Hürriyet gazetesinden Sibel Arna, Galatasaray'ın başarılı kalecisi Fernando Muslera ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdi. Uruguaylı yıldız özel hayatından, aşk hayatına kadar birçok konuya değindi.
İşte o röportajdan önce çıkanlar:
Aslında ağlaya ağlaya kaleci olmuşsun öyle mi?
-Çocukken hiç kimse kaleye geçmek istemez biliyorsunuz. Ben de istemezdim ama boyum uzun diye hep kale bana kalırdı. 8-9 yaşındayken kalecilik konusunda hiç iyi değildim. Sürekli gol yiyordum ve her gol yediğimde de ağlıyordum. Olgunlaşmaya, işi öğrenmeye başlayınca önce kalecilik mesleğine hayran oldum, sonra da kaleci oldum.
Nesine hayran oldun?
-Gençken sahanın içindeki en farklı iki oyuncudan bir tanesi olma durumuna ve topu elle alabilmeye hayran olmuştum. Ama şimdi kaleci yalnızlığını ve bu duyguyu olumlu bir hale çevirebilmeyi çok seviyorum.
Yalnızlık nasıl olumlu bir hale dönüyor?
-Maç benim kalemden uzakta oynanırken, ben de topu ayağıma almak, koşmak, çalıp atmak, önüme geleni geçmek ve fileleri havalandırmak istiyorum ama bu duyguyu içime hapsediyorum. İşte tüm bu içimde kalan adrenalin, kurtarış esnasında patlıyor.
Penaltı atışları sırasında da kendinizi atış yapan futbolcunun yerine mi koyuyorsun?
-Hayır o esnada hiçbir şey düşünmemek gerekiyor. Hiçbir şey düşünmemeyi başaramıyorsam, yapacağım kurtarışı hayal ederek kendimi motive ediyorum.
Çok hayal kurmasına rağmen kariyerini gol atmadan tamamlayan kaleciler var. Ama sen tek golünü 2012’de oynanan Manisaspor-Galatasaray maçında attın...
-Alışık olmadığım bir his. O maçta taraftar çok istedi, Fatih Terim de penaltı kullanmaya beni gönderdi. Aslında Selçuk vuracaktı. Attığım o gol hayatımın en değerli anlarından biri. Düşünsenize 28 yılda sadece 1 gol attım.
Kariyerin boyunca bir maçta en fazla kaç gol yedin?
-6. Real Madrid-Galatasaray maçında altı gol yemiştim. O kadar çok kızmıştım ki!
Kendine mi, takıma mı?
-Tamamen kendime kızdım. Bir kaleci asla böyle bir şeyi hayal edemez. Ben de hayal edemezdim. Çok üzüldüm ama kısa sürede atlatmak zorundaydım. Önümde başka önemli maçlar vardı. Böyle motive olarak kendime geldim.
YAZA DÜĞÜN VAR AMA BABAMLAR BİLMİYOR
Türkiye’ye alıştın mı?
-Dört yıl oldu artık alıştım. Ama ilk yıl çok zor geçti benim için. Dil bilmemek zor anlar yaşattı. Arkadaş edindikçe rahatladım. Başarılı bir takımın parçası olduğum için de bağlılığım arttı. Şu anda kız arkadaşımla çok mutluyuz. Nadir bulunacak güzellikte bir ülkede yaşadığımızın farkındayız.
Sevgilinle nasıl tanıştınız?
-2010’da Uruguay’da bir arkadaş toplantısında tanıştık ama uzun bir süre görüşemedik. 1 yıl 3 ay önce yine karşılaştık ve birlikte olmaya karar verdik. Benimle Türkiye’ye geldi ve her şey mükemmel.
O zaman bu yaz düğün var...
-Türkiye’nin yazında değil ama Uruguay’ın yazında düğün var. Ama bunu daha annem ve babam bilmiyor.
Çocuk?
-Tabii yapacağız, neden olmasın.
KARLI HAVAYA UYUZ OLUYORUM
İstanbul’da en sevdiğin ve en sevmediğin şey nedir?
-Karlı havayı sevmedim. Hele antrenman yaparken yağan kara uyuz oluyorum. Ama şehrin geneline âşığım. Her köşesinde farklı bir güzellik var. Yemeklere alışmakta hiç zorlanmadım. En çok çayı seviyorum.
Evet günde 20 bardak içtiğini okudum.
-20 olmasa bile on tane kesin içiyorumdur. Ben tatlı şeyleri çok sevdiğim için şekerli Türk çayına da bayılıyorum. Uruguay’da da Mate çayı elimizden düşmez.
En sık kimlerle görüşüyorsun?
-İstanbul’daki en yakın arkadaşım Alex Telles. Çok iyi anlaşıyorum, birlikte güzel vakit geçiriyoruz. Diğer yabancılarla da aram iyi. Futbol dışında İstanbul’da yaşayan Uruguaylı ailelerle tanıştık, onlarla da sık sık bir araya geliyoruz. Birçoğu Türk Hava Yolları’nda çalışıyor.
VOLKAN’A SAYGI DUYUYORUM
Papa seni barış elçisi mi seçti?
-Beni ve Fenerbahçeli futbolcu Emre Belözoğlu’nu barış için yapılan bir maça davet etti.
Fenerbahçe demişken, Fenerbahçe kalecisi Volkan’la çok kıyaslanıyorsunuz. Hem kaleciliğiniz hem de karakterleriniz... Siyahla beyaz kadar zıt olduğunuzu iddia edenler var.
-Ama bu, kıyaslama yapılmaması gereken bir konu... Herkesin çalışma stili ve kalecilik stili farklı olduğu gibi karakteri de farklı. Ben kendisine çok saygı duyuyorum. Bir keresinde İtalya’ya giderken aynı uçaktaydık ve muhabbet etme fırsatımız oldu. Çok iyi bir insan olduğunu o yolculukta gördüm. Volkan, Türk futbolunu benden daha iyi tanıyor. Ben dört seneden beri buradayım, o bu ülke futbolunun arasına doğmuş. Belki de hareketleri ve yaptığı davranışlar bilinçlidir. Çünkü kendisi normalde çok iyi bir insan ama ona da çok kötü davrandıklarında böyle reaksiyon veriyor. Belki de böyle yaklaşmamız gerekiyor bu konuya. Volkan sadece Türkiye’de değil bütün dünyada tanınmış bir kaleci. Saygı duymak gerek.
EN BÜYÜK MOTİVASYONUM TAFFAREL
Taffarel benim için usta, idol, baba, kanka, her şey. Galatasaray’a gelmemde büyük rol oynadı. Onun burada kaleci antrenörü olduğunu duyduğumda daha da motive olmuştum gelmek için. Çok önemli bir kişiliktir. İğrenç trafik, kapalı hava, kaybedilmiş maç fark etmez her kötü şartta gülümsemesini bilir ve gülümsetir. Pozitifliğini saha içinde ve dışında sürekli hissediyorum. Uruguay’da da çok seviliyor. Brezilya Milli Takımı’yla her şeyi kazanmış bir insan olması da benim için ayrı bir motivasyon ve sakinlik yaratıyor."
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın