10
2018
Galatasaray yönetiminden üç isteğim var. Konunun önemli olması hasebiyle yazım da biraz uzun olabilir. Okuyan arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Maalesef çoğu yerde olduğu gibi futbolcular arasında da çok adaletsiz bir dağıtım sistemi var. Oysaki futbolculardan en iyi verimi alabilmek için maaş dengesi gözetilebilmeli ve performansa dayalı doygun ve adaletli bir prim sistemi getirilmelidir. Çünkü yıllar önce Mustafa Doğan'ın da itiraf ettiği gibi, bir futbolcu milyon Eurolar da kazansa, maç sonunda alacağı bir kaç bin euroluk performans primi bile onun ektra motive olmasını sağlayacaktır. Bu kalıcı prim sistemini getirmekteki amaç, futbolcuya, ''ne kadar iyi performans gösterirsen, o kadar çok kazanırsın'' mesajını vermektir. Bu da doğal olarak takımın başarısına yansımış olur. Bunun yanında sözleşmesi gereği yüksek sabit yıllık ücret aldığı halde oynamayan futbolcuların, takım içerisindeki dengeleri bozması da engellenmiş olacaktır. Çünkü bir futbolcu ekstra olarak ancak göstermiş olduğu performans kadar prim alabilecektir. Fakat bunu furbolcuların tamamı arasında uygulayabilmek ancak 4 yıl sonra mümkün olabilir. Çünkü hali hazırda kontratları devam eden futbolcular var ve bunlar da sözleşmede yer alan haklarından feragat etmek istemeyebilirler.
Nasıl ki iyi yönetilen bir şirkette yöneticilerin biri gitse diğeri gelse de yönergeler değişmez, Galatasaray da artık bu yapıya geçmelidir. Bir futbolcu bundan sonra sözleşmesine 10 tane özel madde koyduramamalıdır. Galatasaray yönetimi artık yapacağı yeni transferlerde futbolcuyla sadece sabit yıllık ücret konusunda anlaşmalıdır. Kulubün belirlemiş olduğu sabit prim sistemi de otomatik olarak futbolcunun sözleşmesine geçmelidir. Yani patron Galatasaray olmalıdır, futbolcu değil.
Kalıcı prim sistemi nasıl olmalı, bunu birazdan açıklayacağım. Fakat Galatasaray yönetiminin Ocak ayından başlamak üzere çok önemli bir karar vermesi gerekiyor. O da şu ki, Galatasaray'ın mali geleceği ve kendisini sürekli döndürebilmesi için bundan sonra bir futbolcuya maksimum ne kadar sabit yıllık ücret vermesi gerektiğidir. Bu rakam net bir şekilde belirlenmeli ve bana kalırsa tıpkı bir çok İtalyan ve Alman kulüplerinde olduğu gibi 2 milyon Euro'yu da asla geçmemelidir. Bu maksimum maaş limiti itina ile uygulanırsa, 4 yıl sonra Galatasaray'da en çok kazanan futbolcunun sabit yıllık ücreti 2 milyon Euro'da sınırlandırılmış olacaktır. Eğer Feghouli satılırsa, bu süre 3 yıla inecek ve 3 yıl sonra takımın tamamı Galatasaray yönetiminin olmasını istediği kıvama gelmiş olacaktır. Böylece bir futbolcu alacağı performans primleri haricinde maksimum 2 milyon Euro kazanabilecektir. Futbolcu, bu şartlar atında imza atmak istemezse, o zaman almayacaksınız. Bu kadar basit. Daha genç ve gelecek vadeden futbolculara yöneleceksiniz.
Her futbolcunun sözleşmesinde olan ''sözleşmenin feshi'' maddesi de Galatasaray'ın geleceği adına Galatasaray yönetimi tarafından artık sabitlenmelidir. Bakın burası çok önemli. Çünkü Feghouli gibi 5 yıllık yüksek kontratlı bir sözleşme yapıp, verim alamadığınız bir futbolcuya karşı eliniz kolunuz bağlanıyor ve hiç bir şey de yapamıyorsunuz. Halbuki patron her zaman Galatasaray olmalıdır ve kuralları da bizzat sizin belirlemeniz gerekir. Bana kalırsa, bundan sonra transfer edilecek her futbolcunun sözleşme feshi maddesine şu satırlar yazılmalıdır: ''Galatasaray kulubü, futbolcunun performansından memnun kalmaz ve sezon sonunda yollarını ayırmak isterse, transfer dönemi bitiminin son 15 gününden önce, futbolcunun bir sonraki sezon alacağı sabit yıllık ücretin 1/3'ünü peşin olarak ödediği taktirde, futbolcuyla yapılan sözleşme otomatik olarak fesh edilir. Transfer döneminin bitimine 15 gün kaldıktan sonra ise futbolcunun sözleşmesi fesh edilemez ve sözleşme otomatik olarak devam eder.''
Böylesi bir sabit fesh maddesinin, hem Galatasaray, hem de futbolcu açısından faydaları var. Mesela bir futbolcuyla 1.5 milyon Euro'dan 4 yıllık sözleşme yapılmış olduğunu fakat sezon sonunda futbolcudan hiç bir verim alamadığınızı ve futbolcunun da hiç bir talibi olmadığını düşünün. Bu durumda futbolcuya 3 yıl boyunca 4.5 milyon Euro daha ödemek zorunda mısınız? Eğer futbolcu, hiç bir şey oynamadan bu paraları alırsa, tıpkı Tarık Çamdal gibi yatabilir. Bu durum bütün genç futbolculara da kötü bir örnek olur. Oysaki futbolcu, kötü bir performans gösterdiği senenin sonunda sözleşmesinin fesh edilebileceğini bilse, diken üstünde olacak ve her yıl en iyi performansını göstermeye çalışacaktır. Kulüp, sabit fesih maddesini işte bu yüzden koymalıdır. Eğer futbolcu bunu kabul etmezse, sözleşme yapılmaz. Bu şartları kabul edecek ve kendisine güvenen daha genç futbolculara yönelilir. Bu kadar basit.
Yukarıdaki örnek gibi bir sözleşmede, futbolcuya sezon sonunda 500 bin Euro daha ödendiği taktirde sözleşmesi fesh edilebilecektir. Böylece kulüp, kalan 3 yılda ödeyeceği 4 milyon Eurodan da kurtulmuş olacaktır. Futbolcunun avantajı ise göstermiş olduğu kötü performansa rağmen hiç oynamadan daha 500 bin Euro alacak olmasıdır ve başka bir kulüple anlaşabilmesi için minimum 15 günlük bir süresi vardır. Fakat başka kulüplerde, Galatasaray'da kazanmış olduğu 1.5 milyon Euro sabit yıllık ücreti alamayabilir. Bu yüzden aslından futbolcu, bu fesih sözleşmesi gereği hiç bir sezon yatamayacak ve maksimum performansını vermeye çalışacaktır. Böylece sezon sonunda yeterli görülmese bile her futbolcu gibi kendisinin de pazarlanma ihtimali olacaktır.
Şimdi gelelim performans prim sistemine. Bu da tıpkı futbolcuya ödenecek maksimum yıllık sabit ücret ve sabit fesih sözleşmesi gibi sabitlenmelidir. Yöneticilerin birisi gitse, diğeri gelse de bu üç ana unsur değişmemelidir. Sabit prim sisteminin en büyük artısı futbolcuları muazzam bir rekabete sokarak, her futbolcunun en iyi performansını göstermesini sağlamaktır. Bu da otomatik olarak takımın başarısını körükleyecektir. Yöntem çok basit. Önce hangi maça ne kadar veriliyor buna bir bakalım.
TFF, bir galibiyete 2 milyon 600 bin tl veriyor. Bir beraberliğe ise yarısını yani 1 milyon 300 bin tl veriyor ki, bence bu orantı CL'deki gibi 1'e 3 olmalıydı. Çünkü CL'de bir galibiyete 2.7 milyon Euro verilirken, (yani yaklaşık 20 milyon tl), bir beraberliğe ise üçte biri yani 900 bin Euro veriliyor. Bunun yanında Türkiye Ligi'ndeki şampiyonluk ödülü ve CL'de guruptan çıktıktan ve daha ötesiye gittikten sonraki dağıtılan paraları da paylaşayım. TFF, 2018-19 sezonu şampiyonuna 33 milyon tl veriyor. Lig ikincisine 26 milyon tl, üçüncüye 21 milyon tl, dördüncüye 14 milyon tl, beşinciye 6 milyon tl ve altıncıya da 3 milyon tl veriyor. CL'de ise guruptan çıkıp son 16'ya kalma ödülü 9.5 milyon Euro. Çeyrek finale kalma 10.5 milyon Euro, yarı finale kalma 12 milyon Euro, finale kalma 15 milyon Euro, kupayı kazanıp şampiyon olma ödülü ise 19 milyon Euro.
Gerek Türkiye Ligi'nden, gerekse Şampiyonlar Ligi'nden gelecek her bir performans ödülünün belli bir yüzesi takıma ayrılmalıdır. Bence sağlıklı bir mali yapı için performans ödülünün %80'inin Galatasaray'da kalması yeterlidir. Böylece geriye kalan %20'lik kısım da takım arasında bölüştürülür.
Galatasaray'ın kadro genişliği, Tarık Çamdal'ı saymazsak şu anda 25 futbolcudan oluşuyor. Halbuki bu rakam ideal olarak 28'dir ve Galatasaray'ın bu sayıyı da artık sabitlemesi gerekiyor. Transferin son günleri iki forvet ve bir stoper alabilseydik, kadro genişliği 28'e yani olması gereken seviyeye ulaşacaktı. Bu rakam Beşiktaş'ta 29 iken, Fenerbahçe'de ise 31.
Kalıcı prim sistemini 28 futbolcu üzerinden adaletli bir şekilde yerine getirmek gerekir. Buna göre futbolculara dağıtılacak primler, dört oyuncu gurubuna göre ayrılmalı ve her grup, bir önceki guruptan iki kat daha fazla prim almalıdır. Şöyle ki, kadroya giremeyen 7 futbolcu (x) kadar prim alır. Kadroya giren, fakat 90 dakika boyunca oyuna giremeyen futbolcular (2x) kadar prim alır. Kadroda olup, sonradan oyuna dahil olan maksimum 3 futbolcu (4x) kadar prim alır. Maça ilk 11'de başlayan 11 futbolcu ise (8x) kadar prim alır. Teknik Direktör ilk 11'de çıkan bir futbolcu kadar yani (8x), üç yardımcı antrenör de bunun yarısı yani (4x) kadar prim alırlar. Takımın sağlık ekibi, malzemecisi gibi diğer çalışanlara prim verilmez. Bunlar sadece maaş alırlar. Dolayısıyla takıma toplam verilecek prim, 7(x) + 7(2x) + 3(4x) + 11(8x) + 8x + 3(4x) = 141 x'tir. Buna göre takıma dağıtılacak prim miktarı 141'e bölünür ve dört futbolcu gurubuna göre bu miktar katlanarak devam eder.
Kadroya hiç giremeyen futbolculara prim verilmesini belki yadırgayabilirsiniz. Fakat onlara da prim verilmelidir. Çünkü futbol kollektif bir oyun. Pastada herkesin bir payı olmalıdır. Kadroya giremeyen futbolcular, antrenmanlarda as futbolcuları ikili mücadelelerde vs. bu kadar zorlamasalardı, Galatasaray bu başarıyı gösterebilir miydi? Bir futbolcuyu en iyi şekilde hazırlayan ve devamlılık göstermesine yardımcı olan aslında diğer takım arkadaşlarıdır.
Örnek: Galatasaray bu yıl çok iyi bir sezon geçirmiş olsun. Türkiye Ligi'nde 24 galibiyet ve 6 beraberlikle 78 puan alarak Şampiyon olsun. Şampiyonlar Ligi'nde de 3 galibiyet ve 1 beraberlik alarak guruptan çıksın. Çeyrek final maçında da 1 galibiyet ve 1 yenilgi alarak averajla Dortmund'a elenmiş olsun. Şimdi iyi bir sezon geçiren Fernando'nun bütün kazanılan maçlarda ilk 11'de olduğunu varsayarak sezon boyunca ne kadar performans primi alacağını hesaplayalım: Aslında Türkiye Kupası primleri de var. Fakat muhtemelen Fernando, dinlendirilmek için bu maçlarda oynatılmayacak ve ilk 11 oyuncusu primi de alamayacak. Bu yüzden Türkiye Kupası maçlarından gelecek primleri hesaplamaya katmadım.
78 puan primi = (24 x 2 milyon 600 bin) + (6 x 1 milyon 300 bin) = 70 milyon 200 bin tl. Bu paranın %20'si takıma dağıtılacaktı. %20'si = 14 milyon 40 bin tl yapıyor. Fernando as 11 futbolcusu olduğu için, 141x'ten 8x'ini alması gerekir. Dolayısıyla Fernando'nun toplam puan performansı ödülü 796 bin 595 tl yapıyor. Tabi bu puan primleri sezon sonunda değil, galibiyet ve beraberlikle sonuçlanan her maçtan sonra verilmelidir. Ben sadece toplamını hesapladım. Buna göre maç başı galibiyet primi yaklaşık 30 bin tl yapıyor. 33 milyon tl olan Şampiyonluk ödülünün %20'si de sezon sonunda futbolculara Şampiyonluk primi olarak dağıtılmalıdır. Buna göre bu ödülün %20'sini 141'e bölüp 8'le çarptığımızda Fernando'nun şampiyonluk primi 374 bin 468 tl yapıyor. Yani Fernando Türkiye Kupası primleri hariç, Türkiye'den toplamda 1 milyon 171 bin 63 tl kazanmış oluyor. Bu paraya bir kaç tane Türkiye Kupası maçı da eklersek (ki zaten hiç oynamasa bile x kadar para alacaktı) o zaman yaklaşık 1 milyon 300 bin kadar toplam prim almış olur. Bu da 14 Eylül itibariyle yaklaşık 180 bin Euro'ya karşılık geliyor.
Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'ın kazanacağı ödül (4 galibiyet ve bir beraberlikten) 11.7 milyon euro + (guruptan çıktığı için) 9.5 milyon Euro = 21.2 milyon Euro. Bu paranın %20'sinin 141'de 8'i = 240 bin 567 Euro yapar. Yani Fernando ya da Muslera gibi oyuncuların böylesi bir sezon geçirdikten sonra yıl boyunca kazanacağı toplam performans primi yaklaşık 180 + 240 = 420 bin Euro'yu bulabilecektir. Tabi ben prim yüzdesini %20 olarak sınırlandırdım. Fakat 3 yıl sonra kadrodaki en yüksek sabit yıllık ücret 2 milyon Euro'ya çekildiğinde, o zaman takıma dağıtılacak prim yüzdesi %40'lara kadar çıkartılabilir. Bu durumda başarılı bir futbolcu senede 800-900 bin Euro'lara kadar ekstra bir gelire sahip olabilecektir. Ki zaten Fenerbahçe ve Beşiktaş derbilerindeki primleri diğer maçlara göre 2 katına çıkartmakta da fayda var.
1.5 milyon Euro yıllık sabit maaşı olan bir futbolcunun sezon sonunda maaşının yarısı kadar yani 750 bin Euro civarında performans primi alabilecek olması, futbolcu açısından oldukça çekici bir durumdur. Bu durum doğal olarak takımdaki rekabete, futbolcuların maçlara en iyi şekilde hazırlanmasına ve sonuçta Galatasaray'ın başarısına yol açacaktır. Fakat Feghouli örneği gibi bir futbolcuya sabit 3 milyon 850 bin Euro para verdiğinizde, maç başına 5 bin Euro prim komik durur. Böylesi bir sistem futbolcunun performansını arttırmaz, tam tersi onun yatışını arttırır. Ya da kendisini fazla kasmaz diyelim. Dahası, kontratını kolay kolay fesh etme imkanınız da yok. Hem elin bağlı, hem de kolun bağlı. Hadi buyrun bakalım. Mesela Feghouli'nin sözleşmesinde Galatasaray Avrupa Kupalarına katılırsa 100 bin dolar, Şampiyonlar Ligi'ne katılırsa ise 200 bin dolar prim alır gibi maddeler de var. Ne kadar da adaletsiz bir prim dağılımı? Diğer futbolculara yani işin asıl aktörlerine karşı büyük bir haksızlık değil mi bu durum? Oldu ki, bu sene Galatasaray yine şampiyon olup, Şampiyonlar Ligi'ne gitsin ve Feghouli de sezon boyunca iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar maçta oynamış olsun ve bir çoğunda da sonradan oyuna girmiş olsun. Fakat Feghouli sözleşmesi gereği yine de 200 bin dolar prim alacaktır. Yazık. Arkadaşları canla başla mücadele edip, takımı Şampiyonlar Ligi'ne taşısınlar, fakat sözleşmesi gereği Feghouli'nin aldığı 200 bin doların yanında neredeyse hiç bir şey alamasınlar. Bu mu adalet? Kaldı ki bu kadar yüksek sabit ücretten sonra bir de böylesi bir prim sisteminin futbolcunun performansını hiç de arttırmadığına bizzat tanık oluyoruz. O halde bu durumda kesin olarak yanlış bir şeyler var demektir.
Galatasaray yönetimi üç yıl içerisinde mutlaka sabit yıllık maaşları düşürerek maksimum maaş sınırını belirlemelidir. Ben bu rakamı 2 milyon Euro olarak sınırlandırdım fakat kulüp, bu rakamı 2.5 milyon Euro olarak da sabitleyebilir. Önemli olan bütçenin durumuna göre böylesi bir çalışmanın, Galatasaray'ın geleceği düşünülerek yapılmasıdır. Galatasaray'ın artık her futbolcunun kendisine özel olarak belirlendiği adaletsiz bir prim sistemini terkederek, her bir alın terine karşılık gelen, takım performansını arttırabilme odaklı, doygun olan ve adaletli dağıtılan kalıcı bir prim sistemine geçmesi gerekmektedir. Çünkü Feghouli örneğindeki gibi bir prim hiç bir işe yaramamaktadır. Oysaki performansa dayalı prim sisteminde bir futbolcu ne kadar başarılı olursa, o kadar çok kazanabilecektir. Bu durum Feghouli için de Yunus Akgün için de aynıdır. Bu yüzden adaletlidir. Takıma dağıtılacak ödül primi ilk yıl %20, ikinci yıl %30, üçüncü yıl da %40'a çıkartılarak sabitlenebilir. Bu oranlar da yine Galatasaray'ın geleceğini sekteye uğratmayacak şekilde belirlenmelidir. Fesih bedelindeki sabit oranın da bundan sonra yapılacak sözleşmelere konulması gerekiyor. Buradaki asıl amaç, herhangi bir mağduriyete karşı hem kulübü olası bir çaresizlikten kurtarmak, hem de futbolcunun bir sene sonra gönderilebileceği düşüncesiyle onu sürekli tetikte tutarak futbolcudan maksimum verimi almayı hedeflemektir. Artık bu fesih maddesiyle bundan sonra hiç bir futbolcu yatamayacaktır. Ben bu fesih oranını, futbolcunun sabit yıllık ücretinin 1/3'ü olarak belirledim. Fakat futbolcuların maaşları bundan üç yıl sonra hedeflenen noktaya düşürüldüğünde, bu oran mesela 1/2'de sabitlenebilir. Böylece bir futbolcu sözleşmesi feshedilirse ve 15 gün içerisinde hiç bir takım bulamazsa bile, Ocak ayına kadar aynı parayı kazanmaya devam edecektir. Futbolda patron her zaman kulüp olmalıdır. Patron sensen, kuralları da sen koyarsın. Bu kadar basit. Kulübün şartlarını kabul etmeyen futbolculara asla taviz vermeyeceksin. Böylece senin şartlarını kabul etmeyecek Van Persia'lere, Negredo'lara, Eto'o'lara değil, Rodrigues gibi elinde parlatabileceğin futbolculara yönelmiş olursun.
Galatasaray'ın tıpkı bir şirket gibi yönetilip, daha sonra gelecek olan yöneticilerden bağımsız olarak bu üç uygulama hakkında kararlar alması ve bir an evvel bunları futbol tüzüğüne geçirmesi gerekiyor. Artık bu kulübün hedefleri belli, sabit bir politikası olmalıdır. Hem sağlıklı mali bir yapıyı sürdürebilmek, hem de takım performansını arttırma odaklı kararlar almak, sportif başarının önünü de ardına kadar açacaktır. İnşallah Galatasaray bundan üç yıl sonra oturmuş bir yapıya kavuşur. Şu aşamada biraz hayal gibi gözükse de, en büyük temennim budur.
Saygılar...