27
2011
Sevgili renktaşlar,
Gazetelerde, web sitelerde okuduğumuz bir haber üzerine bu makaleyi yazma ihtiyacı duydum. Türkiye’nin en değerli Futbol markasının Galatasaray olduğu ile ilgili bir haber bu, okudunuz, gördünüz. Ki bunu biz zaten biliyorduk ama kabullenmekten çekinen kesimler vardı; kapak oldu! Bu çekinen kesimi de uzakta aramayın; içimizdeydiler. Sür manşet Galatasaray’ın geleceğini karanlık görenler bunlar, geçmişine kara çalmak isteyenler. Konuşup konuştukları ile ancak kendilerini tahrik ettiler, bizleri değil!
Elbette marka değeri önemli, tamam. Ama daha önemlisi var; Galatasaray’ın değeri. Marka değerini ölçebilirsiniz; kazanç, para, arz, talep vs. Nasıl ölçelim Galatasaray değerini, neye bakalım?
Uzağa gitmeyelim; aynaya bakalım anlaşılır. Hiç Galatasaray taraftarı gibi futbolcusunu bağrına basan başka takım görüyor musunuz? Engin ilk maçına çıktı; kötü gibiydi ama gerçek bir aslan gibi oynadı, onu sevdik. Onu Galatasaray’a gelirken “Sorunlu” yakıştırmasıyla lekeleyenler ne kadar adam olduğunu da Eskişehir maçında gördük. Selçuk dört maçtır istediğini veremiyor, isteneni yapamıyor; baş tacı yaptık. Neden? Çünkü gerçek Galatasaraylı, gerçek Aslan. Hele bir Melo var ki. Bize melodi, rakibe melodram. Al da baş tacı etme bu adamı. Geçmişten onlarca örnek sayarım aslında ama siz okuyan arkadaşlarıma saygısızlık etmek istemem; hepiniz kimler olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Onlara yürek açtık; Galatasaray’ı sevdikleri için.
İşte Galatasaray’ı seveni sevmek Galatasaray değerini en iyi anlatan cümledir.
Galatasaray’ı değer yapan şey taraftarıdır. Taraftarı kendine aşık edense Galatasaray’ın formasıdır, armasıdır, oyuncusudur, başkanıdır, emek verenidir.
Ben paha bile biçemiyorum, pahası yok, ederi yok. Para pul değil; gerçek marka değeri inanç. Kazansa da olur kaybetse de. Sonuçta Galatasaray'ı kazanmışız bir kere.