07
2012
Aslına bakarsanız bu yazıyı yazmayacaktım ama artık biriken şeylerin yazma isteği doğurduğunu gördüm kaç zamandır. Futbolumuz mükemmel (!) bir marka değerine sahip, hani yayıncı kuruluş ve federasyonun yüzlerce milyon euroluk lafları var ya ortada.. Ama gelin görün ki haftalardır hatta aylardır bizi futboldan cok herseyle ugraştırdılar. Önce 3 Temmuz süreci, ardından ortaya çıkan bu enteresan tabloyu kaldıramayan federasyon.. Gelenler, gidenleri aratır diye bir tabir vardır. Aratmadı mı sizce de?
Bu süreç başladı başlayalı enteresan şeyler oluyor dedim ya az evvel hakikaten de öyle.. Önce federasyonun gelir gelmez kucağında bir bomba gibi bu süreci bulması, ardından bu konuda dirayet ve direnc gösteremeyip adeta kaçarak gitmesi, yeni gelecek olan kişinin futbol bilgisi olanların aklında bıraktığı soru işaretler vs vs.. Tüm bunları üst üste koyunca zaten fiyaskoya gittiğimizin göstergesi iken, bir de bu sürece garip garip örneklemeler buldular. Neymiş efendim ''Thatcher Modeli''ymiş. Yahu ordaki şiddet olaylarının artmasından dolayı değil miydi? Bir de ne vardı? ''Aman canım, ne olur ki 5 yıl gitmeyiversek Avrupa'ya.'' Bir insanın bu sözüne ancak ''La Havle'' derler ve dedik hala da diyoruz.. Bahsedilen ülke İngiltere'deki bu Thatcher Modeli denen şey; holiganizmin artmasıyla beraber İngiliz Federasyonu ve Hükümetinin kendi taraftarları yüzünden aldığı bir karardı ve dediler ki UEFA'ya: ''Bak kardeşim, bizim taraftarlarımız her yerde olay cıkartmaya başladı ve biz bunun önünü alamıyoruz.'' UEFA İngiltere'ye 4 yıl ceza vermesine karşın İngiliz Federasyonu kendini hazır görmeyerek bu cezayı 5 yıl olarak uyguladı. Yani durumun bizim ülkemizle uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını bir anlatabilsek şu insanlara keşke..
Gelelim yazıya başlık olacak kadar değerli ''Futbolumuzun Marka(!) Değeri''ne. Bir zamanlar gerçekten buna inanır hale gelmiştim kendi açımdan. Önce milenyumla gelen Avrupa Kupaları, ardından Dünya Kupası başarısı, takımlarımızın şampiyonlar liginde mücadeleleri ve son olarak da EURO 2008'deki muhteşem geri dönüş ve mücadelemiz. Ancak gelin görün ki, başımıza gelen en büyük tehlike olan şu anki federasyon başkanı (ki zamanında kulüpler birliği vakfı başkanıydı) yayıncı kuruluş ile saçma bir karar ile play OFF yada şu saçma ismiyle Süper(!) Final kararı verdiler. Dünyanın hangi ülkesinde var acaba bu tip bir uygulama? Hemen söyleleyim siz aramadan; Rusya, Yunanistan ve Belçika. E ama bunlarda bizim futbol olarak çok önümüzde olan, bizim örnek almamız gereken ülkeler mi? Cevabı artık size kalmış.. Bu 3 ülkede de play off denen şey şampiyonu değiştiren bir olgu değil onu tescil eden bir olgudur, yani şampiyon normal ligde yaptıklarıyla ödüllendirilir, önü kesilmez.. 1 seneliğine cıkan ve belki de seneye olmayacak olan play off'la ilgili nacizane 3 sorum var;
- Bir takımın sezon boyunca yaptığı puan farkının yarıya indirilmesi, emeklerinin yarısının çalınması nedendir?
- Yayıncı kuruluş, heyecanı kaçırmamak adına çıkarttırdığı bu uygulama ile lige doğrudan müdahale etmek istemekte midir?
- Yayıncı kuruluş neden bu süreçte sürekli taraflılığını göstermektedir?
Herşeyden öte, futbolun bu OFF konumuna alındığı süreçte tribünde meydana gelen olaylar (Galatasaraylı taraftarlarımızın kalp krizi geçirip hayata veda etmesi, Fenerbahçe'de tribünde komaya giren taraftar ve belki de daha duymadıklarımız) yayıncı kuruluşun aldığı vebalin ve uyguladığı saçma politikanın meyveleridir. Umarım artık bu garipLİG biter bir an evvel ve federasyon & yayıncı kuruluş ikilisi kendine çeki düzen verir. Her an, ''hazır biz EURO 2012'ye de katılamıyorken ligi bir 5-6 hafta daha mı oyantsak?'' diyeceklerinden endişe duymaya başadım.Bir marka(!) değeri futbolumuzu nerelere getirdi.. Umarım şu markamızı sökerler de biz yine eski tribün coşkusunda, maç sonrası herkesin birbirine sadece futbol konusunda konuşacağı ve düzgün bir lig izleriz. Yoksa gidişatımız iyi değil...
Fatih GÜVEN
07.05.2012