21
2011
Son 26 deplasman derbisinde sadece 1 kez (O da Hasan Kabze'nin mucizevi son dakika golüyle) galip gelebilmemizin nedenini dün gece ki maç çok net gözler önüne serdi.Son 10-11 yılda olduğu gibi yine sahaya 7 defansif özellikli oyuncu ve onların yanında patlayıcı gücü olmayan,sadece çok koşan çalışan bir santrafor ve 1-2 tane de uyduruk kanat oyuncusuyla derbiye başladık.Açık konuşucam,maça başlarken sahaya çıkan kadroya itirazım yoktu.
Ve çoğumuzunda çıkan kadrodan hoşnut olduğuna eminim.En azından 4-1-4-1 oynayacaksa bu takım heralde herkesin yerli yerinde oynadığı bir kadro dizilişi bundan daha iyi olamazdı.Detaya çok fazla girmiyorum, ilk 20 dakika topa iyi hakim olduk,doğrudur.Hep aynı masal,hep aynı hikaye...Bu sene maç sonlarında Fatih Terim'in ne söyleyeceğini herkes ezberledi zaten.
"Keyifli bir maç izlettik,izleyenler keyif aldılar,ilk 20 dakika biz iyiydik" falan filan...Bunun yanında bir de şunu ekliyor:"İki takımda kazanmak için çıkmıştı!" Şimdi orda bi duralım! Terim'in sahada gördüğü şey,kazanmak isteyen 2 takımın mücadelesi olabilir.Birşey diyemem.Açıkçası Terim'in sahada Kazım'ı sanki bir Robben gibi gördüğünü de düşünüyorum ben.Veya Sabri'yi bir Schweinsteiger gibi falan görüyor galiba! Peki biz ne görüyoruz? Ben söyleyeyim..Kimse kimseyi kandırmasın.Maç boyunca sadece tempoyu düşürmeye çalışan,kendi yarı sahasında 3-5 pastan öteye gitmeyen ve hatta benim en çok içimin yandığı,son dakikalarda rakip yarı alanda zaman geçirmeye oynayan,taç atışını 10 dakika da kullanan bir takımdan başka birşey yok.
Sahada 11 bjk'liye karşı 2 GS'li var onlarda Muslera ve Semih.Maç sonunda oturmuşuz,Muslera kalitesini ispatladı,Semih 40 yıllık Galatasaraylı gibi oynadı yorumlarından başka hangi olumlu yorumu yapabiliyoruz?
Ve çok merak ediyorum dün acaba "Ah be nasıl da 2 puan kaybettik?" şeklinde düşünenimiz var mı? Varsa da önemli değil ben burada kendi kendime gelin güvey oluyorumdur o zaman.Ha şunu da diyenler olur:"Bjk deplasmanından alınan 1 puan kötü değildir" O zaman bende şunu söylerim:Bu bjk,fb veya ts olayı değil.Son 26 deplasman derbisinden 20 kez yenik ayrılmışız.E o zaman alınan 1 puan iyidir tabi! Yazık,çok ama çok yazık.
İsterim ki;bir GS taraftarı olarak bir deplasman derbisinin sonunda Muslera veya Semih'i konuşmak zorunda kalmayayım.Ama napalım bizi buna mecbur bıraktılar.Galatasaray'ın başına gelen her hoca bizi buna mecbur bıraktı.Futbolda bir tanım çıktı;"Kontrol futbolu" diye.O ne idüğü belirsiz kontrol futbolunu bize her deplasman derbisinde oynatmak için yırtındılar ve sonucunda bize çok güzel 20 tane yenilgi miras bıraktılar.Kontrol futbolu bizim için kaos futbolu oldu.Kendileri tempolu oynamayı,golü aramayı değil,sadece rakibi bozmayı planladılar.Dün de 21. yenilgiyi almamamız inanın ilahi bir gücün sonucudur.Başka hiçbir şey değil.
Güleriz ağlanacak halimize.Derbilerde ev sahipleri biraz daha ağır basar bunu kabul ediyorum.Ama Allah aşkına oynadığımız takım Bjk! Sezon başından beri hiçbir takıma bu kadar çok pozisyona girmeyen Bjk! Ankaragücü maçı da dahil kalesinde devamlı gol gören,yendiği maçlarda bile kalesinden mucizevi goller çıkan Bjk! Gençlerbirliği gibi kapasitesi belli bir takımın 2-0 gelip bir devrede 4 gol attığı Bjk! Yani merak ediyorum bu sezon deplasmanda derbi kazanabilmek adına özellikle de Bjk'yi yenmek adına en iyi sene belki ama bıraktım kazanmayı yenilgiden zor kurtulur durumda ayrılıyoruz gene.Bi daha da ne zaman ve nasıl kazanırız bilemiyorum. 11 maç olmuş aldığımız puan 19! Peki kime karşı?
Kadrosundan birçok oyuncu yitirmiş şikeci Fener'e, teknik direktörü var mı yok mu belirsiz Bjk'ye,en önemli oyuncularını bedavaya kaybetmiş (Bilhassa Selçuk'u da biz aldık) Ts'ye! Ki dün ilk kez bu takımlardan biriyle oynadık bu sezon.Biz hala "Yeni takımız,zamanla olacak" diye avuntular içinde sürünelim.Lige yeni çıkmış Orduspor 17 puan almış hemde bizden daha da yeni kadrosuyla.Şimdi o zaman asıl soru şu? Lige yeni yükselmiş ve kadrosunu tamamen yenilemiş bir takımın 11 maçta 17 puan alması mı daha zor, yoksa GALATASARAY'ın bu ligde 11 maçta 19 puan alması mı daha zor? Zor işlerin adamı Fatih Terim diyolar ya;aynen öyle,çok doğru diyorlar!
Bunu herkes başaramazdı! İnanın benim için Terim veya bir başkası farketmez.Benim gözümde iyi teknik direktör sahada hatalarından ders alan,doğruyu bulduğu zamanda onun peşinden gidendir.Örnek de vereyim hatta;Samsun,Karabük,Bursa,Mersin maçları.Hepsinin de ortak özelliği maçlarda skor olarak berabere veya mağlupken çift santrafora dönüp maça tamamen hükmettiğimiz maçlar.Mersin maçı dışında da puanı veya puanları kurtardığımız maçlar.Ki o maçta da 2.yarı da en az 5 net pozisyon mucize eseri kaçtı.Peki bu maç Melo çıkıp Baros girdikten sonra ki oyunun çok daha iyi olması da sürpriz midir? Bundan önce ki yazılarda da çok söyledim çok klişe oldu ama birşey yaptın ve baktın iyi gidiyorsa o yolda devam edeceksin,hayata dair bir kuraldır bu iyi işleyen sistemler değiştirilmez.
Ama Terim'in sistemi Real Madrid maçında da,İnter maçında da, ligde ki İBB maçında da,samsun maçında da,bjk maçında da aynı! O zaman kimse kusura bakmasın,biz bu kaostan zor çıkarız. Biraz farklı bi konuya çekicem ama,sezon başında hatırlarsınız,Ünal Aysal eğer Fatih Terim'in istemesi durumunda Kallström'ü getireceğini söylemişti.Ve bunun üzerine de Fatih Terim,Kallström'ün maçlarını izlemek üzere Fransa'ya gitmişti.Vahlar ki ne vahlar! Koskoca Fatih Terim'in Kallström'ün nasıl bi futbolcu olduğundan haberi bile yok! Sanki Kallström 19 yaşında ki bi oyuncuymuşta hiç tanınmıyormuş gibi! Ve onu da geçtim Kallström'ün oynadığı pozisyonda,bu sezon defalarca Sabri'yi oynatması da cabası! Hadi Kallström'ü bilmiyorsun diyelim onu da affettik de,Kallström'de göremeyip,Sabri de gördüğün özellik ne acaba? Ha bunu sadece bir örnek vermek için söyledim.
Fatih Terim'in vizyonunun ne denli geniş olduğu ile alakalı bir örnek olsun diye! Aynı şekilde Arda'nın bölgesine Riera'nın alınmasına onay vermesi de başka bi vizyon genişliğini ortaya koyuyor! Ayhan'ların Aydın'ların oynadığı bir takımdan Culio'yu göndermesi de çok daha başka bir vizyon! Geçen sezon tüm Galatasaraylılar birlik olup Pino'ya sayıp sövdük.
Allah için şu Kazım'ın hangi tarafı Pino'dan iyi? Ha şimdi şu da yanlış anlaşılmasın ben Pino iyidir demiyorum asla.Ama madem Pino bu takımın kriterlerinin yanından bile geçemiyorsa Kazım'ın bu takımda işi ne? Hangi özelliği onun bu takımda banko oynamasını sağlıyor? Nedir bu kadar bu adama tahammül edilmesinin sebebi? Pino bulduğu her yerden şut atıyor diye adamı yerden yere vurduk,peki bu Kazım neyin nesi? İnanın Pino'nun maç içinde yarattığı heyecanın 10'da birini bile yaratmadı bugüne kadar.
Ayıptır ya,bu adama bu ülkenin en popüler kulüplerinde 18-19 yaşından beri şans verildi.Yetmedi milli takıma devamlı seçildi.Yazık günah değil mi diğer oyunculara? İnanın hiç ama hiç haketmiyor Kazım.Bazıları şanslı doğar,bazıları şansı sonradan yakalar.Ama bu Kazım yüzünden çok kişiye yazık ediliyor. Bende herkes gibi Fatih Terim'i severim ve bir Galatasaraylı olarak takımın başında olmasından gurur duyarım.Ama sevmek ve gurur duymak başka,vizyon yetersizliği çok başka.Kişisel egoları çok fazla,inatçılığı kontrolsüz derecede büyük.
Ve iyi şeylerin üzerini örtüp,halen kötü şeyleri iyi yapmak uğruna inat etmesi hem Galatasaray'ımıza hem de kendi kariyeri adına çok kötü şeyler getirir.Çünkü unutmamalı ki muhtemelen kariyerinin son aşaması bu.Başarısız olmak gibi bi lüksü yok.Bir kez daha başarısız olursa antrenörlük kariyeri büyük ölçüde son bulacak ve yüksek ihtimalle yorumcular kervanına katılacak kendisi.Ha bunu da gururuna yedirir mi orasını bilmiyorum.
Ünal Aysal'ın da profesyonelliğe duygusallıktan daha çok önem verdiğini bildiğimiz için bu gidişatın devam etmesi sonucu sezon sonunda yolların ayrılması da hiç sürpriz değil.Ha biz taraftar olarak naçizane kendi fikirlerimizi burada söyleyelim.Kimisi katılır,kimisi katılmaz,kimisi de bana söver belki.Ama önemli değil gerekirse ben kötü adam olayım bu işin sonunda.İnşallah da yanılayım yeter ki Galatasaray düzlüğe çıksın,ne de olsa çabamızın adı Galatasaray..
Tüm renktaşlara sevgilerimle...