28
2013
24 Eylül akşamı...Televizyon kanallarını dolanırken bir spor kanalında gözüme takılan basketbol maçına gayri ihtiyari bakıyordum.Göz kapaklarım günün yorgunluğundan dolayı ara ara kapanır vaziyette.Öyle ki kanalın altından geçen son dakika yazısını görene kadar kolumu dahi kaldırmaya tabiri caizse erinen ben,bir anda yerimden dikilerek okuduğum satırlar sonucunda ne düşünmesi gerektiğini anlayamayan ve bunu bir mantığa oturtamayan bir vaziyet içerisinde buldum kendimi.Hatta,acaba ben uykuya daldım ve 'şu an,şu dakika okuduğum bu haber bir rüya mı yoksa!?' sorusunu sormaya başladım kendime olduğum yerde.Evet tüm Galatasaraylılar gibi (Yönetim Kurulumuzu bu Galatasaraylılar dışında tutuyorum) ben de şoka girmiş ve Ercan Taner'in yıllar öncesinde Leeds Unıted deplasmanında İngilizlere dediği gibi soğuk bir duş etkisiyle olduğum yerde afallamıştım.Ve 28 Eylül gecesi...O anki ilk şoktan tabiki çıkmış olsam da yüreğimde halen bu durumun sıkıntısını yaşamaya devam etmekteyim.
Merhum Alparslan Dikmen'in de dediği gibi Galatasaray'a küsemeyiz,sırt çeviremeyiz,onsuz yaşayamayız.Evet kişiler gelir geçer ve Galatasaray kalır sonuçta,Galatasaraylılık kalır.Bu konuda hem fikirim ve Galatasaray'a desteğimizi her daim sürdürmemiz gerektiğinin de farkındayım ama bu durum da kesinlikle olmamalıydı,bu şekil gönderilmemeliydi İmparator,bize yakışmadı hiç.!
Orta okul dönemlerimde tanımaya başladım Onu.Yanılmıyorsam 96 Avrupa Futbol Şampiyonası Ön Elemeleri'ne 6. Torba'dan katıldığımız dönemlerde.Sahanın kenarında maçı yaşayan hali,kazanma hırsı,kendine ve takımına olan inancı,hatta kendine inanmayan ülke insanına onlardan daha çok inanması çocuk aklımda dahi beni O'na karşı hayran bırakmıştı.Hele ki o zamanlar da Galatasaray'ın efsane kaptanı da olduğunu öğrendiğimde daha bir saygı ve sevgiyle takip etmeye başlamıştım.95-96 sezonunda olan başkanlık seçiminde Faruk Süren yönetimi gelince de haberlerde konuşulmaya başlandı,Onun tekrardan ve bu defa Teknik Direktör olarak geleceği.Ve Rabbimiz'e tekrardan şükürler olsun ki o günlerde geldi bize.Şanssız ve istediği gibi başlayamadığı 96-97 sezonu dahil olmak üzere bize gurur ve mutluluk dolu 4 sezon yaşattı ekibiyle birlikte.Başarılar artarak geldi Onunla birlikte.Taraftar sayımız,dünya futbolu üzerindeki tanılılırlığımız,ülke içinde rakipsiz hale gelen bir takım olmamız...Bunlar hep Onun sayesinde gerçekleşti bu ülkede ve Galatasaray taraftarı da Onu hem çok sevdi hem de çok büyük saygı duydu.Fakat kendi adıma konuşacak olursam ben sadece bunun için daha çok sevmedim hocayı veya daha çok saygı duymam sadece ekibiyle kazandırdığı kupalar değildi.O,her zaman kendi ülkesinin insanına güvendi ve yapılamaz diyenlerin aksine kendine ve insanına olan inancından hiç vazgeçmedi.Bununla beraber aynı benim gibi,aynı bizim gibi yaşadı hep maçları.Bizim gibi sinirlendi,aynı bizim gibi yumrukladı yapılan hatalarda gözüne kestirdiği ilk nesneyi,bizim gibi sevindi gelen galibiyetlerden sonra,bizim gibi sarıldı yanındaki arkadaşlarına her golden sonra ve bizim gibi ağladı UEFA kupası kazanıldığında.Aslında O biraz bizdi,biz de biraz O...
O'nun adı Fatih Terim'di..
Gidişinden sonraki attığı her iki imzasında da (2003-2005 sezon arası ve 2011-2013 sezonları arası) 11-12 yaşlarında hissettiğim o heyecanı ve mutluluğu hissettim yine.Ve her gidişinde olduğu gibi aynı derin üzüntüyü yaşıyorum yine.Saygıdeğer Hocam,bizim için İmparator,İtalyanlar için Grande ama bana sorarsanız Büyük Galatasaraylı Fatih Terim..2. döneminde de her ne kadar başarısız olmuş olsan da benim için senin saha kenarında bizim kulübemizde olmanın verdiği rahatlık her daim hep içimdeydi.Bu yüzden sen yuvana 3. defa döndüğünde sana olan inancım 11-12 yaşlarımdaki gibiydi ve emindim bizi bu noktalara tekrardan taşıyacak isim sendin yine.Ve 'Ben biliyordum oğlum,Fatih Hoca o kupayı Kadıköy'de bırakmaz,söküp alır' diyerek kardeşime ve arkadaşlarıma sarılarak sesim kısılırcasına bağırdığım günde bize bu mutluluğu yaşattığın için yanılmamıştım ben yine.Sonrasında ve tekrardan kazanılan kupalar,şampiyonluklar ve geçen seneki Şampiyonlar Ligi başarımız ile 'Herkes rahat olsun Fatih'in Aslanları bu sene de geliyor' dedirttin sen her zaman bize.
24 Eylül akşamı...Televizyon kanalarını dolanırken bir spor kanalında gözüme takılan basketbol maçına bakarken ben o talihsiz haberi aldım.Sen yine ayrılırken bu defa hepsinden daha çok koydu be Fatih Hocam.Senin gönderilmen ile alakalı ise aklıma Taçsız Kralımız Metin Oktay'ın zamanında transferini isteyen Müslüm Bağcılar'a 'bizi sevenleri üzmeyelim baba,bizi sevenlere ihanet etmeyelim' sözü geliyor.Seni göndererek Galatasaray'ı sevenleri üzdüler Fatih Hocam,Galatasaray'ı sevenlere ihanet ettiler.