Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Kısa Bir Analiz
 Eki
03
 2011

Öncelikle, geçen sene sürekli negatif yönde inişli çıkışlı bir grafik çizdiğimizden ötürü unuttuğumuz, umut etmek ve hayal kurmak gibi hayatın çok özlediğimiz en önemli iki olgusunu bize tekrar hediye eden tüm yönetim, teknik heyet ve futbolcularımıza teşekkür ediyorum.

 

Hep söyledik, herkes söyledi, galibiyetler geldikçe takımın havası artacak, her şey daha güzel olacaktır diye. Öyle de oluyor işte. Sahada görüyoruz ki takımımız bazı önemli eksikliklerini giderme konusunda çok önemli adımlar atmış. Fatih Hoca Florya’ya ağırlığını koymaya başlamış. Eksik bölgelere yapılan transferler belli ki kaliteli. Takımın boy ortalamasının yükselmesi yan toplarda bizim değil rakiplerin korku yaşamasını sağlıyor. En büyük sıkıntımız sayılabilecek “güven” problemi, Fatih Hoca’nın karakteri ve sahada bulunan “güvenilir” isimlerle aşıldığı ortada. Bunları görebilmek umut verici. Galibiyetlerden sonra kutlama yapabilmek, rahat bir maç izlemek, yeniden hayaller kurabilmek çok güzel.

 

İşte tüm bu pozitif düşüncelerle, ileride her şeyin daha iyi olabilmesi dilekleriyle, Webaslan ailesinin bize sunduğu imkânlardan da yararlanarak, Ankaragücü maçıyla ilgili kendi görüşlerimi buradaki tüm taraftar dostlarımla paylaşmak istiyorum:

 

Her şeyden önce Fatih Hoca için özel bir parantez açarak başlamam lazım sanırım. Sadece takıma değil, tüm camiaya getirdiği disiplini hissedebilmek beni mutlu ediyor. Çok eleştirilen “sorunlu” futbolcularla olan iletişimi ise alınan risklerin sonunda başarı ışığının olduğunu müjdeliyor. Ayrıca belli ki dersine iyi çalışıyor hoca. Mesai harcıyor, takımı motive ediyor, galibiyet inancını masöründen futbolcusuna, taraftarına kadar aşılıyor. Üstüste yaptığı “Avrupa’da başarılı olmak istiyorsak üç günde bir maç oynamaya alışmalıyız” ve “Milli Takım her şeyden üstündür, buraya futbolcu vermek onur verir, boynumuzun borcudur” açıklamaları; her şeyden dert yanmaya – sızlanmaya alışmışlara karşı ne kadar karakterli bir duruşu olduğunun da kanıtıdır. Hiçbir şeyi bahane etmeden işine bakan bir takım işte böyle yaratılır!

 

Oyunla ilgili olarak ise çok fazla isimlere ve olaylara değinmeyeceğim, sadece öne çıkanlara vurgu yapacağım.

 

Sırayla gitmek gerekirse, Muslera daha maçın 10.dakikasında Rajnoch’un vuruşunda yüreklere su serpti. Uzaktan gelen vuruşlarda topu rahatça kucağına her alışında geçen seneden kalma “eyvah kalemize top geldi” korkularımızı yenmemize biraz daha yardımcı oldu.

 

Ujfalusi tek kelimeyle süperdi. Sakinliği, yerinde müdahaleleri ve defansı organize edişiyle hocasını gururlandırdı. Yıllardır takımımızın en önemli eksikliklerinden birisi olan sahada takımı yönlendirecek bir kaptan bulunmaması sorunu için en iyi çarelerden birisi olabileceğini de gösterir gibiydi. Umarım bu mesaj yerini bulur.

 

Melo, rakibin sürekli presi altında kalınca birkaç hafta sonra en verimsiz oyununu oynadı. Ancak bu oyunuyla bile ligimiz kalitesinin üzerinde olduğunu gösterdi, özgüveni ve karakteriyle sahada en çok güvenilen isimlerin başındaydı.

 

Bir diğer özel alkış Engin Baytar’a gitmeli diye düşünüyorum. Takımın yavaş oyununda ayağına topu aldığı zaman hızlanabilen, kontra atağa çabuk çıkan yapısıyla tam da ihtiyacımıza yönelik bir transfer olduğunu gösterdi. Tüm bunların yanı sıra, sahada idare etmeye çalışmadan, son nefesine kadar veya bacağına kramp girene kadar mücadele etmesi belki en çok takdir edilmesi gereken yanı.

 

Maçtan sonra en çok konuşulan isim olduğu için Kazım’a da değinmek istiyorum. Kazım iyi bir maç çıkardı ama süperdi diyemiyorum yine de. Attığı gol zaten Fatih Hoca’nın neden onda ısrar ettiğinin göstergesiydi. Kazım skora katkı yapabilecek bu özelliği sayesinde formayı giyiyor zaten. Belki golün de moraliyle biraz daha hareketli ve sahada mücadele eden bir görüntü çizince de maçın kahramanı ilan edildi. Bana kalırsa yaptığı çok ekstra değildi, futbolun gerektirdiği ve onun da yapması gerekendi.

 

Son olarak Elmander’e değinmek istiyorum. Geçen seneki Ankaragücü maçını statta izlemiştim. Rakip takım stoperleri neredeyse terlememişti bile. Ancak bu sefer sahada öyle bir forvetimiz vardı ki, bütün savunmayla boğuştu, onları yordu, dengelerini bozdu. Gol atmak önemli ancak Elmander yaptığı bu katkıyla gol atamasa da rakibi rahat atağa çıkarmayarak ve arkadaşlarına daha kolay hücum imkanları sağlayarak görevini yerine getirdi.

 

Tüm bu olumlu yanların kolay işler olmadığını belirtmek de lazım. Ancak Galatasaray formasının da kolay olmadığını hatırlatarak…

 

Takımımızın eksikleri de var tabi ki. Beşinci haftayı geride bıraktık ancak yavaş oyun yanlışını geride bırakamadık. Takımda sprinter oyuncu olmayınca rakibimizi ters pozisyonda yakalamakta zorlanıyoruz. Baros ve Sercan da kenarda olunca bu yönde tek katkı yapan isim Engin gibi gözüküyor. Ancak hem orta sahada süratli oynayabilen futbolcu eksiğimiz hem de genel olarak yavaş oynama mantıksal yanlışımız devam ediyor. Önümüzdeki zamanlarda buna yönelik çalışmalar yapıp, bir de bu özellikli bir oyuncu transferi yapmamız gerekir.

 

Buna ek olarak üzerindeki “hata yapmama” baskısı yüzünden Gökhan’ın sürekli gelişigüzel uzun top kullanması da bazı dakikalarda kendi sahamıza gereksiz mahkum etti bizi. Gelecek planlamamızda bu bölgeye hem kesici hem de top kullanma özellikleri bulunan isimleri düşünmemiz bizim yararımıza olacaktır.

 

Bunların yanında sahada pek de göze batmayan Hakan Balta – Sabri gibi eleştirilmeye çok müsait isimler de vardı. Oynadığı sürece Riera, oyuna sonradan giren Eboue idare etti denebilir. Baros penaltı pozisyonu haricinde biraz isteksiz gibiydi. Tüm sahada idare eden ve gönülsüz gözükenlerin de takımdaki olumlu havayla birlikte performanslarını bir üst seviyeye çıkarmasını bekliyorum şahsen.

 

Sonuç olarak eksiklerimiz ve doğrularımızla bir takım olma yolunda ilerliyoruz ve henüz her şeyin çok başındayız. Bugün tabi kutlama günü, alınan galibiyete ve takımın gidişatına özlediğimiz gibi sevinebilmek hakkımız. Ancak her Galatasaraylı gibi benim de içimden asıl geçen, bu konsantrasyonu Mayıs ayına kadar sürdürüp,  eksiklerimizi giderip, doğrularımızı çoğaltarak en büyük sevinci sezon sonunda yaşayabilmek.

 

Saygılarımla,

 

Fırat ERÖZ





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...