Tudor göreve geldiği ve kötü sonuçlar aldığı dönemde, bir transfer ve bir kamp dönemi geçirmeden teknik adamın değerlendirilemeyeceğini, görevine son verilmesinin doğru olmadığını ifade etmiştim. O günden bugüne Tudor bir transfer ve bir kamp dönemi geçirdi. Yeni alınan oyuncular onun rızasıyla ve yönetimin kararıyla alındı. Trasnferlerin doğruluğu ya da yanlışlığı elbette tartışılabilir ama neticede Tudor'ın ve yönetimin kararı ve insiyatifiyle yeni bir takım kuruldu. Kurulan bu takım ilk sınavında UEFA Avrupa Liginden rezil bir şekilde elendi. Bu rezil neticeyi yönetim ve Tudor türlü bahanelerle unutturup yollarına devam ettiler. Yönetim ve Tudor takımın lige süper bir başlangıç yapmasıyla kredilerini yükselttiler. Ancak maçlar ilerledikçe ve rakipler zorlaştıkça Galatasarayın baskın oyununu sahada  görememeye başladık. Takımda her şey yolunda giderken Tudor "bu takım benim eserim" mesajı verme fantazileri nedeniyle takımın omurgasıyla ve felsefesiyle oynadı. Galatasarayın ayarında takımlarla yapılan zor maçlarda ilk 11 seçimi ve oyuna müdahaleleri tam bir faciaydı. Sol beke bir türlü çözüm bulamaması, Galatasarayın kalitesinde olmayan 3 oyuncudan(Latovlevicci, Linnes ve Denayer) sol bek yaratma arayışı Tudor'un asla iyi bir hoca olamayacağını açıkça gösteriyordu. Bu oyunculardan 2 sinin Tudor'un isteği ve rızasıyla transfer edildiğini hatırlatmak isterim. Başakşehir maçında Ndyae ve Tolgadan kanat oyuncusu yaratma çabası artık sözün bittiği yerdi. Trabzonspor ve Fenerbahçe maçlarındaki rezil oyunun üzerine Başakşehir hezimeti de gelince hepimiz artık hoca kesin gönderilir diye düşünüyorduk. Zira Tudor'a daha önceki beceriksizlikleri nedeniyle 3 kere şans verilmişti. Gerçekten Türkiye şartlarında bir hocaya gösterilebilecek en büyük sabır Tudor'a gösterildi ve Başakşehir hezimetinden sonra bir şans daha verildi. Açıkçası bu şansı yönetim ve Başakşehir maçından sonraki Alanyaspor maçına gidip trübinleri dolduran taraftarlar verdi. Normall bir yönetim bir hocaya bu şansı vermez ama takımı kendisi yapıyorsa ancak o zaman bu kadar çok şans verebilir. Benim açımdan Tudor denen beceriksizlik abidesinin 5:1 lik hezimetten sonra 1 dakika bile o görevde bulunması ıztırap ve zulümdü. Bu acı neticelerden sonra Beşiktaş maçına bu beceriksizlik abidesiyle çıkmak en hafif deyişle Galatasaraya ihanet etmektir. Bu yüzden ben Beşiktaş maçını izlemedim. İçimde bırakın kazanmayı berabere kalbileceğimize dair küçücük bir umut bile yoktu. Kendimi bildim bileli Galatasarayın Kadıköydeki fenerbahçe maçları da dahil hiçbir maçında bu kadar umutsuz olmamıştım.  

Dursun ÖZBEK'in bugünkü açıklamasıyla TUDOR'a (belki de Yönetimin kendi kendine) beşinci şansın verileceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Ne diyelim ki; bu kadar kötü yönetim göstermelerine rağmen genel kurulce alkışlanan bir yönetim herhalde çok iyidir de bizler onlardaki bu cevheri göremiyoruzdur. Belki de Dursun ÖZBEK paralel evrende bize Şampiyonar Liği Şampiyonluğunu kazandırıyordur. Ne dersiniz, tüm bu sıkıntıları yaşatan Yönetim ve onun biricik hocası Tudor beşinci şansı hak ediyor mu? 

Not: Fatih Terim olursa elbette güzel olur ama futbolu bilen beceriksizce ve amatörce işler yapmayacak orta halli bir hoca bile bu kadroyu şampiyon yapabilir. Yeter ki Tudor kabusu sone ersin.