20
2016
Bugün, bu gece bütün Galatasaraylılara sorun eminim ki belki de tamamı sahadaki ruhsuz futbola, çaresizce maçı seyreden Riekerink’e isyan ediyorlardır.
Maça çıkmadan çok önce attığım twitler, yaptığım yorumlar olduğu için tekrar yazmakta beis görmüyorum. Yani kimse çıkıp da maçtan sonra yazmak kolay falan demesin.
Riekerink’in Galatasaray adına bir şans olabileceğini söyleyenlerden birisiydim. Hem de daha geçtiğimiz sezon sonu söylemiştim bunu ki sonrasında gerçekten herkesin kabul etttiği güzel takviyeler yapılmıştı takıma.
Ancak, bunu söylerken sadece futbol aklı ile düşünmüş, pek çok başka faktörü dikkate almamıştım.
En başta Galatasaray’ın maddi durumunu göz önüne almıştım.
Hep Riekerink’in kendini göstermek için çok daha fazla çalışacağını, çok daha fazla dikkatli olacağını düşünmüştüm.
Kadro olarak geçen sezonun çok üstünde oyuncular ile sezona başlayacağımız hesaba katmıştım.
Neticede bir Bruma faktörü vardı.
Eren Derdiyok gibi gerçekten kaliteli bir santrafor almıştık.
Tolga Ciğerci gibi gerçekten orta sahaya katkı koyacak bir futbolcuya sahip olmuştuk.
Stoper’e Serdar Aziz gibi ülkenin en iyi birkaç stoperinden birisini, sağ beke de Cavanda’yı almıştık.
Yani en azından kağıt üstünde de olsa çok kaliteli oyunculara sahiptik.
Eh, neticede 2 kupa kazandıran(!) Riekerink bey Avrupa’da da maçı olmayan, haftada bir maç yapacak olan bu takımı uçururdu diye düşünüyordu benim gibi düşünen herkes…
………………………………………………………………………………….
Ama sezon açılıp maçlar başladığında her ne kadar bazı yorumcular Galatasaray’ı pasa dayalı futbolundan dolayı öve öve bitiremiyorlarsa da futbolu bilen herkes aslında Galatasaray’ın hiçbir şey oynamadığını görüyordu.
Bugün kime sorarsanız sorun eminim sahada oynadığımız en iyi futbol olarak Beşiktaş maçının ilk yarısında ortaya koyduğumuz futbolu söyleyecektir.
Çünkü gerçekten akılda kalan bir futbolumuz olmadı bunca hafta sonunda.
İstisnasız ligin en zayıfları karşısında bile orta saha hakimiyeti kuramadık.
Bakın, şu an itibarı ile ligin en altında bulunan son 5 takım ile yaptığımız maçlarda bile mutlak üstünlük kuramadık.
Sadece anlık baskılar kursak da istisnasız hemen hepsine maçı kaybedecek pozisyonları bol bol verdik.
Ve bu kadro, bu sistemle oynamaya devam edersek bundan sonrası da farklı olmayacak.
Çünkü, futbol artık koşarak oynanıyor.
Zeki ve Çevik futbolcunun bile koşanı makbul artık.
Sneijder gibi koşmayan, aldığı paraların hakkını vermeyen futbolculara artık yer yok bu alemde.
İnsanda hiçbir şey olmasa bile insan hırsınız koyar sahaya.
Tamam, “FENER AĞLAMA” dedin, iyi yaptın, güzel yaptın ama o zamandan beri yoksun be Sneijder.
Sakatlıktan çıkan Sneijder “BEN HAZIRIM HOCAM, OYNAMAK İSTİYORUM” dediğinde onu hemen takıma koyan hoca da hoca değildir bana göre.
Beyler, farkında değil misiniz, bu takım Sneijder, selçuk, De Jong, Podolski gibi futbolcular birlikte oynadığı sürece bu takım asla başarılı olamaz.
Geçci başarılar yaşatsalar da uzun vadede o takım iş yapmaz. Nitekim yapmadı da. Bundan sonra da yapmaz.
Hele ki o futbolcular sahada savaşmazsa, çok koşmazlarsa, yüzde yüzlerini sahaya koymazlarsa…
………………………………………………………………………………….
Sevgili dostlar,
Riekerink bey benim çok önceden, şu anda da artık herkesin kabul ettiği gibi maalesef oyunu okuyamıyor.
Oyuncu değişikliklerini zamanında ve doğru yapamıyor.
Oyuncu değişikliklerini geçtim maç içinde değişik varyasyonları ise hiç denemiyor.
Saha kenarında o kadar durgun, o kadar sakin bir şekilde maç seyrediyor ki tanımayan kendisini maçı seyreden bir görevli sanır.
Evet,
Riekerink adam mı? Adam.
Dürüst mü? Dürüst.
Saygılı mı? Saygılı.
Ama bir gerçek var ki şu haliyle asla Galatasaray gibi bir takımın Teknik Direktörü olacak durumda değil.
Kesinlikle kendisine başarılar dilenmesi ve yolların ayrılması lazım.
………………………………………………………………………………….
Ülker stadında oynana maça gelince.
Asla iki takıma da yakışmayacak bir futbol ortaya koydu iki takım da.
Galatasaray ise belki de o staddaki en kötü, en ruhsuz maçını ortaya koydu.
Aslında Fenerbahçe de kötüydü ama onlar en azından istekliydi, hırslıydı.
Kalemize gelmeye çalıştılar, bizimkileri de kendi kalelerine yaklaştırmamak için mücadele ettiler.
Şahsen benim senelerdir isyan ettiğim şu faul yapma, yapamama hastalığı Galatasaray’ı bir kez daha vurdu.
Carol o kadar rahat pozisyonda adamını kaçırdı ki gitti devrenin sonunda o pozisyon gol oldu.
Sahanın Galatasaray adına en iyilerinden Serdar Aziz amatör kümedeki futbolcuların bile yapmayacağı bir yanlış yaptı bomboş, çok rahat olduğu bir pozisyonda topu zamanında çıkarmadığı için gitti penaltı yaptırdı ve maç orada tamamen bitti Galatasaray adına.
………………………………………………………………………………….
Ya arkadaş, kalkıp da maç sonunda "Bu diğer mağlubiyetlerden daha farklıydı. O maçlarda daha iyiydik. Bugünkü maçı kazanmayı hak etmedik." Diyen bir adamı ben kabul edemiyorum.
Keşke maçı kazanacak kadar güzel bir oyun ortaya koyup, birkaç gol kaçırıp, direkten dönen topumuz falan olsaydı da onlar da bir kere kalemize gelip gol atıp kazanmış olsaydılar neyse.
Ya arkadaş, top oynamadık ve bunun sorumlusu da biz taraftarlar değil ki.
Ben, zaman zaman da olsa rakibe pres yapıp, rakibi bunaltan, topu rakip yarı sahada ve
30-40 metrede oynayan bir takım istiyorum. Çok mu zor?
Hem de bu futbolcularla.
Yeter ki kondisyon olsun. Ama takımda o da yok ki.
Topa %80 sahip olsan, 90 dakikada 11500 pas yapsan ne olur?
Önemli olan rakip kaleye gitmek, gol pozisyonuna girmek, şut atmak, gol atmak.
Sen 90 dakikada Eren Derdiyok’ Allah rızası için kafa topuna çıkacak bir orta yapamıyorsan, takımına bu oyunu oynatamıyorsan orada ne işin var sayın Riekerink?
Bence başarısız olduğunu kabul et ve daha kötü olmadan git.
Lütfen.!
Çünkü her geçen hafta daha kötü bir Galatasaray izliyoruz. Yazık…
Neticede Ayı’yı öldüremedik ve tabi postunu da satamayacağız…
Salih HÜROL