07
2011
Sercan
Bizler milletçe hayal kurmayı çok severiz. Şimdi lütfen bu yazıyı okuyan herkes kendisini istediği bir takımın teknik direktörü olarak hayal etsin. Takımınızda transfer çalışmaları süratle devam ediyor, herkes en iyiyi alabilmek için gecelerce uyumadan canla başla çalışıyor. Sürekli telefonlar, fakslar, toplantılar… Ve işte bir gün, telefonunuz çalıyor, size, Milli Takımların tüm genç kategorilerinde ülkemizin yıldızı olmuş, Avrupa’da gelecek vaad eden gençler listesinde ülkemizden tek gösterilen yetenek olan, daha 21 yaşındaki bir futbolcuyu, geçen sene önerdiğiniz bedelin yarı fiyatına teklif ediyorlar.
Şimdi gerçeklere dönelim, Sercan yetenekli ama disiplinsiz, özel hayatında öznesiz vs. vs.
Sercan bana çokça Sergen Yalçın’ı anımsatıyor. Fakat futbol da artık çok değişti. Düşünmek lazım, artık dünyada ya da Türkiye'de, kaç tane adam var hem çok yetenekli, hem yaşamı düzgün, hem disiplinli hem de oynadığı takıma gönülden bağlı adam? Öyle 4 köşe düşeşi bize 3 milyona verdiler de biz mi almadık? Bütün dünya futbolu "sorunlu-yıldız"larla dolu. Bu adamlar kendilerini oynatamayan takımlarda "sorunlu" oynatabilen takımlarda "yıldız" olurlar. Burada tüm genç milli takımlarda Türkiye'nin en önemli silahı olmuş, Avrupa'da Türkiye’nin en çok gelecek vadeden futbolcusundan bahsediyoruz!
Bence Sercan böylesine bir şansı hak ediyor. Önemli olan bu gence sahip çıkıp onu "oynatabilmek" ve “yıldız” yapmak. Bu görev yönetimin, teknik heyetin ve bizim…
Her zaman için herkes en iyi eleştirileri kendisinin yaptığını, takım kendisine verilse çok büyük işler yapabileceğini iddia edebilir ancak realitede bunlar kolay değil. Hem yönetimimiz hem de teknik heyetimiz fedakarca Galatasaray için çalışan isimlerle dolu. Ben onlara güveniyorum. Bize düşen ise “taraf”tar olup destek çıkabilmek…
Baros
Baros'la ilgili bir anı: 2009-10 sezonu, son maç Ankara’da G.Birliği deplasmanı. Hiçbir iddiamız kalmamış olmasına rağmen maça gittim. O maçta kadroya alınmayan futbolcular; H.Balta, Baros, Elano vs. yaklaşık 8 futbolcu tribünde 2 sıra alt tarafımızda oturdu. Maçta skor kötü, oyun kötü, Rijkaard kötü, takım ruhsuz, herkes bitse de gitsek havasında. Kimse yenilgiyi bile umursamazken, bazı futbolcular çekirdek çıtlayıp geyik yaparken, Elano kimseyle konuşmadan öyle otururken sadece bir kişi yerinde duramıyordu: BAROS! Maç boyunca çırpındı, bir oturdu, bir kalktı, itiraz etti, sahadaki arkadaşlarına bağırdı durdu. Bir tek o kabullenemedi takımın durumunu! İşte sırf bu yüzden bile satılmamalı Baros!..
Baros satılacaktı, satılmadı, gitti, kaldı haberleri transferin son gününe kadar gündemdeydi. Olaya ters bir pencereden bakarsak: Biz gönderirsek en çok diğer takım taraftarlarının sevineceği, bir defans oyuncusunun karşı karşıya oynamaktan en çok çekineceği bir adam, bana kalırsa kalitelidir! Kazanmak için oynayan, takımı için çırpınan, uzun süredir Türkiye'de olmasına rağmen tek bir vukuatı olmayan, hem tam bir dünya starı hem yetenekli hem de karakterli Baros gibi adamlara bu takımda daha fazla ihtiyacımız var. Umarım Baros “ocak ayında ekonomik olarak değerlendirme” amacıyla değil, bu vasıfları yüzünden takımda kalmış olsun…
Arda penaltıyı neden kaçırdı?
Arda penaltıyı neden kaçırdı? Flaş Flaş İşte cevabı: "Kazakistan maçından sonra Arda'ya "Penaltıyı sen atmak istedin ama Burak attı ve kaçırdı, ne düşünüyorsun?" diye sorulur. Arda ise "Olabilir böyle şeyler futbolda var, Burak şanssızlık yaşadı. BUNDAN SONRA DA BİR PENALTI OLURSA ONA ATTIRACAĞIZ." der. Ve işte Avusturya maçında kader kendini gösterir, penaltı anı gelir. Belki de bir maçta daha herkesten önce Arda topu alır ama topu kaleciye nişanlar... Neden mi? 1. Tutamayacağın sözler söylemeyeceksin. 2. Kimsenin ahını almayacaksın...
Gerçi burada sorulması gereken bir soru daha var. Peki Arda penaltıyı neden atmak istedi? Çünkü o güne kadar Milli Takım’ı o sırtlamış götürmüştü. Çünkü o gün sahada ayakta kalan, ayağına top yakışan, sahada “futbolcu” arayan gözlerin tek seçebildiği isimdi Arda… Ve Belki de haklı olarak, bir kez daha “takımını kurtaran adam” olmak, gerçek yıldız olduğunu kanıtlamak istedi. Böylesine bir “adam” için çok da yadırganmayacak bir istek bence…
Tabi, Arda'yı severiz ama bu seferlik Burak'ın ahına takıldı süper yıldızlık hayalleri...
Saygılarımla,
Fırat ERÖZ