EVREN GÖZ YAZIYOR...
evrengoz@yirmidort.tv

Galatasaray'da çok ilginç gelişmeler oluyor.

Takım futbol ve basketbolda hedefe emin adımlarla giderken, yönetim içindeki anlaşmazlıklar başarınnın içinde bile huzurun yer almadığını gösteriyor.

Kuşkusuz sezon sonunda kupaya ulaşılmadığında bir suçlunun aracağı spor kültürümüzde, zirveye odaklı zihniyetler yıkılmadığı için yine mayıs ayında enteresan şeyler izleyebilriz.

Eric Gerets'in TT Arena ziyareti, komplo teorilerini de beraberinde getirdi. Gerets'in Bülent Tulun ile olan yakınlığı, Terim'in Bülent Tulun ile olan uzaklığı ile ortak düşünülünce ortaya çıkan resim şu gün için çok gereksiz. Galatasaray, özlenen kimliğine bürünme yolundayken bu tarz hamleler kimseye yarar sağlamaz.

Devre arası yapılmayan transferler, Terim'in yıllar geçtikçe olgunluğa erişmesi ve yönetimin bile ondan yaşça küçük insanlarla dolu olması 1996-2000 arasıyla siyah ile beyaz kadar farklı bir profil ortaya koyuyor. Milli takımdan Galatasaray'a 1996 yılında gelen Terim'in yaşadığı ülke ile 2011 yılındaki Türkiye aynı değildir. Şüphesiz futbol pastası, aradan geçen 15 yıl içinde çok büyüdü. Yayın gelirleri, reklam gelirleri, sponsorluklar; yöneticilerin de isimlerini Galatasaray gibi bir marka ile anması için 1996'dan çok daha fazla sebep anlamına geliyor. Ali Sami Yen'in kurduğu o kulüp, artık tüm dünyanın tanıdığı bir marka haline geldi. Bu markanın da bir kenarından tutmak, markanın içinde var olmak; endrüstrileşen futbolumuzda artık bir yönetici alışkanlığı halin geldi. Hatta öyle ki, nice yöneticiler içlerindeki arma aşkını bağıra çağıra ortalıklara saçıp, bir süre sonra sessizce hayatlarına döndüler. Ancak Fatih Terim gibi futbol adamları, Şenol Güneş gibi kulübüne mal olan isimler, bu oyunun içinde hep var olacaklar. Bazen kulübe, bazen daha üst düzey bir görev ile hep futbolun içinde olacaklar. Şu an Galatasaray'da bu ikilem yaşanıyor. Yönetimin bir kesimi ile Fatih Terim arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Bu rüzgarların neler söylediğini kimse anlatmıyor çünkü takım lider. İşte ülkemiz bu kadar başarıya bağlı. Ülkemizde puan cetveli denilen şey işte bu kadar etkili.

Oysa Terim'in ortaya koymak istediği felsefe, Ardasız ancak Emre Çolaklı, Servetsiz fakat Semih Kayalı Galatasaray rakiplerinin çok önünde şu an...Bu başarıyı yakalayan Rijkaard olsaydı, nasıl bulutlara çıkarmıştık; Barcelona ile kıyaslamaya başlamıştık, yeni Messi demiştik Çolak için...İçimizde yıllardır Avrupa'ya erişme kompleksini yerleştiren zihniyet; 2000 yılında Avrupa'nın en iyi futbolunu oynayan bir kaç takımından birini oluşturan Terim'e, üstelik bu kez daha iyi imkanlar varken; destek olmuyor. Gerets geliyor, sütunlar Gerets'e ayrılıyor. Transferler olmuyor, Terim'in sözleşmesini 1 yıllığına yaptığı yazılıyor.

Bakın, Fatih Terim Galatasaray'ı yarı yolda bırakmaz. Onun yoluna çıkanlar değişebilir ama Terim, kendi eliyle kurduğu bu takımı başkasına vermez. Bekleyip göreceğiz Mayıs ayında takım içinde ve yönetim katındaki değişimleri. Florya'da farklı dillerde konuşan yeni transferler olacak, takıma güç katacak; yönetim kurulu toplantılarında da bazı kravatlar bulunmayacak...

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın