A'dan Z'ye Mesut Özil'i tanıyın
Fenerbahçe'ye transfer olacağı iddia edilen Mesut Özil, Alman basınına hayatı, babası, çocukluğu, arabaları, evi ve transferiyle ilgili konuştu.
WEBASLAN DIŞ HABERLER - Mesut Özil, otobiyografisini imzaladığı etkinliğin ardından Alman basınının hayatı, kariyeri ve transfer süreciyle ilgili açıklamalar yaptı.
İşte Mesut Özil'in röportajı:
"Mesut, 28 yaşında otobiyografini imzalıyor olmak ne hissettiriyor?"
- Bu fikri ilk andan itibaren çok sevmiştim. Herkese tecrübelerimi aktarıyorum. Çocukluğumdam bugüne kadar olan tüm yaşadıklarım. Bu kitap beni gururlandırıyo. Birkaç gün önce ilk kez elime aldığımda kalbim daha şiddetli atmıştı. Birden hayatımı ellerimde hissettim.
"Bunun nasıl üstesinden geldin?"
- Buna hazırdım ve ayrıca biraz cesaret. Ancak, bu kitap benim isteğimdi. Hakkımda çok konuşuldu, çok yazıldı. Bazı şeyleri açığa kavuşturmam gerekiyordu. Bence her şeyi açmak iyi bir fikirdi.
"BABAMSIN, SEVİYORUM AMA MENAJER OLARAK SENİ İSTEMİYORUM"
"Babanız size 2013'e kadar tavsiyelerde bulunmuştu. Ardından Real Madrid ile anlaşamadınız. Kulüpten neredeyse ayrılıyordun. Neler yaşandı?"
- Bu soru bana sıkça soruluyor, niye Real Madrid'den ayrıldın diye. Bana göre her şeyin ötesinde doğruları konuşmak önemli. Real Madrid değişim istedi aslında.
"Kitapta babanızı yazmışsınız. Real Madrid'in güçlü başkanı Florentino Perez ile kavgasını..."
- Evet ama babama kızgın değilim. Perez ile konuşması sırasında iyi olacağını düşündüğü, gerekli şeyi yaptı. İş bir noktadan sonra çığrından çıktı.
"Ekim 2013'te henüz 24 yaşındaydın ve babanla yollarını ayırdın. Nasıl bir konuşma geçti aranızda?"
- Benim gibi ailenizden erken yaşta ayrılan biriyseniz, bir yerlerde oynamak zorundaysanız kolayca adapte olursunuz. Hayatınızı erken yaşlarda kendiniz idare etmeye başlar, hızlıca büyürsünüz. Çok küçük yaşta kararlar almayı öğrendim, her ne kadar zor olsa da bu kararları almak. Kişiliğim gereği her şeyi insanların yüzüne söylerim.
"Bu öz baban olsa bile..."
- Aynen. Kızgın olmadığımı tekrar söylüyorum. Sadece, Florentino Perez ile profesyonel bir görüşme yapacak bilgisi yoktu. Babama da aynen böyle söyledim, "Babamsın, seni seviyorum ama artık menajer olarak seni istemiyorum."
"BABAM ÇOK ÜZGÜN VE KIZGINDI"
"Baban dominant bir insan. Otoritesinin sarsılması sonrası korkmadın mı?"
- Hayır, korku yanlış bir kelime. Babam dominant bir insandır, haklısınız. Ancak, biz aynı zamanda arkadaşız, pekçok şeyden konuşabiliriz. Ona güveniyorum ve onunla çok konuşuyorum. Ben sadece onun menajerlik yapmasını istemedim. Bizim gibi ülkelerden geliyorsanız, elbette bu kolay olmuyor.
"Bu olaydan sonra baban twitter hesabını sildi ve milyonlarca takipçin gitti."
- Doğru. Bu oyunun içinde çok fazla duygu vardır. Onu anlamak zorundayım, her şeyden öte ben onun oğluyum. Üzgün ve kızgındı.
"AİLE İÇİNDE SADECE TÜRKÇE KONUŞUYORUZ...
ALMANCA KONUŞURKEN DİKKATİMİ TOPLAMAM GEREKİYOR"
"4 yaşından itibaren seninle sadece Türkçe konuşmuş, Gelsenkirchen'de yaşıyor olmanıza rağmen..."
- Evet, biz hala aile içinde sadece Türkçe konuşuyor. Ayrıca, Türkçe eğitimler de aldım.
"Bu ne demek oluyor?"
- Türk kültüründe, edepli olmanız çok önemlidir, saygılı olacaksınız, özellikle sizden yaşça büyük olanlara karşı. Bu özellikler bizi daha tutkulu, daha çok seven, daha çok güvenen bir aile yapıyor.
"Türk çevreden Alman çevreye geçiş seni nasıl zorladı?"
- Kolay olmadı. Ben kindergarten'e (Alman ana okulu) gitmedim. Okula gidince sorun yaşadım. Çünkü, okulun %99.9'u yabancılardı. Biz de Türkçe konuşuyordu. Sınıfta Almanca konuşan tek kişi öğremtnedi. Sonra okulda birçok Türk oldu. Almanca'yı kolaylıkla öğrenemdim. Bugün bile Almanca konuşabilmek için konsantre olmam, dikkatimi toplamam gerekiyor.
"TATİLE GİDİNCE ALMANYA'YI ÖZLÜYORUM"
"Almanya her zaman sevin için ev oldu. Etrafında bir Türk baloncuğu olsa bile..."
- Ben tam olarak böyle söylemiyorum. Türk baloncuğu tanımını siz yapıyorsunuz. Ben Alman bir çevredeydim aynı zamanda. Yurt dışındayken Almanya benim evim. Tatile gittiğim zaman Almanya'yı, Gelsenkirchen'i özlüyorum. Kendimi orada rahat hissediyorum. Düzenli olarak gelip gidiyorum. Arkadaşlarımla etrafı geziyorum.
"Bugün hayatında ne kadar gerçek dostun var?"
- Çok az, sadece 10, belki 15 tane.
"Futbol yıldızları daha çok ilgi çekerler."
- Doğru söylüyorsunuz, maalesef. Çok fazla insan sizinle takılmak istiyor. Bazıları sadece sizin üzerinizden kar sağlamak amacıyla yaklaşıyor. Bir noktada onların benim arkadaşlarım olmadığını ve sadece beni kullanmak istediğini anlıyorum. Bir insan benim etrafımdaysa, yüzde 100 ona güveniyorumdur.
"BENİ ALMAN HİSSETTİREN ÖZELLİKLERİM..."
"Eski arkadaşlarından bazıları hala seninle takılmakta güçlük çekiyordur."
- Futbol, elbette bana çok yardımcı oldu. Küçük yaşlardan bu yana takımlarda oynadım. Gelsenkirchen'de birçok eski arkadaşım var halaç. Tamamen kopmadım. Ayrıca, Alman takım arkadaşlarımla da aram çok iyidir."
"Gerçekten mi?"
- Evet. Futbol bana dünyanın kapılarını açtı. Çeşitli kültürleri tanıdım, farklı diller öğrendim. Bundan dolayı şükrediyorum. Futbol olmasa bunlar yapamazdım. Allah bana yardım etti.
"Senin Türk tarafınla ilgili çok konuştu. Peki Alman tarafların?"
- Evet. Çok dakiğimdir, çok disiplinliyimdir. Ayrıca, çok dürüstümdür. Bunlar beni Alman hissettiren özelliklerim. Almanlar genellikle böyledirler. Her iki kültürü de hissettiğim için çok minnettarım. En iyi özellikleri üstümde taşıyorum. Elbette, hayat boyunca her göçmen çocuğu gibi iki farklı dünyada yaşıyor olacağım.
"EVİME GİRSENİZ ŞAŞIRIRSINIZ. TEK LÜKSÜM YATAK ODALARI"
"Bu durum evini etkiliyor mu? Bir yanda İran halıları, bir yanda guguklu saat..."
- Her ikisi de bende yok. Ayrıca, eminim Londra'daki evimi görseniz şaşırırsınız. Orası benim sığınağım gibi daha çok. Oraya gidip rahatlıyor, huzur buluyorum. Etrafta tarz eşyalar göremezsiniz.
"Gerçekten mi?"
- Evet, geçen gün mutfağa birkaç eşya aldım, hepsi bu. Bej mutfak eşyalarını severim, ne siyah ne beyaz. Bej enerji verir. Evimdeki tek gerçek lüks, birçok yatak odamın olmasıdır. Böylece arkadaşlarım ve ailem evimde uyuyabilir. Bu benim için hayattaki en önemli şey.
"Güzel yaşamın sırları gibi bir hikayen yok yani."
- Hayır, hayır, asla. Benim havuzlara, ev sinemasına veya 20 arabaya ihtiyacım yok.
"20 ARABAYA GEREK YOK, 3 TANE YETER"
"20 arabaya hayır mı?"
- Hayır. 3 tane bana yeter. Evet, arabaları çok seviyorum, hayranım. Bir sedan arabam, bir SUV ve bir spor arabam var. Hepsi Mercedes Benz. Altın rengi falan değiller. Sadece sürüyorum.
"Araba sürmek seni özgür hissettiriyor mu?"
- Daha çok rahatlama hissi veriyor. Bazen bir çöldeymişim gibi hissediyorum. Müziğimi dinliyorum, arabayı sürüyorum, harika bir duygu. Sabah antrenmana giderken arabada müziği çok yüksek sesle veririm. Londra'da çok trafik oluyor. Bazen antrenmana gitmem yarım saat sürüyor. Uyanıyorum ve gerçekten sadece güvenli sürüyorum, hızlı değil. Çoğu futbolcu gaza fazla basaralr. Ben deli gibi araba sürmeyi sevmiyorum."
"FUTBOLDAN SONRA KESİNLİKLE ÇALIŞACAĞIM"
"Çok zengin bir adamsın, iyi bir kariyerin var. Futbol kariyerin bittikten sonra bir daha çalışmana bile gerek yok. Tekrar çalışmak zor mu geliyor, hoş mu?"
- Ben 28 yaşımdayım. Bu düşüncelerim yok henüz. Üst seviyede oynayabileceğim önümde biraz daha zaman var. Sonra neler olacağını göreceğiz. Kesinlikle tembel biri değilim. Belki birkaç ay tatil yaparım, farklı ülkelere giderim. Fakat, sonrasında kesinlikle tekrar çalışacağım.
"HİÇBİR ZAMAN PARAYA ÇOK DEĞER VERMEDİM"
"Servet senin için ne anlam ifade ediyor?"
- Her durumda, benim için çok fazla para anlamına gelmiyor. Aileme, arkadaşlarıma sahibim ya zenginim zaten. Ayrıca, sağlık da önmeli. Bu size çılgın gibi gelebilir ama hiçbir zaman paraya çok değer vermedim.
"Bunu sadece paraya sahip olanlar söylebilir."
- Belki de haklısındır. Elbette para hayatını daha kolay hale getiriyor. Fakat, ben tersini çocukken de yaşadım. O zaman hiç paramız yoktu ama ben yine de mutluydum. Her iki durumda da mutlu bir insandım ben. Ailem, arkadaşlarım ve sağlığım paradan çok daha önemli.
"Çocukluğun nasıl geçti?"
- Doğru düzgün kramponum bile olmadı. Bazı ayakkabılarıma yamalar yapardık. Utangaç bir çocuktum, başlarda çok çekinirdim. Ortamlara giremezdim. Bunu bilirsiniz. Ortamdaki en güzel ayakkabı benim değildi.
ÖZİL, POLİTİKA KONUŞMAK İSTEYEN GAZETECİYE SİNİRLENDİ!
"Şu an dünyada hoşgörü, sınırlar fazla konuşuluyor. Yaşananları nasıl değerlendiriyorsun?"
- Ben futbolcuyum. Politika konuşmayacağım.
"Sosyal çevrende de politika konuşmuyor musun?"
- Bak, kimin ne dediği önemli değil, bazı insanlar her zaman yanlış anlar. Bunu istemiyorum. Bu konuda söyleyeceğim tek şey, biz Almanya Milli Takımı'nda Almanlar, Türkler, Tunuslular, Ganalılar ve Polonyalılar hep birlikte oynuyoruz. Hepimizin birbirine saygısı var. Ayrıca, günlük hayatımda da böyle.
"Alman-Türk ilişkileri tarihin en iyi döneminde değil."
- Bak yine söylüyorum, ben politikacı değilim. Diğer insanlar istediklerini söylüyor, ben bunlardanb etkilenmiyorum.
"O zaman geleceğinden konuşalım."
- Evet, daha iyi konu. Bu konuda bir şey söyleyebilirim.
ARSENAL'DE KALACAK MI?
"Hayalin nedir?"
- Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak.
"Arsenal'le mi?"
- Neden olmasın. Zor zamanlar geçirdik ve altıncı sıraya kadar düştük. Tekrar form tutacağız. O zaman neler olacak göreceğiz.
"Arsene Wenger'in gelecek planlarında yokmuşsun."
- Kim dedi bunu?
"İngiliz gazeteleri..."
- Wenger, benim hakkımda görüşlerini benden önce ilk gazetecilere mi söylemiş yani? Bense farklı düşünüyorum. 2018'e kadar Londra'da kontratım var. Ben burada iyiyim. Yakında tekrar konuşacağız ve bir karar vereceğiz.
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın