Roma'yı fetheden Galatasaraylı!
Galatasaray'dan ayrıldı, Roma'da U15 takımına iki kupa kazandırdı. İtalyan kulübünün altyapısında çalışan ilk yabancı oldu.
Bugün için Tuğberk Tanrıvermiş adını birçok kişi duymadı bile... Bilenler de onu Galatasaray’da Riekerink ile Tudor dönemindeki yardımcılığından tanır.
Ama o, İtalya gibi tutucu ve dışarıya kapalı bir ülkede, Roma’nın U-15 takımıyla sezonu çifte kupayla tamamladı. Gururumuz Cengiz Ünder, “Roma’daki en başarılı Türk sensin” dediği Tanrıvermiş, genç yaşına karşın teknik adam olarak sınırları aştı.
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bölümü mezunu olan 29 yaşındaki genç teknik adam, 4 sene sarı-kırmızılı kulüpte çalıştıktan sonra dünyaca ünlü menajer Monchi’nin teklifi ile gitti. Bu, Roma tarihinde bir ilkti. İlk kez bir yabancı hoca altyapıdaydı.
Roma ile kontak nasıl oldu?
-O dönemki sportif direktörümüz Cenk Ergün ile beraber Londra’ya bir seminere gitmiştik. O seminerde bütün dünya kulüpleri bulunuyor. Ben de Roma kulübü sorumluları ile tanışmıştım. 2-3 hafta sonra bir futbolcuyu izlemek üzere İstanbul’a geldiler. Galiba Beşiktaş-Porto maçında birini takip ettiler. Orada bir yemek yedik. Beni Roma’ya davet ettiler. Ciddi sorular sordular. Kariyer planlamamı, kaç tane dil bildiğimi, şu anki lisansımı, oyun görüşümü, felsefemi sordular. Roma’ya davet edildim. Monchi’nin benimle görüşmek istediğini söylediler, ben de gittim. Sadece Monchi değil bütün yönetimle görüştüm.
Sunum yaptım. Onlar da kulübün metodolojisini anlattılar. Mart sonunda da resmi teklif yaptılar. Ben de seve seve Roma kulübüne başladım.
Yabancı hele de bir Türk’ün İtalya gibi tutucu bir yerde tercih edilmesi kolay olmasa gerek. Ne gibi zorluklar yaşadın?
- İtalya’da hem alt yaşlarda hem de yukarıda yabancı antrenör pek yok. Bugün bile Juventus, Allegri’yle yollarını ayırıyor ve Sarri’yi getiriyor veya Inter, Conte’yle anlaşıyor. Geçen sene de Igor Tudor haricinde Genoa’nın hocası yabancı antrenördü. Onlar da zaten Prandelli’ye döndüler. Hep İtalyan antrenörler. Kulübün tarihinde altyapıya ilk kez bir yabancı getirdiler. Dolayısıyla bu benim için çok büyük bir gurur. İlk 1-2 ay çok zorlandım. Bir yabancı olarak tek başıma gittim. Ortama ayak uydurmak, insanları tanımak, herkeste o güven ortamını oluşturabilmek. Takımla birlikteliğimiz çok iyi oldu. Oyuncularla bütün olduk. Ben de seve seve keyif alarak çalışmaya başladım.
Roma’nın futbol yaklaşımı hakkında bilgi verebilir misin?
-Roma’nın çok net oyun felsefesi var. Bütün takımlar alttan yukarıya 4-3-3 oynuyor. Böyle olmalı büyük kulüplerde. Kulübün çekirdeği, her zaman devam eden bölümü altyapıdır. Altyapı kulübün lokomotifidir. Belirleyici olan budur. Roma kulübünde de böyle...
"Yeter ki kaliteli olsun"
Roma senin için bir hedef miydi?
-Roma benim için aslında çok ciddi bir meydan okumaydı. Almanya’ya veya başka bir kulübe gitseydim çok daha fazla rahat edebilirdim. Beni Türkiye’de ikinci adam olarak isteyen başka kulüpler vardı. Daha sonrası için A takım hocası olarak düşünen... Ben kendimi daha fazla zorlamak istiyordum. Almanya da bir futbol ülkesi ama Türkiye’den farkı oyun temposunun çok yüksek olması. Fizik kalitenin üst düzeyde olması. Taktik ve teknik anlamda çok fark yok. İtalya’nın bütün dünyadan farkı, taktik seviyenin en üst düzeyde olması... İtalya’da futbolun içeriği çok daha ön planda.
Mancini ve Prandelli’den hatırlıyoruz.
-Özellikle Prandelli başarılı olamadı belki ama ondan çok şey öğrendim. Bir kere ben tüm kurslarımı İngiltere’de aldım. Bütün seviyelerde takım çalıştırabilecek lisansa sahibim. Son kursta çok büyük şansım vardı. Sınıf arkadaşım Thiery Henry, Guardiola’nın yardımcı antrenörü Arteta, Klopp’un yardımcısı Pepe Linders. Çok üst düzey katılımcıların olduğu bir kurstu. En az kurs kadar, onların tecrübelerinden de çok şey öğrendim. İtalya’daki terimlerin İngilizcesi de yok, Almancası da. Taktik olarak çok ilerideler.
Başarı kriteri nedir?
-İlk değerlendirme kriteri, antrenman... İdmanın temposu ve kalitesi. Kulübün metoduna uygun antrenmanlar yapılıyor mu? Bu antrenmanlar yüksek tempoda yapılıyor mu? Benim takımım 25 futbolcu ve iki kaleciden oluşuyordu. Bir Belçikalı, 2 Fildişi Sahilli futbolcu yabancı olarak kadroda bulunuyordu. Oyuncunun kalitesine göre her yaş grubuna transfer yapabiliyorlar. Türkiye’de ne kadar bütçe verilmiyorsa, İtalya’da da o kadar veriliyor. Yeter ki kaliteli futbolcu bulunsun, alınsın. Bugün Galatasaray hariç diğer kulüplerimizin 1-2 scoutları var maalesef. Roma’nın scoutu sayısız. Bu yüzden iyi oyuncular geliyor. Üst taraf ve alt taraf oyuncu transferlerinde beraber çalışıyorlar.
"Uzun yıllar kalırım"
Cengiz Ünder’in şampiyon olduktan sonra bir mesajı oldu. Ne hissettin?
- Tabii çok mutlu oldum. Cengiz benim çok sevdiğim bir kardeşim. Hep de beraberiz. Evlerimiz de birbirine yakın. Çok kaliteli bir oyuncu. Bana göre daha da üst seviyelere gelecek. Avrupa’da en tepe noktalara gelecek. Bununla birlikte bana verdiği mesajla ne kadar mütevazı bir insan olduğu, insan kalitesinin ne kadar yüksek olduğunu da görüyoruz. Bana göre Roma’nın çok büyük değeri.
Türkiye’den de başarın sonrası birçok paylaşım oldu?
-Çok mutlu oldum. Birçok tebrik mesajı aldım. Bundan dolayı gururlandım. Sonuçta aynı zamanda bir yabancı antrenör olarak ülkemi temsil ediyorum. Bakanlarımız da dahil olmak olmak üzere arayıp tebrik ettiler. Benim için bu bir başlangıç. Daha atılacak çok adım var. İyi top oynayarak bu takım şampiyon olduysa bununla yetinmemeliyiz. Daha da hedefi üst noktalara koymalıyız. Umuyorum bu şekilde uzun yıllar temsil ederim.
"Tudor’un sağ koluydu"
18 yaşında İngiltere’de en alt basamaktan işe başlayan Tuğberk Tanrıvermiş, Galatasaray Üniversitesi’nde okumasından dolayı Cim-Bom ile bağlantı kurduğunu dile getirdi.
Cüneyt Tanman’ın kendisini Galatasaray’a aldığını, Adnan Polat dönemindeki scout ekibine destek verdiğini söyleyen Tanrıvermiş, “Buraya girdiğim anda çıkmayacağım dedim” ifadesini kullandı. Rakip analizcisi olarak göreve devam eden, Riekerink döneminde yardımcı antrenör olan, hem A takım hem de altyapıda ter döken Tanrıvermiş, Igor Tudor’un da sağ kolu oldu. Genç teknik adam, ayrılık öyküsünü de şöyle anlattı:
“Tudor ile başladığımız sezonda her şey çok da iyi gidiyordu. Maalesef sezon ortasında antrenör değişikliği oldu. Yeni gelen hocamız Fatih Terim’in kendi çalışmak istediği antrenörlerinin olması gayet doğaldı. Sezon sonunda mukavelem bitti. Ben de yurt dışından beni isteyen Roma’ya gittim.”
5 dil biliyor
Çalıştığı yabancı futbolcularla kısa sürede uyum sağlayan Tuğberk Tanrıvermiş, “Türkçe haricinde Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca biliyorum. Biraz İspanyolca da var ama onların altında” diye konuştu.
Hedefi büyük, acelesi yok
Tanrıvermiş, 4-5 yıl daha altyapıda görev yapmak istediğini belirterek, “Acelem yok. En büyük hedefim bir gün Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir takımda hoca olmak istiyorum” dedi.
Tuğberk Tanrıvermiş, A takım düzeyine geçmek için basamakları tek tek tırmanmanın gerekliliğine inananlardan...
Nasıl bir kariyer hedefliyorsun?
- Şu anda bulunduğum pozisyondan çok mutluyum. Kulübümle olan mukavelemi bir sene daha uzattım. 4-5 sene U17, sonra U19 takımlarını çalıştırmak... Benim de başkalarının tecrübelerinden gördüğüm, şu asla asla acele etmem gerektiğini düşünmüyorum. Antrenörlük işi hayat boyu yapılacak bir iş. Ben sağlam basa basa ilerlemek istiyorum. Acelem yok. En büyük hedefim bir gün Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir takımda hoca olmak istiyorum.
Dünya futbolunda Guardiola ve Kloop rüzgârı esiyor. Senin etkilendiğin biri var mı?
-Dünya futbolu ve antrenörlük derken Fatih Hoca’ya da teşekkür etmek istiyorum. Roma’ya gittiğim andan itibaren bana çok desteği oldu. Sezon boyunca bana tavsiyelerde bulundu. Onun tavsiye ve destekleri, tecrübeleri de benim oradaki başarımda faydası oldu. Bir Galatasaraylı olarak Fatih Hoca’dan tavsiyeler alabilmek hem teknik ve taktik anlamda bir artı oluyor hem de motivasyon anlamında ciddi bir katkı sağlıyor.
Benim en çok idol olarak gördüğüm ise Mourinho’dur. Belki son senelerde daha çok defansif bir antrenör olarak gözüküyor. Ancak en büyük özelliği her gittiği kulübe adapte olabilmesi. Real Madrid’e gitti, rekor gol ve puanla şampiyon oldu. Inter’e gitti, defansif bir futbolla Şampiyonlar Ligi’ni kazandı. Porto’da başka bir şey yaptı. Chelsea de bunların karması...
Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın