08
2013
Son zamanlarda rakip takımların açıklamalarını ve TFF kararlarını hayretle biraz da gülerek izliyorum…Ezilmişliğin bu derece alenen dışavurumu, bu insanların zekalarından şüphe etmeme yol açtı. Akıllı insan ezilse bile bunu gizlemesini bilir. Ancak bunu bile beceremeyen yöneticiler kulüp ve kurum yönetir olmuş günümüzde.
Bir kulüp başkanı düşünün ki kendisi ile ortaya atılan iddiaları, “ şunlarda zamanında bunu yapmıştı” diye savunmaya çalışsın ve kendi halinde gariban bir insanın birilerinden intikam almak için yazdığı bir mektubu gündeme oturtmaya çalışsın ve eline yüzüne bulaştırsın. Denizlispor amigosunun yazdığı mektup nerelere kayboldu sormak istiyorum…Neden “Takipçisi(!)” olmuyorsunuz o ortaya attığınız mektubun? Yoksa çuvalladınız da pişman mı oldunuz? Tabi ki bunlar sadece ezilmişlik psikolojidir. Ben de başkan olsam ve başkanlık dönemimde en büyük rakibim 7 kez şampiyonluk kazanmış, 8. Şampiyonluğun neredeyse tek adayı olsa, avrupadan 2 kupa getirse ve daha da kötüsü gidişat yeni bir 96-2000 sürecinin habercisi olsa içimi korkular sarar “bunun altından nasıl kalkarız?” diye. Yıllarca çamur atan ama kendi pisliklerini temizleme yolunda “dostluk” bekleyen bir kulüp düşünün…
Bir futbolcu düşünün ki hakeme tükürsün ya da tükürme teşebbüsünde bulunsun… Her türk insanının çok iyi bildiği o el hareketini bir Türk hakemine yapsın ve bunun sonucunda aldığı ceza, müthiş bir kulisle bir anda “YILDIRIMLAR” çarpmış gibi 4 maça düşsün…Hakem raporu hiçbir şekilde dikkate alınmasın…Kaderin cilvesine bak ki aynı olay birkaç hafta sonra iki futbolcu arasında yaşansın ve görüntülerde hiçbir şekilde tükürük görülmediği halde “Hakem raporlarıyla” 4 maç ceza verilsin ve daha da komiği bu ceza onansın….Sonra birileri çıkıp yıllarca adaletten bahsetsin, Türk futbol tarihinin en büyük takımına üstü kapalı “şerefsiz” diyebilsin…Buradan şu sonuç çıkıyor…Binlerce örneği vardır, oyuncunun oyuncuya kafa atması ile oyuncunun hakeme kafa atması aynı şey…ya da bir futbolcu ha gidip rakip futbolcuya tekme atmış ha hakemi tekmelemiş…Hatta mevcut iki olayı kıyaslarsak hakeme yapmanın cezası, oyuncuya yapmaktan daha az olmalı..İşte Türk futbolunun hangi insanların elinde olduğunun kanıtıdır bu… İşin matematiği oldukça basit aslında…hakeme tükürmek ya da teşebbüsde bulunmak artı hakemin cinsel tercihini yorumlayan el hareketi karşılığı 4 maç…Arkasını dönmüş gidiyorken rakibin kışkırtması sonucu tükürme teşebbüsünde bulunmuş ama tükürmemiş Melo’ nun cezası da 4 maç…4+4+4…Eğitim şart…Yorumu sizlere bırakıyorum…
Peki….Neden yapılıyor tüm bunlar? Yazımın başlığı Ajda Pekkan’ın şarkısınından bir alıntı…Sardı korkular, gelecek yıllar…Futbolda hiçbir zaman Galatasaray ‘ a rakip olamamış, Müzesinde ve mağazalarının vitrininde kupalar yerine , Galatasaray a attığı gollerin gazete küpürleriyle komplekslerini bastırmaya çalışan insanları yeni bir 96-2000 dönemi sarmıştır ve bu çok açık ve nettir. Çünkü Galatasaray iyi yolda…Her ne kadar sezon başında beklenilen futbolu oynamamış, fazlasıyla puan kaybetmişte olsa iyi yolda…En büyük kanıtı da taraftarlar arasında yapılan koalisyondur internet sitelerinde ve yorumlarda…96-2000 yılları arasında da böyleydi çünkü..İşte bunların korkusu sardı onları…
Daha çok komedi izleyeceğiz inanın…Galatasaray’ın önünü değişik yollarla kesmek isteyecekler… Çünkü bu kez durum vahim…4 yıl şampiyonluğu hazmedemeyip Bağdat caddesinde yürüyüş yapanlar, Avrupadan gelen iki kupayı kedi-ciğer misali tesadüflere yoranların benzer bir başarı da bahaneleri, rakibin başarısını küçümsemek için atacakları çamurları kalmamıştır. O yüzden bu kez işi sıkı tutup “yılanın başını küçükken ezmek” istiyorlar kendilerince…Ama şunu bilmiyorlar ki Galatasaray, küçük beyinli insanların algıyamayacağı kadar büyük bir kulüptür…Çırpının hadi…Uğraşın…Sizin bu çırpınışlarınız, kompleksleriniz bize sadece ve sadece büyük bir zevk veriyor…