12
2011
Kendimi bildim bileli spor gazetelerinde yazar sıfatıyla yorum ve görüş beyan edenler hep bu işi en iyi bilen kişiler edasıyla yazmışlardır. Bu kişilerin %99’u alaylı (mektepsiz) yazarlardır , buradaki cümlem yanlış anlaşılmamalı mektep bitirmeyen yazmamalı demek istemiyorum , ancak yazarlar mahalle arasında futbol oynarken , kültür , eğitim ve spor bilgisi kısıtlı yetişmiş ve yaşlanmışlardır.
Yaptıkları yorumlar kendilerince Türk futbolunun en sığ ve kısır dönemindeki futbol bilgilerinin verdiği o ilginç özgüvenle “en doğru” yorumlar olarak görülmektedirler. Bu kişiler daha yabancı oyuncuların isimlerini , yabancı takımların isimlerini telaffuz edemezler ( çocukluğumdan bir örnek : Galatasaray’a gelmiş en iti stoper-markajcılardan biri olan “Stumpf” un adını o dönemdeki yazarların hiç birisi telaffuz edemiyordu , işin garibi doğrusunu öğrenmek için de en ufak çaba göstermiyorlardı.
Bu yazarlarımız yazarlar camiasındaki bütün koltuğu kabarıkları tanırlar , yerleri garantidir , hatta sipariş üzerine bile yazarlar , siparişi iyi yaparlarsa terfi alır , ikramiye alırlar , kimileri de eskiden işi mikrofon tutmakken spor müdürü oluverirler (bkz. Televole)
Bazıları bir isme yada gelen her isme takarlar kafayı , mantıklı mantıksız sallamaya başlarlar , kaşkollarına bile kıl olurlar “o kaşkolu öyle bağlayacağına oyuncuna söyleseydin kramponunu iyi bağlasaydı golü kaçırmasaydı” dır yapacakları yorum. Bu yazarlar satır aralarını okuyamazlar , pilav dersiniz makarna anlarlar. Bkz. Hamit’in yaptığı ve Hiddink’in yaptığı bazı yorumları nasıl saçma sapan yerlere çekerek Birkaç isim vereceğim ; Del Bosque , Hiddink , Löw , Tigana , Schuster , Gerets, Lucescu , Feldkamp , Zico , Daum aklıma gelen son dönem isimleri.
Bunlardan hangisi kendini (Türkiye dışında) ispat etmemişti geldiklerinde? Bizim yazar takımı bu kişileri yerin dibine sokup sokup çıkardılar , kulüp yöneticilerine , taraftarlara gaz verip bu kişilerin bir çoğunun kovulmasını sağladılar bir çoğunun da neredeyse kovulmasını sağladılar yada sonuna kadar mücadele ettiler, amaç? Bizim insanımız gazla çalışır , öfkeliyken başarı kazanmışızdır , disiplin diye bir şey bize göre değildir , dünyada “askere gidip adam olmak” kavramı sadece bize aittir , çünkü dayatılana kadar yapmayız bir şeyi. Şimdi en güncel olanı Hiddink , bu kişinin karakteri , hocalık yapısı o kadar belli ki! Bize şaklabanlık mı yaptı Milli Takım’ın başına getirelim diye? Yalan mı söyledi? Kulis mi yaptı? Hayır!!! Biz istedik! Neden? Çünkü kendini ispatlamıştı , elini attığı her yerde başarı getirmişti , futbol bilgisi ve ahlakı daha üst düzeyde olan 10 tane hoca varsa biri Hiddinktir. Bu kişiyi başımıza getirenler futboldan yada yan faktörlerinden anlamamaktadır. Bu hoca soğuktur , profesyonel mantıkla çalışır , disiplinle işini yürütür. Bkz “Güney Kore” , tecrube yok , profesyonellik yok ama disiplin var. Bkz “Rusya” hem tecrube hem kalite hem de disiplin var. Bkz. Türkiye tecrube var , yetenek var ama disiplin kocaman bir SIFIR!!! Bizim yazar ağabeylerimiz ise iğneyi kendimize batıracağına adamı delik deşik etmeyi uygun görüyorlar , sanki uzaydan gelmiş de futbol zekası yokmuş gibi davranmaya çalışıyorlar. Oysaki sorun onlarda değil , bizde.
Ben de futbol oynadım , 14 yaşımda resmi maçlara çıktım , o zamanki hocamız bize taktik vermezdi , kültürümüze etki edecek , işin eğitimini sağlayacak bilgi vermezdi , bize antrenmanlarda ayak içi pas , kontrollü pas , şut çek , yavaş koşu , hızlı koşu , yavaş koşu , hızlı koşu gibi şeyler yaptırırlardı , maç günü ise sen sağ bek , sen sol açık gibi yerlere yerleştirir maça salardı , gerisini mevlam kayıra oynardık.
Oysaki yabancı ülkelerde bu yaşlardaki çocukların ellerinde defterler , şemalar , şekiller öğreniyorlar , durulması gereken yerleri öğreniyorlar , bir korner atılacağında otomatik herkes yer ve adam paylaşımı yapıyor. Top rakipteyken nerelere koşmaları gerektiği , topu kaptıktan sonra nereye koşmak gerektiği empoze ediliyor. Belki bu şekilde alt yapısı sağlam Türk takımları da yapıyorlardır ama yetersiz , o yüzden Almanyada doğan Türklerden İsviçrede doğan Türklerden çok iyi oyuncular çıkıyor, burada çıkamıyor. Bizimkiler bu olayları 20 yaşından sonra fark ediyor , tabiî ki çok da zorlanıyorlar.
Ardanın Madrid’e gittikten sonra söylediği “taktiksel anlamda çok gerilerindeyiz” lafı da aslında bir özeleştiri ama bu bile farklı yorumlandı , o meşhur kusursuz yazarlarımız tarafından. Sonuç: bize yerli antrenör lazım , bizim futbolcuların % 50 gaz , %30 prim %10 şans %5 rakibin kötü olması ve %5 taktikle maç kazandığını sadece bizim yerli hocalar anlar , elin kendini ispatlamış profesyonel sefil hocası ne anlar futboldan? Biz ve yazarımız biliriz her şeyi.
Medyada temiz kalem operasyonu yapılmalı , yada bizim daha aklı selim düşünmemiz sağlanmalı , çok zor , imkansız ama bu bir hastalıktır.
Sorun gelen yabancılarda değil , sorun bizde , değişmek zorunda her şey , değişmezse sadece kendimizi kandırıp şansla başarı kazanmaya devam edeceğiz.