''Tudor başarırsa Milan'a, başaramazsa...''

T24 yazarı Mehmet Şenol, Igor Tudor ile ilgili dikkat çeken ifadeler kullandı.  

''Tudor başarırsa Milan'a, başaramazsa...''

Galatasaray'da son dönemin tartışmalı ismi Igor Tudor ile ilgili dikkat çeken bir yazıyı, Mehmet Şenol kaleme aldı.

T24 yazarlarından Mehmet Şenol, Igor Tudor'un tartışılmasını değerlendirirken, birbirinden ilginç tespitlerde bulundu.

İşte Mehmet Şenol'un Tudor ile ilgili dikkat çeken yazısı...

''"Anlatmam lazımdı; tam bu değil ki kurmak için uğraştığımız takım…"

Çok acı bir elenişin ardından öfkeli gazetecilerin karşısına çıkıp 1 saat boyunca "geri çekilmeden" tüm "aşağılayıcı" sorular dahil yanıt veren Igor Tudor'a, toplantı bittikten sonra yakın çevresinden birinin "niye o kadar uzattın?" sorusuna verdiği yanıt buydu.

Ligin ilk yarısının sonuna 2 hafta kala liderliğini devam ettiren, "fikstür avantajı" diye bir şey varsa onu ligin kalan haftalarında lehine çeviren bir takımın başında olan Igor Tudor…

Kimsenin hâlâ güvenemediği, tam arada-derede kaldığı bir hoca… Kimileri "hemen devre arasında gitsin" diye ısrar ediyor. kimileri "şans verelim" diyor.. kimileri gitse de kalsa da fark etmez diyor… Bazıları da bugünlere "bu hocaya rağmen" gelindiğini düşünüyor; nasıl bir mucizeyse bu! Ve üzerinde Demokles'in Kılıcı sallanıyor; tribünler "İmparator Fatih Terim" diye bağırıyor.

Ama işte, ligin 15. haftası ve Galatasaray, üstelik "esas" rakiplerine karşı aldığı başarısız sonuçlara rağmen, puan tablosunun tepesinde hâlâ…

39 yaşında henüz.. İlk kez bir büyük takım çalıştırıyor. Geçmişte kariyerine yazdırabileceği çok büyük bir hocalık başarısı olamayacak kadar yeni bu meslekte… Karabükspor'dan biliyoruz sadece... Zaten orada ilk kez parıltısını belli ettiği için geldi Galatasaray'a… O kadar.

Ne yapacaksa, bu sezon yapacak. Başarısırsa bu sezon kariyerine ilk kez "somut" bir başarı satırı ekleyecek.. Olursa, gerçekten büyük bir başarı olacak; çünkü Phil Collins'in meşhur "Against all ods" şarkısındaki gibi birçok kişiye, kuruma, insana rağmen başaracak bunu...

Başaramazsa da, gidecek… Galatasaray-ve belki de Türkiye futbol- tarihinin "gelip giden ve başarısız olan" uzun yabancı teknik direktör listesinde sadece bir isim olarak kalacak…

Ama aslında ortada apaçık durmakta olan ve var olan yaygın algının tersini gösteren şu bir dizi "garip" çelişki sizin de dikkatinizi çekmiyor mı?

Tek başına yapmadı biliyoruz ama çok karakterli oyuncuları seçti ve adeta "sıfırdan" bir takım kurdu. 2 yıllık korkunç başarısızlık mirasının ardından bu iddialı takımla Galatasaraylıların çoğunu yeniden takımın takip eder hale getirdi.

Hata yapıyor ve bazen takıma pahalıya mal oluyor ama hatalarından ders çıkarıyor; bir sonraki maça taşımıyor.

Kendi seyircisi tarafından yuhalanmasına, medya tarafından bazen insanlık dışı eleştirilerle lime lime edilmesine rağmen efendiliğinden ödün vermiyor, işine bakıyor, sahada oyuncularıyla etkin iletişime devam ediyor. Basın toplantılarında diğer bazı hocalar gibi başarısızlık anlarında medyadan uzaklaşmıyor ya da eleştirileri tek cümlelik yanıtlarla geçiştirmiyor; her soruyu adam gibi göğüsleyerek yanıtlıyor

"Gerçek" kaynaklardan aldığımız haberlere göre oyuncuları ve ekibi O'nu seviyor. Yeterince tanınmadığını, haksızlık yapıldığını düşünüyor. Bu da yeni kurulan bir takımın gerçekten "takım" olabilme sürecini kısaltıyor. Gol sevinçlerindeki o harika birliktelik ve hırs fotoğrafları bir "takım" olma yolunda çok önemli göstergeler...

Futbol anlayışı, Galatasaray'ın güzel günlerinin karakteristiği olan "ısıran, saldıran, geri çekilmeyen" hücum felsefesine uygun. Koşan ve ileri oynayan, hep hücumu düşünen bir takım olarak Galatasaray'a çok “uyan” maçlar seyrettiriyor seyirciye…

Maçı yaşıyor ve birçok teknik direktörde olmayan özelliğiyle krtik anlarda bazen herkese ters gelen değişikliklerle maça müdahale ediyor.. Ya oyuncuyu değiştiriyor, ya sistemi… Evet, bazen olmuyor (örneğin Başakşehir, Trabzonspor maçları) ama çoğunlukla oluyor (örneğin Bursaspor maçı, Akhisarspor maçı)

Günümüzün hızlı, çabuk karar verilen, en ufak bir hatada idam hükmünün hemen yapıştırıldığı "sabırsız çağdaş" bir futbol düzeninde yaşıyoruz.

Sorunun kaynağının kendisine yöneldiği her "aydınlanma anı"nda, Hamza Hamzaoğlu, Mustafa Denizli ve Jan Olde Riekering gibi, birçok "kurbanı" öne atarak kendisini sıyıranların galiba bu sefer çaresizliklen "atamadığı" bir ara dönem yaşıyoruz bugünlerde… Ve itiraf etmek gerekiyor ki, bu satırların yazarı dahil, birçok Galatasaraylının sezon başında kendisi için "mecburen" açtığı o çok sınırlı krediyi, bazen daha da daralttığı gibi yine kendisi genişletiyor.

Ama burası Türkiye toprakları… Daha doğmadan, gelişemeden ne isimler arkasına teneke bağlanıp gönderildi buradan..

Farkında olmadan Jürgen Klopp’un gencini yakalamış olabiliriz.

Veya Juventus'ta oynamış olmasına kanıp sıradan bir Anadolu takımının hocasını…

Başarırsa Milan'a, başaramazsa Yeni Malatyaspor'a…

Uçuruma bakar mısınız?

Evet, "Her şeye ve herkese rağmen", Igor Tudor, tamamen konsantre olabilmek için ailesini de ülkesine göndererek, Florya'da futbolla yatıp kalkıp, her gün bir sonraki hafta sonunu düşünerek oyuncularıyla çok çalışarak kendi geleceğinin, kendi kaderinin peşinde gitmeye devam ediyor..

“Igor Tudor Sezonu”, potansiyel güzel bir hikâyenin başlangıcına çok benziyor; sonunu da merakla bekliyoruz…''

Galatasaray'da son dönemin tartışmalı ismi Igor Tudor ile ilgili dikkat çeken bir yazıyı, Mehmet Şenol kaleme aldı.
T24 yazarlarından Mehmet Şenol, Igor Tudor'un tartışılmasını değerlendirirken, birbirinden ilginç tespitlerde bulundu.
İşte Mehmet Şenol'un Tudor ile ilgili dikkat çeken yazısı...
''"Anlatmam lazımdı; tam bu değil ki kurmak için uğraştığımız takım…"
Çok acı bir elenişin ardından öfkeli gazetecilerin karşısına çıkıp 1 saat boyunca "geri çekilmeden" tüm "aşağılayıcı" sorular dahil yanıt veren Igor Tudor'a,  toplantı bittikten sonra yakın çevresinden birinin "niye o kadar uzattın?"  sorusuna verdiği yanıt buydu.
Ligin ilk yarısının sonuna 2 hafta kala liderliğini devam ettiren, "fikstür avantajı" diye bir şey varsa onu ligin kalan haftalarında lehine çeviren bir takımın başında olan Igor Tudor…
Kimsenin hâlâ güvenemediği,  tam arada-derede kaldığı bir hoca… Kimileri "hemen devre arasında gitsin" diye ısrar ediyor.  kimileri "şans verelim" diyor..  kimileri gitse de kalsa da fark etmez diyor…  Bazıları da bugünlere "bu hocaya rağmen" gelindiğini düşünüyor; nasıl bir mucizeyse bu! Ve üzerinde Demokles'in Kılıcı sallanıyor; tribünler "İmparator Fatih Terim" diye bağırıyor. 
Ama işte, ligin 15. haftası ve Galatasaray, üstelik "esas" rakiplerine karşı aldığı başarısız sonuçlara rağmen, puan tablosunun tepesinde hâlâ…
39 yaşında henüz.. İlk kez bir büyük takım çalıştırıyor.  Geçmişte kariyerine yazdırabileceği çok büyük bir hocalık başarısı olamayacak kadar yeni bu meslekte… Karabükspor'dan biliyoruz sadece... Zaten orada ilk kez parıltısını belli ettiği için geldi Galatasaray'a…  O kadar.
Ne yapacaksa, bu sezon yapacak. Başarısırsa bu sezon kariyerine ilk kez "somut" bir başarı satırı ekleyecek.. Olursa, gerçekten büyük bir başarı olacak; çünkü Phil Collins'in meşhur "Against all ods" şarkısındaki gibi birçok kişiye, kuruma, insana rağmen başaracak bunu...
Başaramazsa da, gidecek… Galatasaray-ve belki de Türkiye futbol- tarihinin "gelip giden ve başarısız olan"  uzun yabancı teknik direktör  listesinde sadece bir isim olarak kalacak…
Ama aslında ortada apaçık durmakta olan ve var olan yaygın algının tersini gösteren  şu bir dizi "garip" çelişki sizin de dikkatinizi çekmiyor mı?
Tek başına yapmadı biliyoruz ama çok karakterli oyuncuları seçti ve adeta  "sıfırdan" bir takım kurdu. 2 yıllık korkunç başarısızlık mirasının ardından bu iddialı takımla Galatasaraylıların çoğunu yeniden takımın takip eder hale getirdi.
Hata yapıyor ve bazen takıma pahalıya mal oluyor ama hatalarından ders çıkarıyor; bir sonraki maça taşımıyor.
Kendi seyircisi tarafından yuhalanmasına, medya tarafından bazen insanlık dışı eleştirilerle lime lime edilmesine rağmen efendiliğinden ödün vermiyor, işine bakıyor, sahada oyuncularıyla etkin iletişime devam ediyor. Basın toplantılarında diğer bazı hocalar gibi başarısızlık anlarında medyadan uzaklaşmıyor ya da eleştirileri tek cümlelik yanıtlarla geçiştirmiyor; her soruyu adam gibi göğüsleyerek yanıtlıyor
"Gerçek" kaynaklardan aldığımız haberlere göre oyuncuları ve ekibi O'nu seviyor. Yeterince tanınmadığını, haksızlık yapıldığını düşünüyor. Bu da yeni kurulan bir takımın gerçekten "takım" olabilme sürecini kısaltıyor. Gol sevinçlerindeki o harika birliktelik ve hırs fotoğrafları bir "takım" olma yolunda çok önemli göstergeler...
Futbol anlayışı, Galatasaray'ın güzel günlerinin karakteristiği olan  "ısıran, saldıran, geri çekilmeyen"  hücum felsefesine uygun.  Koşan ve ileri oynayan, hep hücumu düşünen bir takım olarak Galatasaray'a çok “uyan” maçlar seyrettiriyor seyirciye…
Maçı yaşıyor ve  birçok teknik direktörde olmayan özelliğiyle krtik anlarda bazen herkese ters gelen değişikliklerle maça müdahale ediyor.. Ya oyuncuyu değiştiriyor, ya sistemi…  Evet, bazen olmuyor (örneğin Başakşehir, Trabzonspor maçları) ama çoğunlukla oluyor (örneğin Bursaspor maçı, Akhisarspor maçı)
Günümüzün hızlı, çabuk karar verilen, en ufak bir hatada idam hükmünün hemen yapıştırıldığı "sabırsız çağdaş" bir futbol düzeninde yaşıyoruz. 
Sorunun kaynağının kendisine yöneldiği her "aydınlanma anı"nda, Hamza Hamzaoğlu, Mustafa Denizli ve Jan Olde Riekering gibi, birçok "kurbanı" öne atarak kendisini sıyıranların galiba bu sefer çaresizliklen "atamadığı" bir ara dönem yaşıyoruz bugünlerde… Ve itiraf etmek gerekiyor ki, bu satırların yazarı dahil, birçok Galatasaraylının sezon başında kendisi için "mecburen" açtığı o çok sınırlı krediyi, bazen daha da daralttığı gibi yine kendisi genişletiyor.
Ama burası Türkiye toprakları… Daha doğmadan, gelişemeden ne isimler arkasına teneke bağlanıp gönderildi buradan.. 
Farkında olmadan Jürgen Klopp’un gencini yakalamış olabiliriz. 
Veya Juventus'ta oynamış olmasına kanıp sıradan bir Anadolu takımının hocasını…
Başarırsa Milan'a, başaramazsa Yeni Malatyaspor'a…
Uçuruma bakar mısınız?
Evet, "Her şeye ve herkese rağmen", Igor Tudor, tamamen konsantre olabilmek için ailesini de ülkesine göndererek, Florya'da futbolla yatıp kalkıp, her gün  bir sonraki hafta sonunu düşünerek oyuncularıyla çok çalışarak kendi geleceğinin, kendi kaderinin peşinde gitmeye devam ediyor..
“Igor Tudor Sezonu”, potansiyel güzel bir hikâyenin başlangıcına çok benziyor;  sonunu da merakla bekliyoruz…''

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler