Belki biraz geç kalınmış bir yazı olarak durabilir geçen zaman olarak ama biraz olayları ve yapılan son dakika,flaşlardan sonra en azından cumartesiye kadar ortamın durulmasını bekledim.

Başkan Aysal; " Kendi ayağıma neden sıkayım" tarzında kazanılan kupalar,oluş(turul)an ortamlardan sonra hoca ile ilgili sorulara hep bu şekilde cevaplar vermişti.Peki ne olmuştu da bugünlere gelinmişti?

Aslında hiç gelinmemişti mi demeliyiz? Günün şartları içinde hem taraftar hem de yönetimdeki söz sahibi kişilerin ortak temennisi,can simidi olarak görülen,takımın düzlüğe çıkması ve camiaya tekrar o eski havayı getirecek tek kişinin Fatih Terim olması herkes için aklın yolu bir niteliğinde bir karardı.

Fatih hoca ile çalışmanın zorluklarını ve onun rahat çalışmasını sağlayacak ortamı oluşturacak; hem de yönetimle olası problemlerde süspansiyon görevi üstlenecek Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak hamleleri ile hem kurumsal hem de duygusal anlamda binanın temelleri atılmıştı.

Sıra artık kadro mühendisliği uzmanı olan ve Florya'nın tek hakimi olan ki-yapılan antlaşmanın tek ve temel noktası olan esas madde-bu konuda işinin ehli olan Fatih Hoca'ya aitti.İşte sorunlar burada yavaş yavaş baş göstermeye başladı.Başkanın,rüya takım emeliyle inanılmaz isimler gündeme gelmesine rağmen hocanın daha çok takım kimyasıyla uğraşması aslında ilerleyen günler için bizlere biraz ipucu veriyordu.Vizyon ve egoların çatışması hep yönetimdeki muhteşem ikilinin araya girmesiyle hep halının altına süpürülüyordu.Ta ki yeni yönetim kurulu seçilene kadar...

Florya ile yönetimin arasındaki köprüde bağlantı kopunca veya koparılınca artık herkes filmin sonunun biraz daha yakınlaştığını görebiliyordu.Nitekim ilk krizde de filmin senaristi ve yönetmeni erken final yaparak izleyenleri gözü yaşlı bir şekilde ekranların başında çaresiz bıraktılar.

İşler bu kadar yolunda gibi gözükürken, demeç savaşlarının içinde toz duman kalan, adeta korku filmlerinin her gün türlü versiyonlarını çeken rakiplerinin yanında bir aile dizisi kıvamında yaşayan GS; tam bir intihar ederek,tüm teamüllerini yıkarak,başkana ve makamına saygısızlık gibi 40 yıllık GS'lı,divan kurulu üyesi ve hayatını GS için adayan ve yaşayan en büyük GS'li olan Fatih Terim ismini itibarsızlaştırarak gönderme çabaları gibi çok sığ ! gerekçelerle sözleşmesini feshetmek; ancak ve ancak ' kendi ayağına sıkmak' olsa gerek.Fatih Terim bir daha istenirse gelir ama kaybolan zaman ve kaybedilen değerler,artık her maç öncesi GS efsanelerini anıyor ve tüm dünyaya duyuruyor diye vefa duygusu ile övünen yönetimin,Ujfalusi'nin Fatih Terim'den daha değerli olacak ki bu şekilde gönderilmesi gerçekten tüm dünyaya tanıtılacak bir vefa örneğidir!!!

Saatte 300 km hızla giden Ferrari'sini satan bir başkan arabasını satıp hangi arabaya binerse binsin Ferrari'den alacağı tadı başka hangi arabadan alır? O da başka bir soru.

Arkasında kırık bir kalp,gözü yaşlı bir GS aşığı ve en önemlisi kendini 4.yıldıza hazırlayan ve içinde hep bir ukde kalacak olan bir Fatih Terim bırakan Aysal'ın taraftarın da ahını aldığı düşünülürse adama sorarlar; vicdanın rahat mı yabancı Başkan ?...