lo Bianco, Galatasaray Dergisi'ne verdiği röportajda hakkındaki bilinmeyenleri anlattı. Detaylar için tıklayın!  
Webaslan.com
Mücadelenin diğer adı Lo Bianco
Galatasaray Bayan Voleybol Takımı’nın sezon başında Foppapedretti Volley Bergamo takımından transfer ettiği Eleonora Lo Bianco kendi mevkisinde dünyanın en iyileri arasında gösteriliyor. Takımımızın kaptanlığı da emanet ettiği Leo olarak anılan Lo Bianco, spor dışında bir büyük zaferi de kansere karşı kazandı. Bu sayımızda zirve mücadelemizdeki en büyük kozumuz Leo ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Voleybol kariyerin 15 yaşındayken 1994 senesinde İtalya Serie-C takımlarından Omegna’da başlıyor. Kariyerinin başlangıcını bizlerle paylaşır mısın?
Aslında voleybola sekiz yaşımdayken başladım. 15 yaşımda ise lisanslı olarak oynamaya başladım. Sekiz yaşımda voleybola ilgi duymamın sebebi ise o dönem İtalya’da yayınlanan bir çizgifilmdi. O çizgi filmde de voleybol oynanıyordu. O çizgifilm çok hoşuma gitmişti ve bir arkadaşımla birlikte bahçede sürekli voleybol oynuyorduk. Babam bu ilgimi görünce beni bir voleybol okuluna yazdırdı ve bu şekilde voleybol kariyerim başladı.

“Dünyanın sayılı oyuncularından olmak gibi bir hayalim vardı”

O yıllarda bu seviyede bir oyuncu olmayı hayal ediyor muydun, farklı olduğunu hissediyor muydun?
Başlarda böyle bir hedefim olmamakla birlikte dünyanın sayılı oyuncularından biri olmak gibi bir hayalim vardı. O hayalim de yine aynı çizgifilmden kaynaklanıyordu. O çizgifilmdeki kahraman ülkesinin en iyi oyuncusuydu ve milli takımla birlikte Seul Olimpiyatları’na katılıyordu ve ben de onunla paralel hayaller kuruyordum. Farklı hissetmeye gelince, ilk başlarda hepimiz her pozisyonda oynuyorduk ve ben de özellikle pasör oynamıyordum. Bu sebepten her hangi bir özelliğim olduğunun pek farkında değildim.

Kariyerinde sayısız kupa ve başarı var, bu durum sende bir doygunluk yaratmıyor mu, yeni hedefler için nasıl motive oluyorsun?

Psikolojik olarak bu durum gerçekten de yorucu. Çünkü bir başarı kazanıyorsunuz ve yenisi için çalışmanız gerekiyor. Ben bununla başetmek için kazandığım başarıyı aynı gün bitiriyorum ve ertesi gün yeni hedefim için çalışmaya başlıyorum. Mesela daha yeni Dünya Kupası’ndan geldim. Gerçekten yorucuydu, az günde çok maç oynadık ama durmaya vaktim olmadığı için buraya gelir gelmez Galatasaray’ın başarısı için çalışmaya başladım.

“Galatasaray’ın bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum”

Şu ana kadar hep kendi ülkende oynadın. Daha önce yurtdışında oynamayı niye düşünmedin, galatasaray’da forma giymeye nasıl karar verdin?
Daha önce İtalya dışına çıkma olasılığım tabii ki vardı ama Bergamo takımıyla önemli bir projeye başlamıştık. Bergamo gerçekten İtalya’nın en önemli voleybol organizasyonudur ve o projeyi bitirmeden oradan ayrılamazdım. Bu projeyi de başarıyla tamamladık, çünkü sonunda Şampiyonlar Ligi şampiyonu ve İtalya Ligi şampiyonu olmayı başardık. Bu son şampiyonlukları da kazandığımızda proje tamamlanmıştı ve o zaman kendimi yurtdışına çıkmak için hazır hissettim. Bu süreçte benimle çalışmayı en çok isteyen, bana en çok ilgi gösteren kulüp Galatasaray’dı. Aynı zamanda ben de yaptığım araştırmalar sonucunda Galatasaray’ın ne kadar büyük bir kulüp olduğuna vakıf oldum. Hem bana gösterilen ilgiden dolayı hem de bu kadar büyük bir kulübün bir parçası olmanın bana yaşatacağı onur ve gururdan dolayı Galatasaray’ı tercih ettim. Bütün bunların yanında Galatasaray’ın da önemli bir projesi olduğunu biliyorum ve bu projenin bir parçası olmaktan da mutluluk duyuyorum.

Türkiye’de voleybol profesyonelliştikten sonra Galatasaray’ın şampiyonluğu bulunmuyor. Ama takımımız bu duruma son vermek üzere ciddi bir yatırım içinde. Bu kapsamda senin de içinde bulunduğun iddialı bir kadro kuruldu. Sen kadromuzu nasıl değerlendiriyorsun?
Aslında bu soruyu cevaplamak benim için biraz zor, çünkü buraya geldim 15 gün kaldıktan sonra Dünya Kupası için tekrar gittim. Ama burada bulunduğum 15 gün için takımımızın iyi bir takım olduğunu ve bu 15 günde sürekli yukarı çıkan bir grafiği olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Duyduğum kadarıyla benim olmadığım bir aylık süreçte de çalışmalar bayağı iyi geçmiş. İyi bir kadromuz var. Eğer yaptığımız bu başarılı çalışmaları maçlara yansıtırsak çok önemli başarılara imza atacağımızı düşünüyorum.

“İlerleyen haftalarda seviyemiz daha da yükselecektir”

Ligde şu ana kadar oynadığımız dört maçın üçünden galibiyetle ayrıldık. lig performansımızı nasıl değerlendiriyorsun?

Ben lige çok iyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Tek şanssızlığımız ilk maçımızı Fenerbahçe ile oynamaktı. Çünkü Fenerbahçe bu ligin bizim dışımızdaki üç kuvvetli takımından biri ve oturmuş bir kadroları var. Aslında o maça da çok iyi bir başlangıç yaptık ve başladığımız gibi götürseydik çok farklı bir sonuç alabilirdik. Maç içinde teknik olarak bir takım sıkıntılar yaşadık ve ilk maçımız olduğu için bunları çözmekte zorlandık. Fenerbahçe ile ilerleyen maçlarda oynasaydık belki de bu sıkıntılara daha erken refleks verebilir ve maçı kazanabilirdik. Bu maçı kaybetmemize rağmen lige iyi başladığımıza inanıyorum. İlerleyen haftalarda takımımız oturacak ve seviyesini yükseltecektir. Ligin kalanında da bütün iddialı takımlarla oynayacağımız maçlarda şanslarımızın eşit olacağını düşünüyorum.

Dünyanın en iyi pasörlerinden biri, hatta en iyisi olarak gösteriliyorsun, takım arkadaşın calderon ise en pek çok turnuvada en iyi smaçör ödülü kazanmış önemli bir isim. Herkes bu ikiliden çok önemli başarılar bekliyor. Calderon ve birlikte yapabilecekleriniz hakkında neler düşünüyorsun?
Evet Calderon inanılmaz bir oyuncu. Zaten kendisini milli takımlardan da tanıyorum. Pek çok defa karşılıklı oynadık. Onunla beraber oynamak gerçekten çok büyük bir zevk. Evet, birlikte çok ciddi başarılara imza atabiliriz ancak iki kişi hiçbir şey yapamayız. Önemli başarılar kazanmak için öncelikle iyi bir takım olmamız lazım. İyi bir takım olduğumuz takdirde, bunu oyuna yansıttığımız takdirde Calderon’un da bizim takımda oynadığını rakiplerimize hissettirebiliriz. Bunları başardığımızda da her takıma karşı başa baş oynayıp her takımı yenebiliriz.

Erkek voleybolda oyun gerçekten çok hızlanmaya başladı. Erkek sporcular hızlı oynayarak rakip blok yerleşmeden hücum etmeye ve bu şeklide avantaj sağlamaya çalışıyorlar. Daha estetik görünmesine rağmen daha yavaş oynanan bayan voleybolda ideal hücum sence nasıl olmalı?
Tabii ki erkek ve bayan voleybolunu karşılaştırmak doğru olmaz. Çünkü erkekler gerçekten fizik olarak çok kuvvetliler ve güce dayalı oynuyorlar. Ben bayan voleybolunun da geçmiş dönemlere göre çok hızlandığını düşünüyorum. Ancak bu hız, aradaki fiziksel farktan ötürü, hiçbir zaman erkeklerin şu anda oynadığı seviyede olmayacak. Şu anda erkek voleybolu o kadar hızlı oynanıyor ki çoğu zaman topu göremiyorsunuz. Ama bazı istisnai bayan oyuncular var. Onlar oynarken topu bir an havada görüyorsunuz, bir bakıyorsunuz sayı olmuş oluyor. Ama bu özel oyuncuların dışında bayan voleybol hiç bu kadar hızlı olmayacak diye düşünüyorum.

Takımımız bu sene Avrupa’da CEV Cup’ta da mücadele edecek. Buradaki hedefimizi nasıl değerlendiriyorsun?
Sadece şunu söylemek istiyorum: Kariyerimde kulüpler bazında kazanmadığım tek kupa CEV Cup. Bu sene o kupayı da kazanmak istiyorum.

“Moda konusunda pek iyi bir italyan olduğumu söyleyemem”

Bir İtalyan sporcuyla moda konuşmamak olmaz. Modayla ne kadar ilgilisin, spor dışındaki yaşantında nasıl bir tarzın var?

Moda konusunda pek iyi bir İtalyan olduğumu söyleyemem. Tabii ki kendimce modayı takip ediyorum ama bir moda ikonu olduğumu düşünmüyorum. Bizim takımda, bu konuda benden daha ilgili arkadaşlarımız var (gülüyor). Şöyle de bir gerçek var ki bir dönem oluyor, üzerimize iki ay boyunca normal kıyafet giyemiyoruz. Yoğun maç ve antrenman trafiğiyle geçen böyle bir dönemin sonunda “Kendime iyi davranmalıyım, alışveriş yapmalıyım, güzel bir kıyafet alıp makyaj yapmalıyım” diye düşünüyorsunuz. Ara sıra yaşadığım bu dönemlerin dışında moda takipçisi olduğumu söyleyemem.

“Hayatta en çok sevdiğim şeyleri düşündüm ve onlar için kanserle mücadele ettim”

En az spordaki başarıların kadar önemli bir zaferi de kansere karşı kazandığını biliyoruz. Hastalığını ilk farkettiğinde neler hissettin?
İlk öğrendiğimde dünya başıma yıkıldı. O akşamı nasıl geçirdiğimi bilmiyorum. Ama ertesi sabah kalktığımda hayatta en çok sevdiğim şeyleri düşündüm ve onlara sarılmak adına doktorumu aradım randevumu aldım ve o gün gidip “Beni yarın ameliyat et” dedim. Ertesi günü hastane dolu olduğu için bir gün sonra ameliyata girdim ve o andan itibaren inanılmaz bir savaşa başladım. Devamında tedavi sürecinde de çok ciddi savaş verdim. Gün oldu, kemoterapiden sonra dinlenmem gerekirken spor salonuna gidip 3-4 saat çalıştım. Bunları yaptığım için bana deli diyenler oldu ama ben hem voleybolu, hem ailemi hem de dostlarımı çok sevdiğim için savaştım, kazandım ve şu anda çok mutluyum.

Kansere karşı mücadelede sanırım spor senin için önemli bir dayanak noktası oldu ve bu süreçte spordan hiç kopmadın. Bu süreçte hiç karamsarlığa kapıldığın, salonlara tekrar dönemeyeceğini düşündüğün anlar oldu mu?
Hastalığımı farkettiğim ilk gece haricinde asla karamsarlığa kapılmadım. O ilk gecenin ardından karamsarlığın aksine daha da fazla motive oldum. Tedaviden sonra antrenmanlarda düz koşu yaptım. Bir daha salonlara dönemeyeceğimi aklıma bile getirmedim.

Kansere karşı çok önemli bir zafer kazanan birisi olarak bu hastalıkla mücadele edenlere neler önerirsin?
Onlara da aynı benim yaptıklarımı öneririm ama herşeyden önemlisi bu hastalığın önüne en baştan geçmeleri için tüm kadınlar düzenli olarak kontrollerini yaptırsınlar. Gerçekten de kadınlarda meme kanseri oranına baktığınızda onda iki gibi çok ciddi bir oran olduğu görülüyor ve hastalık yaşı sürekli düşüyor. Ama yine de bu hastalık dünyanın sonu değil. Sevdikleri şeylere sarılsınlar ve onlardan aldıkları kuvvetle bu hastalıkla mücadele etsinler. Bunlar yapıldığında mutlu sona ulaşmak gerçekten muhtemel.

“Umuyorum burada oynamaya devam ederim”

Yeniden spora dönelim. Kariyerinin devamını nasıl kurguluyorsun, türkiye’de devam etmeyi düşünüyor musun?
Şu anda 32 yaşındayım. Pasör için yaş çok büyük bir problem olmasa da yavaş yavaş yaşlı oyunculuğa yaklaşıyorum. Ama bende voleybol oynama arzusu hala fazlasıyla mevcut. Türkiye’nin ise benim için çok güzel bir deneyim olduğunu düşünüyorum ve devam etmek isterim. Umuyorum burada oynamaya devam ederim.

Roma gibi İstanbul da tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bir şehir. İstanbul’u gezme fırsatın oldu mu, nereleri beğendin?
İmza törenim için geldiğim 1,5 günde İstanbul’da kaldığım 15 günden daha fazla şey görmüştüm. Buranın çok güzel bir şehir olduğu, burada mükemmel bir yaşam standardı yakalanabileceği ve çok mutlu olunabileceği bana zaten söylendi. Ben de buna inanıyorum ve İstanbul’u keşfetmeye hazırım.

Türkiye’de ve dünyada en beğendiğin voleybolcular kimler?
Dünyada pek çok iyi oyuncu var ve bunlar tek tek saymakla bitmez. Özellikle yeni jenerasyon Amerikalı oyuncuları beğeniyorum. Türkiye için konuşmak gerekirse özellikle son Avrupa Şampiyonası’nda çok başarılı bir milli takımınızın olduğunu söylemem lazım. O milli takımda bence en çok öne çıkan isim Neslihan’dı. Onun dışında Eda ve Bahar da çok başarılılardı.

Spor dışında hobilerin nelerdir?
Yazmayı severim, kendim için birşeyler yazarım. Fotoğraf çekmeyi ve albüm oluşturmayı severim. Bir de son üç dört yıldır Modena’daki evimin iç dekorasyonuyla ilgilenmeyi seviyordum. Fırsatım olursa burada da deneyeceğim.

Son olarak eklemek istediklerin ve Galatasaray taraftarına mesajın nedir?
Türkiye’ye gelmeden önce bana bahsedilen, methini duyduğum bir Galatasaray taraftarı vardı. Burada bulunduğum 15 gün içinde henüz onları göremedim. Umarım bundan sonra salona gelerek bizi yalnız bırakmazlar.


(Röportaj: Umut Barış UÇAN | Galatasaray Dergisi)

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler