01
2014
Geleneklerine bağlı bir kulübüz...Değişmez bazı değer yargılarımız vardır ve onlara sıkı sıkıya bağlıyızdır.Ve ne mutlu ki bizlere bu değer yargılarımızla doğru orantılı bir politika izleyen bir başkana sahibiz.Yıllar bizi değiştiremiyor anlayacağınız.
Ünal aysal; Galatasaray ismine yakışan,vizyon sahibi,ligdeki rakiplerimizin başkanlarıylada kıyaslandığında söylemleriyle farkını her daim ortaya koyan bir isim.Özellikle şike lobisine karşı olan tavrıyla son günlerde birkez daha takdirimi kazanmıştır.Ancak her şey bu şekilde toz pembe gözükmüyor maalesef.Transfer anlayışı başta olmak üzere bir çok olumsuz yanınada değinmek zorundayız.
Zorlu bir lig ve avrupa serüveni için geri sayım başladı ancak takımda yerine oturmamış taşlar mevcut,taraftarın aklında giderilmeyi bekleyen bir çok soru işareti var.Ama yönetimin zaman kavramı normalden farklı işliyor olsa gerek ki atılması gereken adımlar ertelendikçe erteleniyor.Sonrası mı? Sonrası malum.Bir galatasaray klasiği daha meydana geliyor ve tüm ödevlerini son güne bırakmış öğrenci misali telaşla bir şeyler başarmaya çalışıyoruz.Bu boş çaba olumlu herhangi bir sonuç doğurmuyor elbette.
Geçtiğimiz sezon yaşanılanlardan ders alınmamış gibi.-Bir kesimden tepki alacağını bilsemde söylemek isterim- sportif başarıda yaşadığımız sorunun temel sebebi;mevcut kadroya olan garip güven ve ısrarla alternatifsiz bir şekilde bazı oyuncuları kadroda tutma isteği.Terim kadrosunun artık pili bitti.Bu kadroyla yeni sezona başlamak bir intihar olacaktır.
Bu konuda ne zaman bir adım atılacak? kadroda gönderilmesi gereken bir çok yerli-yabancı isim mevcut,önümüzdeki daralan transfer sürecinde kadrodaki bu gereksiz yükten kurtulabilecek miyiz dersiniz? Hiç sanmıyorum.
Ünal Aysal taraftarın bu tepkisinin hiç şüphesiz farkında.Olayı şu zamana kadar idare temeyi başarmıştı.Söylemleriyle taraftarı sakinleştirip haftalarca çilek beklentisiyle tepkiyi minimum seviyeye indirmişti.Olay kontrol edilemez bir noktaya gelirsede geçen sezon uygulandığı gibi başarısızlığın tek sorumlusu teknik adam gösterilir ve gönderilişiyle sil baştan yeni bir maceraya atlanılır.Bu kısır döngünün er geç sonlanacağınında farkında ünal aysal.Bu gidişatın kendi geleceğinide büyük riske attığını biliyor.Ama bu bataklıktan çıkmamak için adeta ısrar ediliyor.Garip bir beceriksizliğin pençesinde gibiyiz.
Bu transfer ısrarımız yönetimce ''transfer hastalığı'' olarakta algılanabilir.Son günlerde beşiktaş taraftarında oldukça iyi gözlemleyebildiğimiz ''ya transfer ya ölüm'' haline gelmiş bu tutumdan oldukça uzak bir anlayış benimsediğimizi de belirtmek isterim.Yerleşmiş bir kadro yapılanmamız olmadığı için bazı bölgelerde transferden başka uygulanacak hiçbir çözüm yolu olmayışının birazda isyankar bir biçimde dillendirildiği bir süreç yaşıyoruz sadece.
Son olarak eklemek istediğim bu olumsuz gidişata rağmen aysal konusunda biraz daha sakin davranmamız gerektiği.2 yıl üst üste şampiyonluk,devler arenasına iddalı bir giriş,sneijder-drogba transferi gibi bazı nedenler taraftardaki beklentiyi üst düzeye çekti.Her yıl şampiyonluk,her transfer sezonu çilek bekler bir hale geldik ister istemez.Aysal öncesi yaşadığımız o zor günleri çabuk unutmayalım lütfen.
Ünal Aysal'ın en büyük hatalarından biride beklentiyi bu denli artıracak kadar başarılı bir göreve başlayış süreci geçirmiş olmasıdır belkide,kim bilir...