Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Durum Tespiti
 Ağu
18
 2015

Sevgili GS ailesi.

Ülkemizin her alanındaki temel sorunu, insanlarımızın büyük bir ekseriyetinin menfi veya müspet anlamda bulundukları yeri hak etmemeleridir.  Buna futbol sektörünü de dâhil edebiliriz. Menfi yönde hak etmediği yerde olanların hak ettiği yere gelebilmeleri, ya yaradanın yardımı ile ya da dost ahbap ilişkileri ile mümkün olur. Futbolda bu iki olanaktan birine sahip değilseniz, adınız Yılmaz VURAL, sahip iseniz, adınız Hamza HAMZAOĞLU olur. Ayrıca müspet yönde hak ettiği yerde olduğunu sananlar ise kendilerinden başkasının burayı hak etmediğine o kadar çok inanırlar ki bulundukları yeri sürekli kılabilmek adına yaptıklarının tartışılmasına asla müsaade etmezler.

Futbol oyunu ne çok bilinmeyenli bir denklemdir, nede bir bilim dalıdır. Futbol oyunu sadece ve sadece bireylerde var olan Allah vergisi özel yeteneklerin belirli bir zaman diliminde doğru yerde doğru zamanda ve doğru kullanılması ile ortaya çıkan güzel bir spor dalıdır.   

Sevgili GS ailesi 2014-2015 sezonunu üç kupa ile kapatan bir yönetime, bir takıma ve bir teknik direktöre sahip bir kulübün taraftarıyız.  2015-2016 sezonuna GS takımı tüm argümanları ile hazır mıdır hazır değil midir? Buna karar verebilmek için 2014-2015 sezonunu üç kupa ile kapatan bir takımın futbolcularının oynadığı futbol ile takım oyununa olan katkılarını, teknik direktörün takımın oynadığı futbola olan katkısını ve yönetimin takımın futbolcu kalitesinin artırılması ve teknik direktörün elinin güçlendirilmesi için yapmış olduğu eylemleri ayrı ayrı irdelemek lazım.

Teknik direktör Sn HAMZAOĞLU’n dan başlayalım.

Hatırlar mısınız geçen sene Sn HAMZAOĞLU gelene kadar takım paralize olmuş bir durumdaydı. Sn HAMZAOĞLU ve Sn ALBAYRAK’ın oluşturduğu futbolcuya dayalı düzen ile medya ve bir kısım güç odaklarının gayretiyle takım toparlanma sürecine girmiş gibi gösterildi. Gösterildi ama ben bir GS taraftarı olarak son süper kupa ve Sivas maçı da dâhil olmak üzere ayağımı uzatarak bir tek maç seyretme imkânına sahip olamadım.

Bu süreçte Sn HAMZAOĞLU yapılan methiyelerden o kadar çok etkilendi ki UMUT’u santrafor BURAK’ı da onun açığında veya arkasında oynattı. Takım peş peşe galibiyetler alınca malum medya işin sırrını araştırır gibi yapıp aslında topu Sn HAMZAOĞLU’ nun ayağına verdiler. HAMZAOĞLU aldığı bu pası değerlendirmek için ortaya incilerini dökmeye başladı. Neymiş efendim Umut ile Burak paslaşarak rakip ceza sahasına girerek pozisyonlar üreterek golleri sıralayacakmış. Oysa BURAK ile UMUT’a orta sahada top versen, rakip tüm futbolcuları da oyun alanından çeksen bu ikisi paslaşarak topu rakip kaleden içeri sokamazlar. Ya taç’a çıkarırlar ya da auta atarlar. Bunu kimse Sn HAMZAOĞLUNA söylemedi. Yine bu süreçte 8-10 milyon Euro’ya mal olan REİRA’dan ağabeysinin sol bek yarattığı gibi Olcan ADIN’dan sol bek yaratmaya çalıştı. Olcan ADIN’ı tanımayan birisine sahada izlettirseniz vereceği ilk tepki şu olur. Sahada futbolcular arasında yuvarlanan kamyon lastiğinin ne işi var. Kimse Sn HAMZAOĞLU’ na BURAK ile UMUT’un GS ın santraforu olamayacağını Olcan ADIN’dan da sol bek olmasının mümkün olamayacağını söylemedi. Allah razı olsun bir tek Kemal BELGİN Bey BURAK ve UMUT GS da yedek olur Olcan ADIN ise GS yın futbolcusu olamaz dedi. Dedi ama o parlatma sürecinde bunu duyan anlayan olmadı.

Bu parlatma sürecinde GS ilk yarının sonlarına doğru bir ara eksi averaj ile lider olur gibi oldu ama kısa sürdü. İlk yarıyı FB lider olarak bitirdi. Sn HAMZAOĞLU ve Sn ALBAYRAK’ın oluşturduğu futbolcuya dayalı düzenin gereği olarak takım ikinci yarı hazırlıklarına her kesten geç başladı. Başladı ama Semih ve Burak sakatlandı. Sezonun ikinci yarısında da hazır olmayan adaleye fazla yük binince başta Burak, Sabri reis, Hamit, Emre Hakan, Çhedjou  vs sakatlandı. Semih’in sakatlığı da uzun süre devam etti. Parlatma sürecinin defoları Diyarbakır Spor ve Sivas Spor ile oynanan kupa maçları ile Bursa, Balıkesir, Fenerbahçe, Başakşehir, Kasımpaşa, Gaziantep, Konya, Gençlerbirliği ve Beşiktaş lig maçlarında iyice gün yüzüne çıktı. Sn HAMZAOĞLU bu maçlardan ders çıkaracağına Başakşehir ve Gençlerbirliği maçlarından sonra spor kamuoyundan özür dilemek sureti ile gündemi değiştirmeye veya nazik kişiliği ile gündemin önüne geçmeye çalıştı. Oysa bu takımın defoları özür dilemek ile kapanmayacak derecede büyüktü. Tempo yapan fizik güce dayalı top oynayan tüm takımlar karşısında GS takımı mahkûm oynamak zorunda kalmıştır. Çünkü ortalama koşu mesafelerine bakıldığında GS takımı koşmuyor, koşuyor gibi yapıyor.   Bütün bunlara rağmen eğrisi doğrusuna denk geldi ve başta Muslera, Melo, Sneijder, Yasin ve kısmen Hakan BALTA’nın gayretleri ile FB, BJK ve BS un lütufları GS ın 2014-2015 sezonunu üç kupa ile kapatmasına neden oldu.

2014-2015 sezon bitiminde teknik kadronun kendi içinde bir öz eleştiri yapıp son 4-5 maç hariç GS yın her maçta MUSLERA’ya rağmen neden gol yediğini, göze hoş gelen bir futbol oynamadığının çarelerini ve çözüm önerilerini ortaya koyması gerekmez mi? Öz eleştiri yapıldığı kanaatinde değilim çünkü öz eleştiri yapsalardı takımın her maçta gol yemesinin ve baskı yiyerek mahkûm oynamasının asıl nedeninin topu ileride tutamamaktan kaynaklandığını görmeleri gerekirdi. Çünkü BURAK ve UMUT’a atılan her top duvara çarpar gibi geri dönüp rakip atağına dönüşünce tüm yük orta sahada MELO ile SELÇUK’a biniyordu. SELÇUK geri ve yan pas ile durumu idare etmeye çalışırken MELO’nun kamikaze dalışları ile takım altmışıncı dakikaya kadar direnebiliyordu.  Altmışıncı dakikadan itibaren MELO’nun fizik gücü bitip iki stoperin arasında saklanmaya başlayınca rakip takım GS yın üzerine çullanmaya başlıyordu ve dikkat ederseniz takımın yediği gollerin büyük ekseriyeti altmışıncı dakikadan sonra yenmiştir. Bunu görebilmek için teknik direktör olmaya gerek yok 2011-2012 sezonunun maçlarını gözünüzün önüne getirirseniz ELMANDER, BAROŞ ve NECATİ önde top tuttukları gibi orta sahaya da destek vermek sureti ile neredeyse MELO ile SELÇUK’u gol kralı yapacaklardı.

 Yöneticilik yapabilmek için bilgi birikiminiz kadar vizyonunuz ve liderlik vasfınızın da olması gerekir. Gerekir ki yönettiğiniz bireyler üzerinde bir otoriteniz olsun. Şu hale bakın ki Sn HAMZAOĞLU oyundan çıkardığı her oyuncuya şirinlik yapma gereği duyuyor. Bazıları da alçak dağları ben yarattım yüksek dağlar da babamdan miras kaldı edası ile Sn HAMZAOĞLU’na gider yapmayı alışkanlık haline (BURAK-SNAİDER) getirmiştir. Bu durumun müsebbibi bazı futbolcular değil, futbolcuya dayalı düzen oluşturan veya oluşmasına seyirci kalan Sn HAMZAOĞLU’ nun ta kendisidir.  Örneğin GS ya golcü ararken öyle bir golcü almalıyız ki BURAK’ın küsmesine neden olmasın diyebilecek kadar vizyondan ve liderlik vasfından yoksun olduğunu ortaya koymuştur.

Sn HAMZAOĞLU yaptıkları, yapamadıkları, konuşmaları, yaptırdığı transferler ile son Sivas maçındaki oyuncu tercihleri, oynattığı futbol, yaptığı veya yapamadığı oyuncu değişiklikleri ile daha fazla eleştiriyi hak ediyor. Ama onu daha fazla eleştirir isem nazik kişiliğine haksızlık etmiş olurum. Bu nedenle Sn HAMZAOĞLU faslını şimdilik kapatıyorum.

Gelelim Milyon Euroluk yıldızlarımıza;

1-Kaleci ERAY: İlk defa Real Madrid maçında seyrettim. Maçı oğlum ile seyrediyordum ve ilk tepkim bu adamın fizik yapısının spor yapmaya hele hele kalecilik yapmaya uygun olmadığını söyleyince oğlumun ilk tepkisi baba çok peşin hükümlüsün demek oldu. Çok geçmeden Bele den yediği golleri görünce yanılmadığımı anladım. O günden beri ERAY’ın GS takımında yedeğin yedeği dahi olamayacağı hakkındaki kanaatim devam etmektedir. Ama demek ki ben anlamıyorum GS ın yöneticileri adamı ödüllendirerek ücretini artırarak sözleşmeyi uzattılar. Hayırlı olsun.

2- SABRİ REİS: Bu futbolcunun tekniğini, taktiğini, saha içerisinde insanı irrite eden davranışlarını ve takıma olan katkısını anlatmayacağım. Sadece attığı taç atışlarına dikkatinizi çekmek isterim. Bu futbolcu attığı yüz adet taç atışının üç tanesini kendi takım arkadaşına atamayacak kadar yetenek fukarası olabilir mi? Biz SABRİ’nin eli ile yapamadığını ayağı ile yapmasını bekliyoruz. Çok bekleriz.

3- TARIK ÇAMDAL: Atletizmde iki tür atlet vardır. Hedefi olan atletler, hedefi olmayan atletler. Atletizm terminolojisinde hedefi olmayan atletler tavşan atlet denilmektedir. Tarık ÇAMDAL tamda bu kategoriye uyan bir futbolcu tipidir. Çünkü çocuk koşuyor ama niye koştuğunu o bilmediği gibi izleyende anlayamıyor. Bu çocuğu Eskişehir’den 4,5 milyon Euro ya GS ya alanların ya gözünden yâda aklından şüphe etmek lazım.

4- SELÇUK: Kaptanı iki kategoride incelemek lazım. Terimli ve Terimsiz dönem. Terimli Selçuk futbol olarak tavan yaptı.  Terimsiz Selçuk takım oyununu yavaşlatarak yan pas rekoru kırdı. Onu Milli Takıma almayan Sn Abdullah Avcı’yı eleştirerek hakkını yemişim özür dilerim. Adam orta sahadan yapacağı faul atışını dahi kaleciye geri pas verecek kadar özgüvenden yoksun biri haline gelmiş. Anladığım şu ki iyi bir takımda SELÇUK’un defoları fazla göze batmıyor kötü takımda sırıtıyor.

5- HAMİT: Hamit denince aklıma dört şey geliyor. Sakatlıkları, Shalke 04 e attığı gol,  bir yandan bir yana dönerken geçen mevsimler ve maç sonunda verdiği demeçler. Yani Hamit’in GS daki dört yılı oynadığı futbol gibi bir cümlede toparlanabilecek kadar tatsız tuzsuz bir şey.

6-BURAK: Top stop etmesini, top sürmesini, çalım atmasını, doğru dürüst pas vermesini, topa kafa vurmasını bilmeyen ve ofsaytta (2014-15 sezonunda toplam 39 kez) kalmayıp kaleci ile baş başa kaldığında topu kalecinin göbeğine nişanlayan, ikili mücadeleyi bilmeyen ve en çok hücum faul yapan (2014-15 sezonunda toplam 69 kez), koşuyor görünüp koşmasını dahi beceremeyen, pres yapıyor görünüp presle uzaktan yakından alakası olmayan, rakibin bir vücut hareketi ile oyundan tamamen düşen, ceza alanı ve dışında tüm çabasını faul almaya odaklayan ve bir sezon içerisinde en fazla kaleci ile baş başa kalan ancak bunun % 25 ini gole çevirebilen özel bir yetenek.

7-UMUT: Top stop etmesini, top sürmesini, çalım atmasını, doğru dürüst pas vermesini, topa kafa vurmasını, şut atmasını bilmeyen ve koşarken arkadan izlediğinizde arka pervanesinden darbe almış helikopter görüntüsü veren ancak samimiyetinden asla şüphe duymadığım özel bir yetenek.

8- EMRE: Beş yıldır izliyorum. Topla olan tüm eylemlerini süsleyeceğim diye sarf ettiği çabayı, futbolu basit oynayabilmek için sarf etmemeği alışkanlık haline getirmiş müzmin hasta. Allahtan acil şifa diliyorum

9-OLCAN: Bu çocuğa para verip bu takıma alan her kim ise aklına, gözüne ve futbol bilgisine binlerce kez yuh olsun. Olcan’ın fizik yapısına baktığınızda futbolcudan çok halterciye benziyor. Kara mizah yaparsak onu sahada izlerken sahada kamyon tekerleği yuvarlanıyor sanırsınız. Ayrıca onun vücut dilinin izleyiciye verdiği elektrik bitmiş akünün verdiği elektrikten daha azdır.

Listeye Ontivero, Bruma, Amrabat, Hayroviç,  Reira, Ciris, Burdiso, Pandev, Dizemali,  Oğuzhan, Yekta, Furkan, Salih, Yiğit, Umut ve Sercan’ı ekleyerek eleştiri malzememizi artırabiliriz. Ama bu faslı da burada kapatalım.

Gelelim Sayın Yöneticilerimize:

Ünal AYSAL dönemi çileklerle anılıyor.  Yanlış bir tanımlama olsa gerek çünkü onun zamanında alınan futbolcuların bugün tamamına yakını üstüne para verilerek gönderiliyor. Ünal AYSAL dönemi GS tarihinin en hovardaca yönetildiği bir dönem olarak anılacak olup GS takımının futbolcu kadrosunun çöplüğe çevrildiği bir dönemdir. Bu günkü yönetimin eli kolu bağlı ama onlarda bunu doğru yönetemiyor. UEFA nın ffp yi Demokles’in kılıcı gibi kulübün tepesinde sallanırken ve yönetim transfer yapmasının imkansız olduğunu bildiği halde süper star (İbrahimoviç) transferler yapacağız diye kamu oyunu gereksiz beklentilerin içerisine soktular. Alınanlara bakın mevsimi geçmiş ve oynadığı takımlarda başarılı olamamış PODOLSKİ, orta sahada oyunun sadece hücum yönünü oynayabilen fizik gücü son derecede sınırlı BİLAL ile adı sanı duyulmamış CAROL ve RODRİGEZ. CAROL ile RODRİGEZ in genç oluşları bir nebze olsun su götürür ama PODOLSKİ ile BİLAL asla alınmaması gerekirdi. Sivas maçındaki penaltı pozisyonuna tekrar izlerseniz PODOLSKİ rakip yarı sahada topu kaptırıyor Sivaslı topçular ceza alanımıza giriyor geri ve yan pas kahramanı SELÇUK ile BİLAL ın hesapsız müdahalesi ile AATIF yere düşüyor hakem penaltı çalıyor süper star PODOLSKİ’nin daha yerden kalkmadığını görürsünüz.

Sonuç olarak bu sene ligi üçüncü bitirir isek çok büyük başarı elde etmiş oluruz. Bu saatten sonra ligi kaçıncı bitireceğimizin de fazla bir anlamı yok. Beni asıl düşündüren FB v BJK maçlarının sonuçları ile şampiyonlar ligidir. Yine dört çeker mi alt çeker mi oluruz bilmiyorum ama yaşayıp öğreneceğiz. Hali pür melalimiz bu iken katardan ilk ayrılacak vagonun Sn HAMZAOĞLU’nun bindiği vagon olacağı kanaatindeyim. SAYGILARIMLA

 





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2015
 
Ağustos (1)
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...