"Gerçekten ona hayret ettim"
Şansal Büyüka, sarı-kırmızılıların oynadığı karşılaşmanın ardından, bunları söyledi...
Spor Toto Süper Lig'in 24. haftasında Galatasaray, Türk Telekom Arena'da Medipol Başakşehir ile 3-3 berabere kaldı.
Milliyet Gazetesi yazarlarından Şansal Büyüka, sarı-kırmızılıların oynadığı karşılaşmanın ardından, "Alkış mı, yuh mu?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İŞTE O SÖZLER...
Garip bir maç izledik... Özellikle ikinci yarıda... Alkış ile “yuh“ seslerinin birbirine karıştığı bir ikinci yarı... Düşünün, Galatasaray kaptanı penaltı atışına “yuhlar“ altında geldi. Tribünleri dolduran taraftarlar bir karar vermeli. 30 saniye önce “yuh“, otuz saniye sonra alkış. Kaldı ki Galatasaray bu sezon için, bu maçın ilk yarısı için, geride kalan maçlar için “yuh“u haketmiş olabilir. Ama Başakşehir maçının ikinci yarısında bu “yuh“ları hakettiğini düşünmüyorum.
Başakşehir maçı hep önde götürdü ama, maçı kazanacağı duygusunu kimseye vermedi. Sanki ihtiyacı oldukça attı, sonrasında vaziyeti idare etmeye kalktı. Asla Başakşehir‘in iyi maçlarından biri değildi. Ama özellikle ikinci yarı Galatasaray için unuttuğumuz duygusunu, coşkusunu yakalamak adına olumlu sinyallerle doluydu.
Galatasaray‘da özellikle sol kanatta Olcan ve Yasin, çok iyi işler yaptılar, çok iyi bindirdiler. İki gol atan Edin Visca savunma anlamında ortalıkta görünmeyince Olcan ile Yasin, bu sol kanadı adeta otobana çevirdiler.
Ancak hemen belirtelim, Galatasaray gibi bir takımın savunması bu kadar bireysel hatalarla gol yemeye daha ne kadar devam edecek. Hele Başakşehir‘in üçüncü golü. Edin Visca koca bir savunmayı tespih tanesi gibi sıraya dizip önünü açıp golü attı, tek bir oyuncu müdahale edemedi. Kaleci Cenk‘e fazla bir şey söylemem. Muslera gibi bir kaleci varken, keşke tercihini oynayabileceği bir takımdan yana yapsaydı. Başakşehir‘in ikinci golünde Denayer, Mehmet Batdal‘ın cüssesi altında adeta ezildi.
Maçın ikinci yarısı çoktandır unuttuğumuz Emre Çolak‘ı da sanki hatırlama dakikaları gibi geçti. Ama hayrettir çok iyi oynadığı bir sırada, Galatasaray‘ın hücum çıkışlarına en fazla ihtiyaç duyduğu sırada Tarık Çamdal‘la değiştirilmesini bir türlü anlayamadık. Linnes de umutsuz vaka gibi. Hücumda görünüyor ama savunmada hiç yok.
Galatasaray’ın UEFA‘nın bir yıllık cezasından sonra bu sezon ya ligden, ya kupadan kendini Avrupa’ya atma zorunluluğu doğdu. Galatasaray kalan maçlarını, Başakşehir‘in ikinci yarısı gibi duygulu ve coşkulu oynar, savunmasını da toparlayabilirse bunu başarır. Ama ilk yarıdaki oyun Galatasaray‘ı hayal kırıklığından başka yere götürmez.
Başakşehir üç puanı kaçırdım diye üzülmesin, çünkü herşeye rağmen sahada kendisinden daha iyi bir Galatasaray vardı. Ayrıca Beşiktaş‘a karşı iki farkla öne geçip kazanamıyorsan, Galatasaray karşısında gene iki farkla öne geçip bunu tekrarlıyorsan, bir özeleştiri yapmanın zamanıdır derim. Penaltı bahanesine sarılırsanız tamam da, sonuçta açık olan ve rakibin göğsü ile yüzüne doğru giden bir kol var. Hakeme o insiyatifi vermeyeceksin.
Galatasaray‘ın hoca adaylarına bakıyorum, okuyorum. Gündemdeki isimlerin, gidenlerden eksiği var, bir gram fazlası yok... Galatasaray‘da değişmesi gerekenler değişmedikçe, üç ayda bir daha çok hoca değişir.
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın