08
2016
Doğrusuyla yanlışıyla bir transfer sezonu daha geride kaldı. Yeni transferlerle takımların son oluşumunun nasıl olması gerektiği hususunda sanıyorum ki bir çok futbolsever özellikle kendi takımları adına beyin jimlastiği yapmıştır. Lakin 'en iyisi bu' dediğimiz kadro, nasıl ki bir tahminden ibaretse, kulüplerin yeni takım oluşumu adına yaptıkları transfer tercihleri de aslında sadece bir öngürüden ibarettir. Futbolcunun ülke futboluna adaptasyonu, teknik direktörün sistemine ve felsefesine uyumu, takım arkadaşlarıyla saha içindeki etkileşimi gibi bir çok faktör transferlerin uzun vadede başarılı olup olmayacağı hususunda belirleyici olacaktır. Bu yüzden sağlıklı bir karar verebilmek adına biraz beklemekte yarar var. Sözgelimi iki ay sonra sadece taraftarların kadro tahminleri değil, teknik direktörün kensidinin de gidişata göre kafasındaki oyuncu gurubu değişebilir. Ki bu da çok doğaldır. Tabii background'u iyi, performans değerleri normalin üstünde olan ve özellikle de istikrar konusunda gel-git'ler yaşamayan futbolculardan verim alınabilmesi daha olası olacaktır. Bu bilgiler ışığında, fazla da ahkam kesmeden 'şimdilik' diyerek önce Beşiktaş'la başlayalım.
Beşiktaş'ın oturmuş bir kadrosunun olması hiç kuşkusuz büyük bir avantaj. Özellikle sol bekte Caner-Adriano rekabetine tanık olabiliriz. Hatta Şenol Güneş bu iki futbolcuyu bazı maçlarda önlü arkalı bile oynatabilir. Caner, sürekli oynamadığı taktirde istikrarı yakalayabilir mi, orası tartışılır. Fakat Adriano'dan ne alacağınızı çoğu zaman bilmeniz onu sanki bir adım önde tutuyor.
Şenol Güneş zor maçlarda orta sahayı Atiba-Gökhan İnler ikilisine teslim ederse, felsefesinden ödün vermiş olur. Bu yüzden Oğuzhan'dan vazgeçmeyeceğini ve Şampiyonlar Ligi'nde bile olsa Gökhan İnler'in skora göre hamle oyuncusu olacağını düşünüyorum.
Beşiktaş'ın transfer döneminde stoper ve sol kanat alternatiflerini yeterli derecede tamamlayamadığı kanaatindeyim. Dusko Tosic ve Atınç Nukan'ın yanı sıra Olcay'ın yerine forma giyebilecek Kerim Frei ve Aras Özbiliz isimlerini küçümsemek istemem fakat özellikle Şampiyonlar Ligi için daha kaliteli alternatifler transfer edilebilmeliydi. Hatta bizzat Olcay'ın kendisinin yerine bir futbolcu alınabilirdi. Tüm bunlara rağmen en iyi Beşiktaş 11'inin aşağıdaki gibi olacağını tahmin ediyorum.
------------------------------Tolga------------------------------
Gökhan----------Rhodolfo----------Marcelo----------Adriano
---------------------Atiba------------Oğuzhan-----------------
-----Quaresma------------Talisca------------------Olcay-----
---------------------------Aboubakar---------------------------
Öyle zannediyorum ki en zor kadro şekillenmesi Fenerbahçe'de olacak. Fenerbahçe'nin Monaco deplasmanındaki penaltısı verilseydi, belki de Pereira gönderilmeyecek Fenerbahçe üçlü oynamaya devam edecekti. Kariyeri boyunca 3'lü savunma oynatmamış Advocat ideallerine göre takımı oluşturma sevdasına düşerse yanılır. Çünkü bu takımı o kurmadı. Bu yüzden eldeki malzemeye en uygun sistemi belirlemek zorunda. İşte asıl karmaşa da burada başlıyor. Zira Advocat'ın böyle bir tarzı yok.
Bence Fenerbahçe eldeki kadrosu gereği, sahip olduğu dört forvetini de düşündüğümüzde çift forvetle sahaya çıkmalıdır. Lakin dörtlü orta saha ile oynayacaksa, kanat futbolcularının ileri geri dengeli olması gerekir. Oysaki Fenerbahçe'nin kanatlarının hiç birisi dengeli değil. Bu tanıma en uygun isim Alper Potuk olsa da o da tam bir kanat sayılmaz. Dolayısıyla ileride çift forvet olacaksa Fenerbahçe'nin 4-4-2 değil, 3-5-2 ile oynaması gerekiyor. Kadrosu buna müsait. Çünkü bu ligin üzerinde olan üç kaliteli stoperi, iyi bindirme yapan kanat bekleri ve M. Topal ile Ozan gibi mücadeleci orta sahası var.
İlk Monaco maçındaki Fenerbahçe'yi hatırlayın. Yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı sanki on yıldan beri bu sisteme aşinaymış gibi oynadı. Herkes tarafından beğenildi. Eğer Pereira ile devam edilse ve Fenerbahçe bu yeni sistemle oynama alışkanlığı kazansaydı, Türk futbolunda yeni bir modaya da tanık olabilirdik.
Şimdi Advocat'ın 3'lü oynatmayacağını biliyoruz. Bu yüzden ben de fazla fantaziye girecek ve tahminimi 3'lü yapacak değilim. Zaten bu sistem Volkan Şen'i, Stoch'u, Aatıf'ı ve Jeremain Lens'i devre dışı bırakıyor. Hoş, hepsi istikrar konusunda belli şüpheler barındırsa da önemli futbolcular buna lafım yok. İşin sıkıcı tarafı ise Advocat'ın 4-3-3 ile oynayacağının bilinmesi ve tek santrafor sahada olacağı için elindeki forvet oyuncularından Sow ve Emenike'nin de bu guruba katılacak olmasıdır. Böylece Fenerbahçe'nin 4+2 açık kanat kontenjanı olacak. Buna karşın Salih'in alternatifi yok. Eğer Alper de orta sahada kullanılmayacaksa, Fenerbahçe'nin başka yaratıcı orta sahası da yok. Bu durumda 4-3-3'ün hakkı bu kadroyla nasıl verilecek, işte orası da büyük muamma.
Bütün bunlar aslında futbol aklından yoksun ve sadece skora göre günü kurtarma operasyonu yapan yönetimler yüzünden oluyor. Bu durum artık Türk futbolunun kanayan bir klişesi oldu ve bu tarz plansızlıklardan başta (geçmişte) kendi takımım olmak üzere çok sıkıldık. Taraftarın küsme tepkisi ne kadar haklı olsa da, bu mesaj birilerine geçmediği sürece hiç bir önemi yok maalesef.
Tekrar kadroya gelirsek, şunu özellikle belirtmek isterim ki eğer Sow Fenerbahçe'den ayrıldığının %70'i seviyesinde döner ve Volkan da geçen seneki çizgisine tekrar kavuşursa formayı kolay kolay kimseye vermezler. Buradan en karlı çıkan da Van Persie olur.
------------------------------Volkan------------------------------
Wan der Wiel-------Kjaer----------Skrtel------------Hasan Ali
-----------------------------M. Topal-----------------------------
-------------------Ozan---------------------Alper----------------
------Volkan--------------Van Persie-----------------Sow------
İtiraf etmek gerekirse, Galatasaray taraftarı biraz mızmızdır. 90 dakika kusursuza yakın oynanan maçta bile şikayet edecek bir şey bulur ve ondan yakınır. Bu durumu mükemmelliyetçiliği arzulamak şeklinde de yorumlayabiliriz. Fazla abartılmadığı taktirde güzel de bir yoldur. Çünkü 'tam destek' dediğimiz olgu 90 dakika için geçerlidir. Maç bitiminde doğru ve yanlışı ayırıp bir ses çıkarmak, yanlışı görmezden gelerek susacak bir taraftar profilinden bence daha iyidir.
Bu sene ilk defa Galatasaray taraftarı mızmızlanmadı. Çünkü mükemmele yakın işler yaptı yönetim. Gönderilecek futbolcular ve transfer yapılacak mevkiler ile imkan dahilinde buralara alınan isimler tam bir nokta atışıydı. Sanki yönetim ile taraftar aynı masaya oturmuşlar ve ortak karar almışlardı. Ben böylesi bir memnuniyete ilk defa şahit oldum. Fakat buna rağmen yine bir şey bulduk. Selçuk İnan...
Evet, ben de Selçuk'un dinlendirilmesi taraftarıyım. Lakin serzenişte bulunmakla, kendi futbolcusunu yerin dibine sokmak aynı şeyler değil. Fazla abartılmamalı dediğimde bunu kastetmiştim.
Kadroya dönecek olursak, özellikle Cavanda'nın performansı hucüm aksiyonları için çeşitliliğe neden olabilir. Sol kanatta Carole ile yapılan ikili üçlü pas koordinasyonu yıllardan beri sağ kanatta hep yarım kalmıştı. Tabii bunda Sneijder'in sola yaklaşmasının da büyük katkısı var.
Stoper mevkisinde Hakan Balta'nın ağırlığını Serdar kapatabilir ve Chedjou ile bir uyum yakalayabilirse tadından yenmez. Sonuçta savunmacı dediğin iyi markaj yapmalı ve biraz da sert olmalı. Neredeyse Tomas-Song döneminden beri en son Ujfalusi'de bunu görmüştük. Umarım Serdar'la Galatasaray bu açığını giderebilir.
De Jong herhalde Muslera ve Sneijder'den sonra ilk yazılacak isimdir. O bölge Melo'dan sonra o kadar kanadı ki, bu kanaya hiç bir pansuman çare olmadı. Tolga Ciğerci'nin de Khedira'ya benzeyen stili orta sahanın kırılma direncini azalttığı gibi, takıma bir dinamizm de kattı.
Eren hem sırtı dönük duvar olması hem de hava toplarındaki bitiriciliği ile Umut Bulut'tan sonra adeta ilaç gibi geldi.
Bruma'nın bireysel şovdan arınmış ve yetenekli takım oyuncusu kıvamına bürünmüş mükemmel dönüşü, oynamasalar bile Sinan, Yasin, Josue ve Sigthorsson gibi hamlelerin kenarda beklemesi taraftarı heyecanlandırıyor. Galatasaray'ın yıllardan beri özlemini duyduğu şeylerin aynı senede gerçekleşiyor olması haliyle taraftarın iştahını da arttırıyor.
Podolski de artık sol kanatta kullanılabilir. Çünkü hem orta saha direnci arttığı için o bölgede daha özgürce oynayabilecek hem de Sneijder ve Carole ile destekleneceği için yalnız da kalmayacak.
------------------------------Muslera------------------------------
Cavanda----------Chedjou----------Serdar--------------Carole
----------------------Tolga-----------De Jong---------------------
------Bruma----------------Sneijder---------------Podolski------
--------------------------------Eren--------------------------------
Yazımın başında söylediğim gibi bu tahminler tıpkı transfer tercihleri gibi öngörüden ibarettir. Sonuçta hiçbirimiz De Jong'un Tolga'yla, Van Persie'nin de Sow'la nasıl bir kontak kurabileceğini bilmiyoruz.
Oturmuş kadrosu açısından en avantajlı takım Beşiktaş gibi gözükse de Galatasaray'ın nokta transferler yapması ve Avrupa'da olmayışını bir avantaja çevirebileceği hissiyatı da Galatasaray'ı lig yarışında en umutlu takım haline getiriyor. Ancak ne var ki orta saha hariç savunma ve hucüm hattındaki alternatifleriyle en kaliteli isimlerin Fenerbahçe'de olduğunu söylemek mümkün. Fenerbahçe eğer bir sistem karmaşası yaşamaz ve kısa sürede sağ içi görevler belli olursa o da tabii potaya girebilir. Fakat devre arasında Alper'den daha kaliteli (en az Josue seviyesinde) yaratıcı bir orta sahaya ihtiyaçları olacak.
Bir hayli uzun bir yazı oldu, kusura bakmayın. Zaten fazla bir okuyucuya da ulaşmayacak. Fakat ahkam kesmek için değil, biraz beyin jimlastiği yaparak eğlenebilmek adına bu yazıyı yazdım.
Saygılar...