17
2015
Galatasaray geçen yılı hem ligde hem de kupada şampiyon olarak bitirdi. Takımın kadro eksikleri açıkça görülse de, kendi sorunlarıyla uğraşan rakiplerinin arasından sıyrılıp kupaları müzesine götürmeyi bildi sarı kırmızılı takımımız.
Yaz transfer dönemine, taraftarın haklı beklentileriyle girildi. Bunun tek nedeni sezon boyu açıkça görülen eksiklikler (örneğin iyi bir sağ bek) değildi elbette. Yeni başkan Dursun Özbek, seçim öncesi heyecan veren vaatlerde bulunmuş, taraftar arasında ciddi beklentiler oluşturmuştu.
Sonra – artık arada her ne olduysa – “2 kupalı takımız arkadaşlar, bir veya iki transfer yapacağız” gibi bir yaklaşımla Hamza Hamzaoğlu ortaya çıktı! Beni asıl hayrete düşüren, Hamzaoğlu’nun bu savını yönetimin yanı sıra bir kısım taraftarların da desteklemesi oldu - ki halen de destekleyenler var.
Neredeyse her maç 4 gol yediği Şampiyonlar Ligi maçlarının ötesinde, yeni yabancı kuralıyla şampiyonluktaki rakiplerin kadrolarını önceki sezona göre daha da kuvvetlendirdiği de ortadayken (sadece Podolski ile desteklenmiş) Galatasaray’ın geçen sezonki 11’ine hangi büyülü sopa dokunacaktı da, ligdeki bu yeni durumla başa çıkabilecek, Şampiyonlar Ligi’nde geçen yıla göre çok daha farklı bir performans ortaya koyacak bir üst seviye futbol koyacaktı ortaya, bilemiyorum...
Bunu Hamza Hamzaoğlu’nun sezon öncesi kampında yakalayacağı sihirli hazırlıklara bağlamak herhalde saflık olur. Kaldı ki, Sivas maçında da öyle olduğunu açıkça gördük.
Peki, o zaman Galatasaray’da neler oluyor? Şampiyonluk yarışının bu sezon çok daha çetin geçeceği açıkça ortada. Şampiyonlar Ligi’nde de geçen yıldan çok farklı olacak sonuçlar beklemek için ortada hiçbir somut kanıt yok. Buna rağmen neden transferde gerekli adımlar atılmadı, atılmıyor, atılmayacakmış gibi de duruyor?
Hatırlarsınız, Galatasaray adına Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak geçen yıl oluşturulan yeni yabancı kuralına son gün sürpriz bir şekilde itiraz etmiş ve bir yıl erteleme istemiş, o zamanki başkan Yarsuvat da kendisinden habersiz yapılan başvuruyu geri çektirmişti. O başvuru geri çekilmeseydi, yeni yabancı kuralının bu sene devreye girmesine olanak yoktu.
Bunun üzerinden çok geçmeden Dürüst ve Albayrak, Dursun Özbek’in yönetimine girmeme kararı aldılar. Herkes bunu kişisel tercihler olarak yorumladı. Ali Dürüst dinlenmek istiyor, Albayrak da sağlık sorunlarından çekiniyor olabilirdi. Ama şimdi olup bitenlere bakınca bunun ardında bambaşka detaylar olduğunu düşünüyor insan.
Bana göre Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak, UEFA’nın FFP baskısının ciddi seviyelere geldiğini ve yeni yabancı kuralına göre kadroyu güçlendirecek transferler yapılamayacağını çok iyi biliyorlardı. Maddi imkanları kısıtlı olacak Galatasaray’ın karşısına yeni yabancı kuralıyla bir önceki sezona kıyasla çok güçlenecek rakiplerinin çıkacağı da belliydi. Bu durumda Galatasaray’ın yeni sezondaki şampiyonluk şansı, tamamen yerli oyuncuların performansına kalmış durumdaydı. Bu performansı ortaya çıkaracak motivasyonu oluşturacak en doğru isim de Hamzaoğlu’ydu. Tabi eğer işler planlandığı gibi gitmezse Galatasaray yeniden Şampiyonlar Ligi’ne kalamayabilir, böylece büyük bir maddi kayba uğrar ve işler daha da kötüleşirdi.
Ağır ve büyük riskler taşıyan bu şartlar altında Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak için Hamzaoğlu’nu görevde tutmak ne kadar doğruysa, yeni yönetime girmek de o kadar yanlış olacaktı. Belki de bu nedenle yönetimde olmak istemediler.
Başkan Özbek’e gelince... İşi çok zor. İyi niyetli ve iyi bir Galatasaraylı olabilir. Otelciliği çok iyi biliyor olabilir... Ama Galatasaray seviyesinde bir kulübün başkanının, futbolu çok iyi bilen yaratıcı bir vizyoner, çok iyi bir iş adamı, mükemmel bir politikacı, usta bir iletişimci ve diğer kulüpler ile federasyon üzerinde çok güçlü etkisi olan biri olması gerekiyor. Ne yazık ki bu özellikleri Özbek’te göremiyoruz. Bu işler, eski Ali Sami Yen arazisine yılda 5 milyon Euro gelir getirecek bir otel yapmakla da olmuyor ne yazık ki. Kulüplerin sorunları otel projeleriyle çözülmüyor.
Başkan, kulübün can damarı olan futbolu ve buradaki başarıyı belirleyecek yeni transferlerin yönetimini kardeşi Mehmet Özbek’e emanet etti, ki Mali Danışman olduğu söylenen kardeş Özbek’in futbolu ne kadar iyi bildiği konusunda hiçbir fikrimiz yok (Yanılmıyorsam bugüne kadar ailesinden birine böyle bir görev veren Başkanımız olmadı). STSL kulüpleriyle etkin ilişkiler kurmakta başarılı olamadı. Galatasaray’ın gereksinim duyduğu bölgelerde çok fazla katkı yapabilecek Fernandao’nun, Şener Özbayraklı’nın, Ozan Tufan’ın transfer edilememesi, zamanında Gökhan Gönül’ün, Alper Potuk’un transfer edilmemesi kadar önemli hatalar oldu bana göre.
Kulübün sportif direktörlüğüne herkesin saygı duyduğu eski kaptanımız Cüneyt Tanman’ı getirmesi (ki bu yanlış seçim üzerine başlı başına bir yazabilir) bir başka büyük hataydı. Cüneyt kaptana saygımız büyük. Ama günümüz futbolunda Galatasaray’ın Sportif Direktörü olacak kişinin en az 3-4 yabancı dil bilmesi, dünya futbolunda herkesçe tanınan, büyük saygı duyulan bir isim olması gerekir. Özetle, aranan başka türlü bir vizyondu.
Ama bence en büyük hatası, taraftarla iletişimi doğru kuramaması oldu. Bu durum halen de düzelmiş değil. Galatasaray’ın eksiklerini elbette taraftar da görüyor. Geçen yılki Galatasaray’ın bu sezonun değişen şartlarında hem ligde hem de Şampiyonlar Ligi’nde iddialı olabilmesi için; topla çıkabilen bir stoper, çabuk, doğru hamleler yapan ve iyi orta kesen bir sağ bek, hızlı, teknik, adam eksiltebilen ve asist özelliği yüksek bir sağ açık, (Melo giderse) iki yönlü oynayabilen bir ön libero ve Burak’la veya yalnız oynayabilecek, bitiricilik yüzdesi yüksek bir forvet alınması gerekiyordu. Bu da, ilk 11’e girecek en az 4 yeni oyuncu demekti. Ama Hamzaoğlu bu olasılığı daha Haziran ayında bitirdi.
Yaz transfer döneminin bitmesine iki haftalık bir süre kaldı. Bu, bankaların filan açık olacağı topu topu 10 iş günü demek. Bu sürede transfer yapılması elbette mümkün. Ama takımla hazırlık dönemi geçirmemiş yeni oyuncuların hangi faydayı ne vadede sağlayacağı da kocaman bir soru işareti.
Özetle, bugünkü işaretler pek iç acıcı değil. Umarım Galatasaray beni ve benim gibi düşünenleri yanıltacak performansı ortaya koyabilir. Çünkü eğer koyamazsa, bugünleri de arayacağımız kesin.