23
2014
Arkadaşlar, ne yazık ki daha henüz sezonun başı olmasına rağmen camiamız içerisinde çok büyük bir bölünmüşlük ve sıkıntılar yaşıyoruz. Bu bölünmüşlüğün ve öz güven eksikliğinin de takıma yansıması bizleri oldukça fazla üzüyor… Bu noktaya nasıl geldik, nasıl getirildik, hepimizin kendince düşünceleri var… Ben takım kurgusu, taktiksel hatalar, futbolcu formsuzlukları gibi küçük ölçekte olaylara bakmaktansa, özellikle son 2 (iki) senedir düşmekte olduğumuz yönetimsel ve macro ölçekteki hatalara kısaca değineceğim…
2011-2012 sezonun başında, Ünal Aysal’ın başkanlığında, tüm camiayı temsil eden ve yönetimde olmalarından da herkesin son derece memnun olduğu üyeler ile, imparatoru doğru bir tercihle teknik direktör yaparak 2 (iki) yıl üst üste şampiyon olduk. Avrupa arenasında da takımımız eski günlerini hatırlatan sonuçlar almaya başlayıp, gelecek için bizlere çok fazla umut vaat eder bir hale gelmişti.. Bunlar, ilk 2 (iki) yılda yapılan doğrular ve camianın bütünlük içinde kenetlenmiş olması sonucunda sağlanan başarılardı..
Kronik hastalığımız olan ve büyük başarıların yaşanması sonrasında başlayan, UEFA kupası ve Süper Kupa’nın alınması sonrasında da içine düştüğümüz zafiyet, ego krizleri, Başkan’ın çevresindeki yanlış adamlara taviz vermesi bizi ne yazık ki bugünlere kadar getirdi.. Öncelikle yönetimden Terim’i destekleyen yöneticiler uzaklaştırıldı. Terim yalnızlaştırılarak, sinsice ve yavaşça takımdan uzaklaştırılmaya çalışıldı. İmparator’da yılların kurdu, bu yaşananlara asla pabuç bırakacak ve beraber yola çıktığı yönetim kadrosunu satacak bir insan olmadığından, kendi egosunun da oldukça şişik olmasının etkisiyle, Aysal ile restleşmeye başladı ve tabiri caiz ise Bizans oyunları ile görevinden alındı.. Buraya kadar yaşananlar tamamen Aysal’ın hataları ve çevresindeki hizipçilerin etkisinde kalması nedeniyle olmuştur.
Aysal, ben futboldan anlamam diyerek çıktığı yolda, üst üste başarılar yaşanarak öz güven yakalanması, maddi olarak takımın daha güçlü transferler yapacak konuma gelmesi, bu transferleri Başkan’ın yakın çevresinde olan ve ismi hepimizce malum şahıslar tarafından yapılmak istenmesi ve Terim ile yaşanan başarıları paylaşmak istememesi neticesinde takımın altına dinamiti koymuş oldu.. Gelirler arttıkça, giderlerin ne şekilde ve nasıl harcanacağına karışmak ve transfer bütçesini yönlendirmek için iştahları kabaranlar, takımımızın değil, kendi çıkarlarının hesaplarını yaparak Aysal ve Terim arasına nifak tohumları ektiler ve başarılı da oldular maalesef..
Buraya kadar yazdıklarımda daha fazla Aysal yönetiminin hatalarına vurgu yaptım. Peki, hepimizin çok sevdiği, ileriki yıllarda başkanımız olarak görmek istediğimiz, bize inanılmaz büyük zaferler ve UEFA kupası kazanma onurunu yaşatan sevgili imparatorumuzun hiç mi hataları yok? Elbette var, hem de o kadar çok ki, Aysal’ı ne kadar eleştirip kızıyorsam, Fatih Terim’in de asla ondan aşağı kalır tarafı yoktur arkadaşlar..
Ne yazık ki imparatorumuz da oldukça egosu yüksek, genelde çalıştığı tüm takımlarda, neredeyse hepsinde çalıştığı yönetimler ile çatışma içerisine girmiş bir kişilik.. Kazandığı başarıları ne kadar büyük olursa olsun, görev aldığı kulüplerde, yönetimle olan ilişkilerinde burnundan kıl aldırmaz, lafını esirgemez ve taviz vermez bir egoya sahip.. Aidiyet duygusu ve takımımızı sahiplenmesi nedeniyle bu çoğu kez taraftarımıza hoş görünse de, aslında, profesyonel hayatta gerçekler ile örtüşmeyen ve altında çalıştığı yönetimleri de zaman zaman zor durumda bırakan bir anlayıştır. Bu tavırları Fiorentina ve Milan’da da sergilemesi neticesinde, bu kulüplerin yönetimleri ile de oldukça fazla sorun yaşadığı hepimizin malumudur.. Bütün bunlar, bize kazandırdıklarının yanında gözden kaçırabileceğimiz yada görmeyeceğimiz ufak defolar, kusurlar olarak değerlendirilebilir elbette.. Aysal yönetimi ile de bu karakter yapısı dolayısı ile sürtüşme yaşamaya başlamış, her iki tarafında egosu oldukça şişik olması sebebiyle ilişkiler kopma noktasına gelmiş ve hak etmediği bir yöntem ile görevine son verilmiştir İMPARATOR!..
Terim’in bu değindiğim hataları nispeten affedilir, görmezden gelinebilir.. Şimdi size affedemediğimiz ve hazmedemediğimiz durumdan bahsedeceğim biraz..
Hepimizin malumu olan 3 Temmuz şike sürecinden sonra, siyasetin güdümünde federasyon başkanlığı görevine atanan, camiamıza disiplin uygulamalarındaki çifte standartları ile sürekli ve fırsat kollayarak kin ve nefretini kusan, kendi kulübünü batırdığı yetmezmiş gibi ülke futbolunu da büyük bir kaosa sürükleyen, şike sürecinde kimselerin aldığı kararlar nedeni ile en ufak bir saygı bile duymadığı, bu süreçte malum takımı sürekli ceza almaktan nasıl kurtarırım derdinde olan bir şahıs ile bizim imparatorumuz nasıl aynı çatı altına girdiler? Asıl kritik konu bu.. Bize kimse, bu milli davadır, imparator milli daveti geri mi çevirseydi gibi mazeretler üretmesin.
Son dönemde kazandığımız 2 (iki) şampiyonlukta, Federasyon ile olan mücadelemizde, bize sürekli engeller çıkarıp, aklımıza gelen tüm mahkemelerden şike davasında mahkumiyet kararı almış fakat hakettiği cezayı almamış, ama halen kurulları etkisi altında tutabilen, Aziz Yıldırım’a kankalık yapan Demirören ile birlikte olmayı, "bu milli görevdir" diye içine sindirebilen Fatih Terim’i bize kimse savunmasın!..
Davasında haklı bile olsa, sadece ve sadece Aysal’a olan husumetiyle bu görevi kabul ettiğini ve sessiz kalarak da olsa, halen devam ettiğine şahit olduğumuz şike sürecine çomak sokmadığını görmek imparatora yakışmamaktadır. Sen bu takımın teknik direktörüyken, avaz avaz bağırarak haklarını savunduğun takımına operasyon yapanlar ile aynı safta nasıl durabilirsin? Şikecilerin ve şikeyi cezalandırmayanların değirmenine nasıl su taşıyabilirsin?
Yabancı kuralındaki sınırlamaların, tamamen FB’nin dikte etmesi sebebi ile kaldırılmadığı bir ortamda, daha önce sürekli eleştirdiğin kararlara nasıl tepkisiz ve sessiz kalabilirsin? Senin Aysal ile yaşadığın ego krizin ve iktidar mücadelen, Galatasaray’ımızın haklarının korunmasından daha mı değerli ve önceliklidir? Bu bahsettiklerim nedeniyle de, çok sevdiğimiz imparatoru asla affedemiyorum!...
Arkadaşlar biraz uzun bir yazı oldu belki ama sıkılmadan okuyup, değerli görüşlerinizle sizlerin de bu kaotik dönemin son bulması adına düşüncelerinizi her platformda belirtmenizi rica ediyorum. Aslında o kadar çok doluyuz ve içimiz acıyor ki camia olarak, bir an evvel bu kara bulutların dağılmasını istiyoruz hepimiz..
Biz asla, kimsenin çıkarları adına yorum yapmıyoruz. Aysal’CI , Terim’Cİ, şu’CU yada bu’CU değiliz, olmamalıyız. Biz Galatasaray’cıyız ve sonuna kadar takımımızı destekleyip, bu zor günlerin içinden çıkabilmeliyiz.
Muhtemelen Aysal yönetimi yeni bir seçim kararı alarak güven tazelemek isteyecek ve farklı bir yönetici grubu ile yola devam etmek isteyecektir. Karşısına kimler aday olarak çıkar, camiamıza ne derece faydalı olurlar bunu şimdiden bilemeyiz. Ancak, yapılacak olan seçimlerde, bu parçalanmaya giden bütünlük fotoğrafını tekrar oluşturabilecek, Federasyon’un haksızlıkları ile mücadele ederken haklarımızı koruyabilecek, camiada sinerji yaratarak hedeflediğimiz 4. Yıldızı almamızı sağlayabilecek, gurur duyacağımız güçlü ve bütünlük içerisinde bir yönetim olmasını istiyoruz. Bu ister Aysal olsun, ister Ulusoy yada bir başkası..
Arena'da sürekli söylediğimiz gibi; "Sonsuza dek sürecek bizim aşkımız, biz GALATASARAY'LIYIZ.. Herkes gider, biz kalırız, biz GALATASARAY'LIYIZ" diyerek her zaman “ASLOLAN GALATASARAYDIR” vurgusu yapıyor ve herkese saygılarımı sunuyorum.