23
2013
Galatasaray'ın ilk 4 hafta sonucu itibariyle aldığı kötü sonuçlar hepimizde bir hayalkırıklığı yaşattı. Şampiyonlar Ligi'nde kendi evimizde yaşadığımız Real Madrid hezimeti de bizlerde ister istemez soğuk duş etkisi yarattı. Fatih Terim ile geçirdiğimiz 3. sezonda en kötü ve en hayalkırıklığı yaşadığımız başlangıcı yaptık. Bunun nedenleri aşağı yukarı hepimizin de aynı noktada birleştiği gibi belirli tespitlerdir.
1- Fatih Terim'in 4 maçlık da olsa Milli Takım teknik direktörlüğünü kabul etmesi (BJK maçı itibariyle ilk galibiyetimizi aldık.)
2- 4-3-1-2 sisteminin oturmaması, Sneijder'in beklenen katkıyı sağlayamaması
3- Burak Yılmaz (Sadece Burak Yılmaz diyorum çünkü onu özel olarak ele alacağım.)
4- Henüz oturmayan defans bloğu
5- Geçmiş yıllardaki ruh eksikliği, güvensizlik
Bildiğiniz üzere her ne kadar tarihte alınmış en acı kararlardan birisi olan 6+0+4 sistemi üzerine kadro kurma zorunluluğumuz olduğunu kabul etmeliyiz. Doğal olarak yabancıların bir kısmı kesik yiyecek ve geçen seneye oranla azim ve konsantrasyon eksikliği yaşanacak. Bunun yanında ilk 11'deki Semih,Selçuk gibi değişmez futbolcuları zorlayabilecek, formayı elinden alabilecek kapasitede "yerli statüsü" futbolcularımızın olmaması da diğer bir gerçek...
Sneijder'in 10 numara bölgesine yerleştirilmiş olması, kağıt üstünde pozitif görünse de henüz beklediğimiz 10 numara futbolculuğunu gösterememiş olması ayrıyeten Fatih Terim ile özdeşleşmiş önde baskıyı maç sonuna kadar sürdürememesi bir diğer handikap. Sneijder'in "10 numara" pozisyonunda oynaması Selçuk ve Melo'nun ileri çıkamamasına yol açmakta, üstelik geçen sene forvette başlayan yıpratıcı baskının bu sezon itibariyle orta sahaya ilerlemiş olmasına, doğal olarak da rakip takımın geçen senelere oranla daha kolay pozisyon yaratmasına yol açmaktadır.
Gelelim Burak Yılmaz'a... Sene başında 15 milyon euro teklif edilince, satılsın diyen ve satılmasın diyenler arasında ikili ayrım yaşandı. Real Madrid maçı ile 6. resmi maçına çıkan (Süper Kupa'yı dahil etmiyorum) Burak Yımaz'ın geçen seneyi mumla arattığını görmekteyiz. Geçen senelerde kaleci ile karşı karşıya pozisyonların büyük bir kısmını skora yansıtabilen Burak Yılmaz'ın bu sene gölgede kalması, mutlak pozisyonları harcaması ister istemez taraftarla arasının açılmasına ve özgüven kaybına yol açmaktadır. Eğer Burak Yılmaz bu sene yine bizim formamızı terletecekse sahip çıkmalı, geçen seneki performansına ulaşmasını sağlamalıyız. Ancak Burak Yılmaz'ın geçen seneki 2. yarıyıl dönemindeki gibi kesik yemesi ve biraz rahatlaması gerektiğini düşünmekteyim.
Beşiktaş maçına gelecek olursak...
Her ne kadar aşina olduğumuz bir stat dahi olsa, tamamen BJK taraftarıyla hınca hınç dolu, ligde 4'te 4 yapmış bir takımla karşı karşıya geldik. Fatih Terim'in ilk 11 tercihi; kimine göre doğru kimine göre yanlıştır. Ancak, sırf Bruma'ya yer açabilmek için Eboue'nin yerine Sabri'nin oynatılması daha büyük yanlıştır. Sabri, her ne kadar bu sezon olumlu bir tablo çizse de boyu ve kademe anlayışı bakımından Galatasaray için büyük bir handikap oluşturuyor. Nitekim yediğimiz gole bakarsanız muhtemelen Eboue'nin varlığında yenmeyecek bir gol olduğunu görebilirsiniz. (Yüksek topa boyunun yetişmemesinden bahsediyorum...)
Burak Yılmaz'ın %100'lük pozisyonları harcaması, Sneijder'in etkisizliği, Engin ile Sabri'nin hataları ile dolu bir ilk yarı izledik. Karşımızda çok iyi bir Beşiktaş mı vardı? Tabi ki hayır. Ancak bize oranla daha organize atak geliştiren, daha çok kollektif oynayan bir Beşiktaş vardı.
İkinci yarı ise Bruma'nın oyuna girişiyle hareketlenen Galatasaray, yine Bruma'nın katkısıyla ilk golünü buldu. Gol ile birlikte daha çok atak yapan, bastıran taraf Galatasaray'dı. Yine nitekim her ne kadar tartışmalı da olsa, sırf derbi olduğu için tartışılan Burak'ın koluna çarpan (kol vücut ile birleşik el yok!) ve aktardığı pasta da gol atan Drogba derbide son noktayı koymuş oldu...
NOT:
Ramon Motta'nın ceza sahası içerisinde Sabri'ye yaptığı müdahale ile Melo'nun Ramon'a yaptığı müdahalenin ne farkı var?
Melo yaptığı hareket kesinlikle sarı karttır. (Kırmızı kart çok ağırdır.)
Fernandes, hakemi alkışladığı pozisyonda kırmızı kart görmeliydi.
Her ne olursa olsun Melo'nun bu takımda katkısı büyüktür, yaptığı müdahalelerin ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz.
Drogba, bu takımın çok önemli bir silahıdır ancak; her serbest vuruşta kendisi kullanmak istiyor, Selçuk'un özgüvenini kaybettirmemeliyiz.
Fırat Aydınus'un kararlarına isyan ederek sahaya atlayan grup günün en iğrenç karesini oluşturdu. Çünkü Fırat Aydınus iki taraf açısından da kritik ve yanlış kararlar aldı. Daha maçın başlarında Escude'nin koluna çarpan topu bizim aleyhimize verdi. Penaltı karar çıksa farklı olabilirdi. Sabri'nin pozisyonu mutlaka penaltı idi.
Ayrıyeten Muslera'nın sakatlığı sonrasında Fair-Play ruhuna aykırı davranan Beşiktaş futbolcularını kınıyorum! (Devamındaki pozisyonda kırmızı kart gördük.)
Meireless formasını öptüğünde kimse sahaya inmedi, ancak Melo öpünce tahrik mi oldu?
Ayrıca sistemimizi değiştirmeliyiz. Gelecek maçta Sneijder'in kesilip, kanatlarda Amrabat ve Bruma'yı görmek istiyorum ve Burak'ın yerine de Umut kullanılmalı... En azından Burak kendine gelmeli, dinlendirilmeli...
Saygılar!