Bundan 4 yıl önce gittiğim ilk Premier Lig maçı Fulham-Everton'ı 100 yaşını aşkın tarihi bir stad olan Craven Cottage'da izlerken içimden 'keşke İstanbul'da da böyle deplasmanlara gidebilsem' diye geçirmiştim. Aklımdan geçen elbetteki Recep Tayyip Erdoğan Stadı'ndaki bu Kasımpaşa deplasmanı değil idi. Bırakınız 80'lerin Sarıyer'ini, amatör ruhla beni büyüten semt olan Şenlikköy'de birinci lig maçlarına çıkan Bakırköyspor'u bile mumla aratan bir ortamda oynanıyor Pasa'nın maçları.. İçinde bulunduğumuz sezonda takımların giyecekleri formaları bile standardize eden Federasyon'un sezonluk kombine fiyatı ve o sezonda oynanacak herhangi bir maçın azami bilet fiyatı arasında bir bağ kurmasının vakti geldi de geçiyor. Önerim; bu konuda iki basamağı aşmayan ve o takımın yıllık kombine fiyatının belirli bir yüzdesini geçmeyecek şekilde düzenlemeye gidilmesi yönünde.. Söz veriyorum, Galatasaray'lı bir yazar olarak Kasımpaşa'nın ev sahibi olacağı Beşiktaş veya Fenerbahçe maçlarında bilet fiyatları makul seviyeye inerse 'İstanbullu bir sporsever' kimliğimle bu kararı sonuna kadar destekleyeceğim.

Maçın kaderini belirleyen en önemli an olan 10. dakikadaki penaltı-kırmızı kart pozisyonu futbolumuzun içine düşmüş olduğu kısır döngünün en önemli göstergesi olarak gözüme çarpti. Biz ligimizi ciddiye almayıp yan hakeme sözüm ona yanlışlıkla şu fırlatan, takım arkadaşlarına zerre kadar saygı duymayarak onlar antreman yaparken kulağına kulaklık takıp kapalı salonda bisiklet süren oyuncuların ülkemizde yeri yok olmamalı derken, iki büyük takımda yıllarca forma giymiş bir oyuncu çıkıp bu kadar aldatmaya yönelik bir harekete teşebbüs ediyor ve cezalandırılmıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Aynı oyuncunun ilk yarıdan da güç toplayarak ikinci yarıda da aynı cezayı hükmettirecek harekette bulunup hakem tarafından hakettiği şekilde  cezalandırılamaması da hakemlerin üzerindeki medya aracılığı ile kurulan yapay baskı ile açıklanabilir. İlk yarıdaki hatalı kararından sonra 'hakem hatayı hata ile kapattı' yorumunu yememek için aklı sıra orta yolu bularak maçı bir kere değil 1000 kere katleden maçın hakemi duduğunu aşıpm başka mesleklerle evine ekmek götürmeyi tercih etmelidir. Geldiğimiz bu noktada Emre Toraman'ın, Murat Erdoğan'ın Koray Avcı'nın bizim takımımızda 25 kişilik kadroya girebilme şansları ne ise bu maçın hakeminin de mesleğini layıkıyla yapabilme şansı ödür; sıfıra sıfır eklenirse sonuç sıfır olur.

Alışılanın aksine maçı sadece ilk on biri ile değil oyuna süreceği 14, sezonu ise 20 oyuncu ile oynamak isteyen Rijkaard doğru yolda ilerlemeye devam ediyor. Çoğunuzun performansından memnun kalmadığınızı düşündüğüm Caner'in oynatılması bence sezonun tümü düşünüldüğünde oldukça iyi bir zamanlama idi. Caner ancak bu sayede hatalar yapa yapa formaya alışabilcektir, bu sezonun geri kalanında yedek sol bekimiz o olacağı için Kasımpaşa karşısında 90 dakika sahada kalması doğru bir tercihtir. Mücadele gücü düşük bir Arda'nın yanında gösterdiği performans ile daha da okları üstüne çeken Elano oyunu ile beni sükut-u hayale uğrattı; tahminim Rijkaard'ın önümüzdeki haftalarda Elano için rotasyonda yedeklik süresinim deplasman maçları olarak ayarlayama metoduna gideceği ve Kanat Atkaya'yı da dinleyerek Keita'yı bilhassa deplasmandaki maçlarda ilk 11'de kullanacağı yönünde. Diğer bir alternatif Arda veya Elano'dan birini Mehmet veya Mustafa'nın yanına çekmek olabilir. Bunun yanısıra her geçen gün efsaneliğe daha da yaklaşan Emre Aşık'ın üstüste maçlarda kullanılmamamasının daha akıllıca olduğunu düşünüyorum; formanın değerini en çok bilen oyuncularımızın başında gelen Emre Aşık arada dinlendirilerek oynatıldığında çok daha verimli maçlar çıkarıyor..

Rakip Fenerbahçe ile puan farkı yarattığımızda bir daha arkamıza bakmadan şampiyonluğa doğru yol almamız çok daha kolay olacak.

Saygı ve sevgilerimle...

Ant İpek

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın