08
2012
Hangi birimizin aklından gider ki önceleri Çarşamba, sonrasında da Salı akşamlarının 21:45'lerini...
Gün boyu işte, okulda, evde rutin hayat döngüsü devam ederken akıllarda tek bir şey olur o günlerde, akşamki maç! Öğrenciysen derse veremezsin kendini, takım sahaya nasıl çıkacak, maç nasıl geçecek bunları düşünürsün, hocan tahtada formüller anlatırken sana, sen defterin bir yanına ilk 11 formüllerini çizersin.
Çalışıyorsan iş arkadaşların anlar o gün sende bir haller olduğunu, bilen bilir, ama bilmeyen sorar "neyin var?" diye. Konsantre olamazsın işine gücüne, şakaklarından enseni sararcasına uyuşukluk çöker arada başına, sanki midende bir kütle varmışcasına sıkışır için, kalbin daralır maçı düşündükçe. Akşam olur, okuldan işten çıkarsın gidersin evine, yemek yersin ama ne yediğine hiç önem vermezsin. Ana haber bültenleri bahseder maçtan, iyice titremeye başlar elin ayağın, haberler biter, bekleme zamanıdır artık. Maçtan önce yayınlanan hiç izlemediğin diziyi izlermiş gibi yaparsın ama sadece bakarsın, aklın maçta gözün saattedir. Artık 10-15 dk. kalmıştır maça, Şampiyonlar Ligi reklamları dönmeye başlar, artık zamanıdır, içindeki heyecan tüm damarlarına yayılır, baş ağrısı, mide bulantısı, ateş hepsi bir aradadır. İlk 11'ler verilir, sahanın ortasında çocukların tuttuğu yuvarlak bayrak dalgalanmaya başladığı anda takımlar çıkar sahaya, seramoni başlar, "Die Meister, Die Besten, Les grandes équipes, The champions" sözleriyle çalar Şampiyonlar Ligi müziği, kamera tek tek gösterir tüm oyuncuların yüzlerini, okursun yüzlerinden onlardaki heyecanı da, için içine sığmaz, dolup taşacakmışsın gibi hissedersin... Maç başlar ve durur zaman...
Kaybedersen; bir hüzünle girersin yatağına, uyku tutmaz, gözlerin dolar, sabah olmasın, zaman geri gelsin istersin, üzüntünün verdiği acı ile sızar kalırsın...
Kazanırsan; maçtan sonra yorumları tekrarları izlersin, gurur duyarsın, eksik olmaz yüzündeki gülümseme... Yatağına girersin yine aynı gülümseme ile, mutluluk sarmıştır bedenini, uyur kalırsın. Sabah uyandığında yüzündeki gülüş belli eder kendini.
Değişmeyen tek şey vardır; yenilsen de yensen de gurur duyarsın Galatasaray'ınla, senin diğerlerinden farkın budur çünkü, yenilsen de göğsün kabarık gezersin, yensen de ertesi gün...
Hiçbir şeyi özlemedim 21:45'leri özlediğim kadar, hiç bir şeyi istemiyorum Arena'da "Die Meister, Die Besten, Les grandes équipes, The champions" sözlerini duymaktan öte.
Yıllarca nadasa bıraktık kendimizi, artık ekin verme kök salma, Avrupayı sarıp diz çöktürme vaktimiz geldi. Bizim özümüz bu, artık özümüze dönme zamanı!