30
2012
Günlerdir bir tartışmadır almış gitmiş... Yok Adnan Polat'a Galatasaray ayıp etmişmiş, ne olursa olsun ibra etmemek büyük hakaretmiş. Adnan Polat disipline verilecek adam değilmişmiş... Sürüyle laf. Ağzı olan konuşuyor. Hatta Galatasaray'lı renkdaşlarımız da binmiş bu çorbacı gemisine laklak ediyorlar.
Kör ölür badem gözlü olur ya Adnan Polat'ın şampiyon teslim alıp 3 senede 8.'liğe kadar geriletip çökerttiği bir yönetimin ardından sanki Adnan Polat'ı heykeli dikilecek adammış gibi ballandıra ballandıra ananların amacı belli aslında. Başarılı ve dinamik başkan Ünal Aysal'ın paçasına az da olsa çamur bulaştırmak.
Ama işte kurban olduğum UEFA'sı adeta ilahi adaleti dağıtıyor. Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'tan gidişini hatırlayalım hep beraber. Beşiktaş kongresi toplandı ibrasını helali hoş ettiler müstakbel TFF başkanının. Alnından öptüler, en büyük Beşiktaş'lı dediler. Demirören de çıktı "Alacaklarımdan vazgeçtim" dedi. Of bak bak bak sözde büyük kulüp camiasına bak. Ne oldu sonra?
Mösyö Platini aldı tokmağı eline vurdu Kartalın kafasına vurdu kartalın kafasına. Kartal oldu mu sana serçe? Avrupa'dan silinmiş bir Beşiktaş var bugün karşımızda. Neden? Galatasaray camiasının gösterdiği duruşu gösteremeyip 10 yıla dayanmış bir Demirören imparatorluğunun uşaklığını yaptıkları için. Acımıyorum açıkçası Beşiktaş'a. Öyle tribünden "Yıldırım Demirören Yeter" demelere falan da bakmamak lazım. Beşiktaş tribünlerinin çoğu kongre üyesi, kulüp üyesi. Galatasaray'ımız gibi değilki yapısı. Bugün bir Galatasaray taraftarı öyle elini kolunu sallaya sallaya nerde üye olacak takıma? Bir defa Galatasaray Lisesi'ni okumadıysan işin zor. Bırakacaksın bu işleri. Beşiktaş'ta ise git bir maça tribünde sağına soluna dönsen bir kongre üyesi çıkıyor karşına. Dayı almış eline çekirdeği gelmiş. Helali hoş olsun. E ama sormazlar mı adama tribünde sövdüğün adama kongrede neden oy veriyorsun diye? Bu işler böyle sevgili kartalcıklar. Demirören'in tüpüne bağlarsan takımın ocağını, UEFA da gelir o tüpe tokmağı çaktığı gibi patlatır en narin yerinde.
Şimdi bu dramatik tablo da aslında çok başka noktalarda duran kişilere de kapak niteliğinde. Ne demişti kanaryaların zengin çocuğu Ali Koç?
"UEFA’nın bize vereceği bir ceza yoktur. UEFA'nın bir ceza yetkisi de yoktur. Eğer verilecekse de bir ceza, geçen sene katılmayarak bunu çekmişizdir. Bundan sonra verilecek ceza art niyetlidir. İnşallah doğru yolu seçerler. İnşallah Şenes Bey bu konuda ciddi bir katkı sağlar. Burada Şenes Beye’e çok büyük iş düşüyor. Federasyonumuzun UEFA’yı ikna etmesi lazım, bir önceki federasyonun bu konuya çok art niyetli yaklaştığını anlatmalı"
Evet bu amatörce, anca mahalle delikanlılarının yapacağı cahilce konuşmayı bu ülkede bir kulübün yöneticisi yaptı. Sen hem şike yap, sana ceza verecek Federasyonu düşürüp , yeni federasyona ezeli rakibini madden çökertmiş bir adamı getir, bir de üstüne UEFA'ya görev biç...
Az kaldı ama. Bekliyoruz, UEFA'nın tokmağı sağlamdır. Bir vurdu mu Bursa-Antep-Beşiktaş üçünü birden siler Avrupa'dan. Kaldı ki bunlar maddi konular sebebiyle alınmış kararlar. Şike konusunda UEFA'nın ne yapacağını bir düşünün isterseniz.
Galatasaray marşından bir dize var şimdi kulaklarımızda;
"Dün seninle yarışan bugün herkes perişan..."
Ama neden perişan? Akılsızlıktan.
Bize hiç kimse akıl vermesin. Galatasaray Adnan Polat'ı yargılayıp tahtını devirmekle Türkiye'de hiç bir kulübün yapamayacağını yapmıştır. İyi de yapmıştır. Bir Demirören de biz mi yaratsaydık? Adnan Polat iyi bir Galatasaray'lı olabilir ama tam bir Demirören olma yolunda ilerliyordu, hayırlısı olsun. Kendi Demiröreni'nin tahtını deviremeyenlerin halini görüyoruz.