Avrupa'yı titretti!

Çok eski değil, daha geçen yılın mayıs ayında dibe vurmuş, kendi ligini eksi averajla tamamlamış bir Galatasaray vardı. Ancak ateşten gömleği giyen Ünal Aysal ve ekibinin yaptığı en önemli transfer olarak dikkat çeken Fatih Terim önderliğinde yepyeni bir sayfa açıldı. Önce üzerine ölü toprağı serpilmiş oyuncularla yollar ayrıldı. Ardından çok kaliteli transferlerle hücum futbolunu benimseyen bir takım yaratıldı. 1996-2002 yılları arasındaki şaşaalı günleri hatırlatan bu takım, geçen sezonu Süper Lig şampiyonu olarak tamamladıktan sonra asıl hedefine, yani Devler Ligi’ne geri döndü. Takıma yine takviyeler yapılmıştı, bazı oyuncular fiziksel olarak hazır değildi, çoğu daha önce Şampiyonlar Ligi’ni sadece televizyondan izlemişti. Ve 6 yıl sonra bu arenaya çıkan Aslan’ın karşısında 26 yıllık Ferguson hükümdarlığında Avrupa’da kazanmadık kupa bırakmamış, geçen sezon gruplardan çıkamadığı için bu kez ipleri sıkı tutmaya karar vermiş bir Manchester United vardı.

Verilmeyen penaltılar

Oysa İngiliz devinin tüm bu tecrübesine, oyuncu kalitesine karşı çok fazla takımın cesaret edemeyeceği bir şekilde çift santrforla sahaya çıkan, önde baskıdan, hücum fubolundan taviz vermeyen bir Galatasaray izledi tüm Avrupa. Daha 32’nci saniyede Umut’un düşürülmesine verilmeyen penaltı çok şeyi değiştirebilirdi. 2 çalınmayan penaltının yanı sıra 3 şutumuz direkten döndü, ilk yarı biterken topa sahip olma oranı yüzde 51’e 49 Aslan’ın lehineydi.

‘Bizim yerimiz burası’

Sonuçta olmadı, bitiş düdüğü çaldığında 3 puanı hanesine yazdıran taraf Manchester United’dı. Ama Galatasaray, tüm handikaplarına karşın ortaya koyduğu cesur futbolla, “Bizim yerimiz burası” mesajını tüm futbolseverlerin zihnine işledi. Sırada Braga ve Cluj var, ikisi de üst üste TT Arena’ya çıkacak. Aslan’ın bu maçlardan kayıpsız çıkması, hem tecrübe kazanma hem de son 16’ya kalma açısından büyük önem ve aynı oranda umut anlamı taşıyor.