20
2012
Oldukça yoğun, yorucu ve neyse ki başarılı geçen bir sezonun ardından, tam biraz nefeslenmiştik ki; beklenenin üzerinde heyecanlı geçen Euro 2012 maçları tekrar içimizi ısıttı. Sezon açılışlarının da yavaş yavaş yaklaşmasıyla, her yaz dönemi olduğu gibi transfer haberleri de gündemi fazlasıyla meşgul ediyor.
“Şu bölgeye şu oyuncu lazım” yazılarını defalarca okuduk, yorumladık. Tüm bu yazılardan, takımımız için genel ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçlara kimlerin çözüm olabileceği konusunda fikirlerin birbirine oldukça yakın olduğunu görüyoruz.
Asıl kafamızı kurcalayan yönetim ve başkanımızın her transfer döneminde takındığı tavır. Hepimiz hatırlıyoruz, geçen transfer döneminde verilen vaatler, “Türkiye için bu kadro yeterli” bahanesinin arkasına sığınarak geçiştirilmişti. Bu dönem için şu ana kadar yaşananlar ise bakış açısının aynı olduğu korkusunu uyandırıyor insanın içinde.
Eminim ki bazılarınız, “ya kardeşim insaf, daha haziranın ortasındayız siz transfer diye yönetimi eleştiriyorsunuz” diyecek. Yerden göğe kadar da haklı… Benim eleştirim de bu konuda zaten.
Daha transfer sezonunun başında “25 Haziran’da tüm transferleri açıklayacağız” deyip beklenti oluşturmanın ne anlamı var anlamıyorum. Transferler bu tarihe yetişmezse ne olur, futbol açısından hiçbir şey olmaz. Bu konudaki şahsi kanım, 2.kamp dönemi başlangıcının transfer açısından uygun bir son tarih olduğu. Fakat Galatasaray başkanının ağzından bir kelime çıkıyorsa, çok aksi durumlar olmadıkça bu sözlerin yerini bulması gerekiyor diye düşünüyorum. Başkan geçen hafta 25’inde transferlerin hemen hepsini açıklayacağız, belki 1 tanesi sonraya kalır demişti, (ki o tarihte daha UEFA’nın Galatasaray ile ilgili kararı belli değildi) bugün önümüzdeki hafta transfer komitesini toplayacağız diyor.
Yine yapılan açıklamalarda bir sürü çelişki mevcut… Başkan “Assiadi’yi Türkiye’ye getirdik, tabii ki kulübünün haberi var” diyor, Ali Dürüst “futbolcuyla alakamız yok” diyor; başkan 2 gün önce “Alacağımız golcünün Demba Ba’dan daha üst düzey bir oyuncu olması lazım” diyor, bugün “alacağımız mevkiler 2 kanat, 1 orta saha” diyor… Umut’la ilgilenildiği borsaya bildiriliyor, 10 gün oldu hala sonuçlandırılmadı. Eğer anlaşmadıysak neden borsaya bildiriyoruz, hayretler içerisinde karşılıyorum.
Bir de çok enteresan bir Bülent Tulun konusu var Galatasaray’da… Ünal Aysal bu konunun camianın huzurunu kaçırmasına nasıl müsaade ediyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Tulun ve Terim arasında bir sıkıntı olduğu çok açık. Terim tek adamlık konusunda taviz vermeyen teknik direktör, Tulun da daha önce başarıya ulaştığı Gerets yada Lucescu’yu tercih eden sportif danışman konumunda olduğu için bu ikilinin anlaşmasını beklemek de hayalperestlik zaten. Başkan eğer bu ikilinin uyum içinde çalışmasını sağlayamıyorsa, kulüp için önem sırası gözetilip birinden yana tavır koymak zorunda. Ne şiş yansın ne kebap mantığıyla giderse, ortada mangal bile kalmayacak. Ve bu kişilerin kulüp için önem sırası incelendiğinde de, konu hakkında bir cümle bile yazmak gereksiz hale geliyor. “Osmanlı Sarayında Kanuni Sultan Süleyman ile Sümbül Ağa arasında sürtüşme var, nasıl çözsek acaba?”sorusu ne kadar saçmaysa; “Galatasaray’da Fatih Terim ve Bülent Tulun arasında sürtüşme var, nasıl çözsek acaba?” sorusu da o kadar saçma bence. Umarım geçmişte Adnan Polat’ın başını çok ağrıtan Adnan Sezgin ile yaşananlar, bugün de Ünal Aysal’ın başını ağrıtmaz.
İşin en üzücü kısmı, daha önce yazdığım yazılara baktığımda, her transfer döneminde aynı konuları yazmış ve eleştirmişiz. Yönetim de her seferinde aynı hataları tekrarlamış.
Umarız yönetim kamp dönemi başladığında, geçen sene çok zorlu şartlar altında çok başarılı bir sezon geçiren Fatih Terim’e verdiği sözleri tutar ve imparatorun kafasındakileri gerçekleştirebileceği kadroyu Hoca’ya teslim eder.
Sevgilerle,