12
2011
İBB maçı gösterdi ki, Galatasaray’ın eksikleri o kadar çok ki, kapatmakla bitmiyor. Sezon başında orta sahanın kalitesi arttırıldı, defansa Ujlfalusi ve çok mevkide oynayabildiği söylenen Eboue alındı ancak onların da performansı yetersizdi. Orta sahada Selçuk vasat ve etkisizdi, Melo ise bir parladı, bir söndü. Oyunun içinde olduğu anlarda defans ve ofansta iyi işler yaptı ama sürekliliği yoktu.
Defansa gelirsek, göbek sorunlu, uyumsuz iki uzun, kötü kanat bekleriyle beraber çekilmez oluyorlar artık. Sağ bekte biraz Ujlfalusi iyi görünüyor, onu da tamamlayacak bir defans göbeği olmadığı ve orta sahadan Melo, Eboue ve Selçuk’un defansa etkisinin sürekli olmaması nedeniyle defans güven vermiyor. Kanatlarda sorun Kazım’la başlıyor. Kazım çok lakayıt oynuyor, oyuna konsantre değil. Arda’dan sonra solun sahibi zaten yok. İyi bir Riera’nın oraya gelmesi lazım acilen, bu da kısa bir zaman içersinde olacak gibi gözükmüyor (idman ve maç eksiği, takıma, ülkeye uyum sağlama vs.). Sercan istekliydi, topu her aldığında bişeyler yapmaya çalıştı, ilk gün için fena değildi, kanatlarda o da kullanılabilir.
Gelelim forvetee... Baroş... Ne ayağında top tutabiliyor, ne kaleye arkası dönük oynayıp arkadaşlarına duvar olabiliyor, ne şut çekebiliyor, ne de ikili mücadelelerde ayakta kalabilecek kadar güçlü. Her an düşecekmiş izlenimi veriyor koşarken ve hareketleri net değil, topu her aldığında ayaklarına dolaştırıyor. Rakip stoperleri yıpratamıyor. Bir de bunların üzerine elle oynama, itiraz ve agresiflik huyları eklenince o da hiç çekilmiyor yani. Terim, eğer yabancı forvet gelseydi onu göndericekti ama olmadı. Elmander ne kadar çare olur o da belli değil. Forvette, bu, top tutma ve arkadan gelen hücuma çıkmış arkadaşlarına servis yapma özelliği de olmayınca Galatasaray takım halinde topu ilerde tutmakta ve pozisyon bulmakta zorlandı.
Tabiki sene başı takviyelerinden en önemlisi belkide kaleye yapılandı. Muslera’nın maçta yaptığı hata gole sebebiyet verdi ama yine de bence iyi oynadı, iyi yer tuttu, iyi çıkışlar yaptı, hatası dışında, iyi bir kaleci ne yapması gerekiyorsa yaptı. Çok iyi bir kaleci olmakla beraber, böyle bir defansla oynayacak olmasından ötürü çok da bahtsız bir kaleci.
Bunlar bireysel olarak inceleyip konuşabildiklerimiz. Bir de takım olarak iyi gitmeyen konular var. En önemlisi de kondüsyon! Takım 70’de resmen bitti! Yürüyerek oynamaya başladılar. E sen 1-0 mağlup oynadığın dakikalarda hele ki İBB gibi dirençli ve ayağı top yapan bi takıma karşı son 20 dakka bu hale gelirsen ne olmasını bekliyorsun ki başka? Eboue’nin 2. golde ceza sahasına yürüyerek geldiğini ve arkada bomboş 2 adamı bütün defansın es geçtiğini hepiniz gördünüz herhalde. Ki İBB takımı da golden önce bir 10 dakika boyunca çok hata yaptı, orta alanda çok top kaybetti, resmen bize fırsatları kendi eliyle sundu, 2-3 pozisyonda çok net üçe üç, üçe dört ve dengesiz yakaladık rakibi ama o kadar kötü kullandık ki evlere şenlik, ataklar pozisyona bile dönüşmedi vesselam.
Bunun haricinde takımda yardımlaşma yok birader. Topu ayağına alanın yanına yaklaşıp oraya giden yok, bir adım öne çıkıp topu isteyen yok. E kardeşim top ayağında olan adam sihirbaz mı, nereye, nasıl pas atacak bu adam, sen boşa kaçmak için zahmet edip oraya koşmaz, adama yaklaşmazsan? Barcelona bol pas yapıyor diyorlar, Barcelona çok pas yapıyo da pası atan adam önündeki rakibin içinden mi geçirip pası veriyo? Her pas verdiklerinde anormal teknik, bireysel beceri isteyen garip paslar mı atıyorlar? Çoğu zaman 1-2 metreye basit basit paslarla oynuyorlar, nasıl, e adamlar devamlı yer değiştiriyor, boşa kaçıyorlar, top istiyorlar. Topun olduğu yerde 2-3 tane takım arkadaşı oluyor, biri de mutlaka boşta oluyor. Tabiki Barcelona gibi oyna demiyoruz, ama top oynamak için önce topu isteyeceksin arkadaş. Bunun olması için oraya gitmek lazım, koşmak lazım, istemek lazım di mi? Bakıyosun kim ne kadar koşmuş diye, İBB takımı daha ilk yarıda toplamda bizden 1,5-2 km fazla koşmuş.
Takımda yine bir saha içi disiplinsizliği, bir vurdumduymazlık başgösteriyor gibi ya, işte bu en fenası. Hocanın bişeyler yapması lazım. Herşey çekilir sineye, her hata, oyun sistemi, bireysel performans vs, tolere edilir, hoş görülür ama sahada mücadele etmeyen bir takım, Galatasaray taraftarını çıldırtır ki, bu çok tehlikeli. Eboue ve Kazım’ın sahada gezinmesi, Baroş’un itirazları, hele ki Melo’nun rakibe yaptığı tür hareketlerle çok başımız ağrır.