26
2013
Hafta içi inanılmaz maçlar izledik. Galatasaray'ın eksikliğini tabiki hissettik ancak Şampiyonlar Ligi'nde oynanan 2 'efsane' oyun hepimizi mutlu etti. Taraf tutmak bir yana favorilerin bu kadar akıcı ataklara ve ardındaki Alman organizasyon mükemmeliyetçiliğine dayanan başarılı felsefeleri hepimizi mutlu etmiştir.
Barça ve Real'in bu yenilgisinden sonra sormadan edemedim, 'Sıra ne zaman İspanyol Milli Takımı'na gelecek?' Bayern - Barça maçı büyük oranla, Real - Dortmund maçı da kısmen Alman - İspanyol milli takımlarının karşı karşıya gelmesine benziyor. Almanya'daki sokak futbolu devrimi ilk olgun meyvelerini hatırlayacaksınız 2010 dünya kupasında vermişti. Bu haftaki maçlar hemen hemen turnuva'daki Almanya - İngiltere ve Almanya - Arjantin maçlarının kopyaları gibiydi. Tüm maçların ortak özelliği de yine sonuca en kısa zamanda gitmek için mükemmelleştirilmiş organizasyonların kazanmış olması. Top sahanın neresinde olursa olsun Alman takımları inanılmaz organizeydi. Kontra atak futboldaki en tehlikeli silahtır ve bunu kusursuz yaptılar. Tüm ataklarınızdan gol bulamayabilirsiniz ancak kesinlikle saha içerisindeki psikolojik üstünlük size geçecektir ve bu Barça'yı bile ileri çıkmakta zorlayabilir. Şunu da eklemekte fayda var, bireysel anlamda Thomas Müller ve Marco Reus hemen hemen aynı işi yaptılar ve kusursuz oynadılar. Lewandowski'ye parantez açmak lazım, dün Lucas Barrios'un neden artık Dortmund'da olmadığını bize gösterdi, o da kusursuzdu. Klopp ve Heynckes'e söyleyecek bir sözüm yok. Sadece umarım seneye Şampiyonlar Ligi'nde yine bir Heynckes takımı olur.
Diğer tarafta ise Benfica kocaman bir soru işaretiyle neredeyse turnuvaya veda etmeyi garantileyecekti ki Fenerbahçe'nin (Sow'un kafa vuruşu hariç, o tam bir şanssızlık) son vuruşlardaki beceriksizliği onları sınırda tuttu. Aimar seçeneği makul karşılanabilir ancak Oscar Cardozo'nun bu güzel kadronun hücumunda merkezde olması büyük bir hata. Portekiz liginde 4 takım haricinde kalanların güçleri belli zaten. Lig'de Cardozo gol kralı bile olabilir ancak hem fiziksel hem de mental olarak orta dereceli bir Avrupa maçını kaldıracak seviyede değil. Ayrıca Benfica'nın savunma gücü beklediğimden daha da zayıf. Luisao olmadan olmuyor. Hücumu da zaten dün vasatın altındaydı. 3. pası yapmakta çok zorlandılar. Dolayısıyla maçın başındaki pozisyon hariç ancak uzaktan bir şutla gole yaklaşabildiler. Fener orada nasıl tur atlar? Savunma yaparak değil tabiki. Bu kadar becerksiz bir savunmaya gol atmak en muhtemel taktik olmalı. Basel - Chelsea maçı ise farklı bir durum içeriyor. Murat Yakın Basel'de inanılmaz işler yapıyor. Bu rüyanın burada birmemesi lazım. Chelsea vasat futboluna devam ediyor. Basel, Stanfor Bridge'de Chelsea'yi 2-0 yenebilecek bir takım değil ancak kesiinlikle 3-2 yenebilecek potansiyele sahip. Bir mucize görebiliriz.
Tüm bunlardan sonra Galatasaray adına mutlu olduğum nokta, Avrupa'da 'tik tak' futbolun sarsılması üzerine. Her ne kadar Galatasaray Türkiye'nin Barça'sı, Selçuk da Xavi'si olsa da biz o topu oynamıyoruz. Gerek de yok zaten. Terim'in felsefesine bu yıldan sonra daha çok güvenmeye başladık. Artık topa saip olma maçı garantilemiyor ve çok koşan takım kazanıyor. İşte biz çok koşuyoruz. Daha da koşacağız.