22
2012
Yazıma girmeden önce, henüz son 1 haftada yaşadığım bazı olayları anlatmak istiyorum.
Cuma günü, okulda yapılacak olan sınıflar arası futbol turnuvasında bir sınıfla eşleştik, kimsenin bize %1 bile vermediği turnuva.. Geliyordu kulaklarımıza, averaj takımı olacaksınız, ezeceğiz sizi cart curt..Maç başladı, kötü giden oyun, kötü giden skordan sonra bi' umut kenarda kim var kim yok girdi çıktı karman çorman bi kadro çıktı sahaya. Son 10 dakika 2 fark gerideyken, atılan 'şansa' golle bir baktım herkes havalarda sonra 1 gol daha beraberlik ardından son dakikada önüme gelen topa gelişigüzel sert bir vuruş ve galibiyet.. Açık konuşayım, daha önce böyle bir sevinç yaşamamıştım. Bir yandan galibiyet golü getirmenin sevinci, bir yandan aha şans tanımıyordunuz ne oldu şimdi sevinci, diğer yandan bizi destekleyen kardeşlerimiz.. İnanın tarifsiz bir mutluluk. Peki maçtan sonra ne oldu? Ee galip geldik, atakta 4. lig takımının Real Madrid defansına karşı oynarmış gibi çaresiz mücadele etmesini, savunmanın kademe hatalarını, kalecinin büyük hatalarını kimse görmedi. Ne de olsa son 10 dakika 3 gol atıp asıl amacımız galibiyete ulaşmıştık?(!)
Tabii sınıfta herkeste bi havalar, şampiyonluk şarkıları, diğer sınıflara laf sokmalar.. Dün(Pazartesi) lisenin belkide en iyi sınıfıyla.. Yaklaşık 1.5 senedir birbirimize garezimiz olan, sürekli nefret dolu bakan 2 sınıf.. Önceki maçlardan belki 50 kat daha önemli, herkesin varını yoğunu ortaya koyacağı, %200'ünü vermeye çalışacağı, derler ya 'Birbirine kız vermeyen iki köy' gibi 'Birbirine kız vermeyen iki sınıf' ın mücadelesi..
Maç başladı, son 10 dakika kalmış, 2 fark öndeyken rakibin yedi kırmızı kartla herkes kafasında maçı bitirdi. İlahi adelet işte, daha geçen maç başlarına gelen başımıza geldi; son 10 dakikada 2 gol, ardından penaltılarla mağlubiyet.. Penaltıyı sizin kaçırmanız ve üzerinizdeki o suçluluk duygusunu yaşayanlar bilir ancak, tarif edilemez..
Maç bittiğinde izlerdim oyuncuların,teknik direktörlerin, yöneticilerin verdiği demeçleri ; 'Taraftarımızdan özür diliyoruz' , 'Bu galibiyeti taraftara armağan ediyoruz' hep demişimdir 'Geçin bu işleri' diye. O gün birbirimize düşmanlık duyduğumuz sınıfa yenildiğimizden çok, taraftarın o kadar inancına, o kadar bağırmasına verdiğimiz karşılığa üzüldüm. Diyorum şimdi, o maç tekrar olsa, tekrar düne dönsek, dün oynadığımın 2 katını oynar o bağıranları mutlu ederdim diye, ama çok geç..
Yenildik, cuma günü sevincin gölgesinde kalanlar ayyuka çıktı. En çokta, 2 fark öndeyken öyle gelişigüzel vurduğum bi topun kalecinin üstüne gitmesine üzülürüm, o topu birazıcık daha köşeye ataydımda maçı oracıkta koparsaydık diye..
İşte pişmanlıklar, gerçekler mağlubiyetlerden sonra ortaya çıkıyor. Eğer dün o maçı kazansaydık, bugün ne bağıranlar üzülecek, ne ben üzülecem, ne de hatalarımızı görecektik. Herkes mutlu, kazanmanın sevinciyle yine gerçekler sevincin gölgesinde kalacaktı.
İşte, bizde böyleyiz. Galibiyetten sonra 'Helal beyler' , 'Adamsın İMPARATOR' , Mağlubiyetten sonra ' Yahu bu adamı kim transfer etti?(!) ' Fatih Terim'in ilk aylarında aldığımız mağlubiyetlerde Fatih Terim'e eleştiri yağdıranlar, bugün İMPARATOR diye sokaklarda bağırıyor. Sene başında gönderilecekler listedinde Aydın Yılmaz'ı 1. sıraya koyanlar, bugün özellikle Beşiktaş maçlarında yaptıklarından minnettar.
Sorarım size; Trabzonspor maçıydı ( o kadar Trabzonspor maçı oldu ki Play Off mu normal sezon mu hatırlayamıyorum ) Mehmet Batdal'ın kaçırdığı net bir pozisyon var. Maçtan sonra sitede hemen hemen herkesin Mehmet Batdal'a neler söylediğini bende gördüm, herkeste gördü. Olduda o maçta Mehmet'ten önce başkası bir gol atsaydı, 2-1 öndeyken o golü kaçırsaydı ama yine kazansaydık, taraftarlar Mehmet'imi suçları yoksa galibiyetimi kutlardı?
Sorarım size; Emre Çolak'ın başladığı Arenadaki Fenerbahçe maçını kaybetseydik neden Emre diye İMPARATOR eleştirilere mağruz kalmazmıydı?
Sorarım size, Aydın Yılmaz'ı sorarım, Semih Kaya'yı sorarım, cuk oturan transferleri sorarım, sorarım da sorarım..
Şahsen Fanatik bir Galatatasaray taraftarı olarak, geride olsak bile derim ki İMPARATOR bir şeyler yapar, maç bize döner. Bunu ne Hagi, ne Rijkarrd ne de önceki teknik direktörlerde söylüyordum.
Tek istediğim, ne sahaya süren teknik adamı, ne oynayan oyuncuları sadece 'mağlubiyetlerden' sonra eleştirmemek. Bir oyuncu kazanılan maçtada kötü oynayabilir, bunları galibiyet sevincinin gölgesinde saklamamak gerekir. Bir de şu gerçek var ki , bu ülkede 3 senedir çuvallamış bir takımı geldiği ilk sene baştan yaratıp şampiyon yapacak tek kişi İMPARATOR'dur. Lütfen ona sahip çıkalım.
Sevgilerle...