Galatasaray Samsun maçında istediğini aldı ancak oyun sistemi ve takım omurgasını oturtmak, özgüven sağlamak ve en önemlisi takım olmak konusunda daha çok yol alması gerektiğini bizlere gösterdi. Galatasaray’ın en çok ihtiyacı olan şey de bu süreçte her ne şekilde olursa olsun kazanmayı öğrenmesi ve 3 puanı almasıdır. 

Maçlara istekli, baskılı ve golü erken bulma umuduyla başlıyoruz. Belki buna, rakibin bu baskıdan çekinmesi, kalabalık orta saha ve defans ağırlıklı başlaması da yardımcı oluyor. Nitekim dün belki de ilk yarı hemen hiç rahatsız edilmedik korkak oynayan Samsunspor tarafından. Bu nedenle defansta Gökhan enteresan bir şekilde iyi göründü ve pozisyon vermedi denebilir. İBB maçına göre o baskılı ve iyi oynadığımız zaman dilimi biraz daha uzundu. Ancak Melo’nun golu çok kısmet golüydü. Eğer o gol olmasa maç biraz farkla yine İBB maçına benziyodu.

2. Devre, takımın pili bitmeye yüz tutunca, biraz da Samsun’un atak yapma isteği gelince pozisyonlar başladı. Geçmiş yıllardan beri süre gelen “bir oyuncu bireysel hata yapar, Galatasaray golü yer” kuralıyla yine, yeni bir golü izledik kalemizde. Sağolsun bu sefer de Gökhan çıktı sahneye. Bu hatalarla, maç içersinde zaman zaman da olsa gözüken dağınık görüntüyle ve bu kondüsyonla, açıkçası ben, Galatasaray’ın hiçbir dönüm noktası olabilecek önemli maçı, bir Bursa, Eskişehir ya da Kayseri deplasmanı veyahut bir derbiyi kazanabileceğini düşünmüyorum.

Galatasaray takımı, takım halinde topun arkasına geçip defans yapsa bile karşımızdaki takım kim olursa olsun, çatır çatır pas yapıyor. Rakip alanı geçtim, kendi sahamızda bile sert, bunaltan bir pres yapmıyoruz, alan daraltamıyoruz. Rakip takım, orta sahamızı çok rahat geçiyor. Çok boş alan bırakıyoruz. Baroş, Riera, Kazım, önde, koşmayı sevmeyen oyuncular. Selçuk ve Eboue, sert ikili mücadeleleri seviyorlar ama pres yapmıyorlar. Biraz o konuda Melo çabalıyor o kadar. O da zaten dün gayet iyi oynadı, her geçen hafta Selçuk’la beraber takıma biraz daha ısınıyor. Maç 3-1 iken Sercan ve Engin Baytar’ın rakip yarı sahada yaptıkları bir pres vardı, adam kovalayan, alan daraltan, rakibe pas için fazla düşünmeye vakit bırakmayan ve hataya zorlayan, etkili, ısrarcı pres. Bunu daha önceki tüm başarılı Galatasaray takımlarında görebiliyorduk. Bu takım böyle bir tempoya da henüz hazır değil.  

Galatasaray, dün akşam Samsunspor’u 3-1 gibi güzel sayılabilecek bir skorla geçti. Sonuçta uzun bir aradan sonra güzel bir gece geçirdik, ancak geriye bizi düşündürecek bir çok konu ve aklımda Sezen Aksu’nun şarkısı kaldı;

“Küçüğüm, daha çok küçüğüm.”