24
2011
Dünyada hiçbir lig yoktur ki içinde bu kadar karmaşayı barındırsın. Çok değil daha 1 sene önce Bursaspor’un destansı şampiyonluğuna şahit oldu bu ülke ve yıllar sonra ilk defa Anadolu’dan bir şampiyon takım çıktı. Türk futbolunun 5. Büyüğü oldu. Türk futbolu Sercan,Volkan,Ozan gibi yeni yetenekler kazandı. Türk futbolunun değeri arttı. Heyecan geldi, lige renk geldi. Üç büyükler çok büyük dersler aldılar. Trabzon yeniden şampiyonluk için daha kararlı bir hale geldi ve diğer Anadolu kulüplerinin üstündeki ölü toprağı silkinmiş oldu.
Ya sonra ne oldu?
Ertesi sezonun yani geçtiğimiz sezonun ilk yarısı yine üç büyüklerin hezimetiyle sonuçlandı. Ortaya çıkan tablo tam bir Anadolu başarısıydı. Trabzon açıkara önde şampiyonluğa koşuyor, Bursa ve Kayseri onu kovalıyordu.
İşte birileri bu noktada düğmeye bastı. Belki de Bursaspor şampiyonluğundan sonra yaşanan gelir dağılımındaki değişimden etkilenen yayıncı kuruluşun eli kaşınmaya başladı. Bir anda yapılan yayınların seyri değişti. Garip bir şekilde , Fenerbahçeli yöneticiler kendilerinden emin açıklamalarda bulunuyor, siyasilerle yakın temaslara giriyordu. Seçim sürecine girmiş Türkiye’nin gündemini meşgul eden süreçte futbolda o kadar kirli işler dönmeye başlamıştı ki , “Bir şeyler dönüyor” diye o dönemde duyumlarını dile getiren insanlar “Yalancı, bozguncu, Fener düşmanı” gibi ithamlarla karalanarak “RAYINA KOYULMUŞ SÜREÇ”in bekası sağlanıyordu.
Çok şükür ki bu ülkede tuttuğu takımı gözetmeden , yolsuzlukların üstüne gidip suçluları ortaya çıkartabilen yetkililer hala mevcut… Öyle bir tezgah gün yüzüne çıktı ki ; bir sezon boyunca yaşadığımız her şey bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmeye başladı.
Türkiye kupasında ilk turdan grup sonuncusu olup elenmiş, Avrupa kupalarında yer almayan, Ligin ilk yarısı nal toplayan bir takım 17 Maçta hiç mağlubiyet almadan “averajla” şampiyon “YAPILMIŞTI”
Gündemi şimdilerde meşgul eden bazı gereksiz şahsiyetlerin Galatasaray ve Trabzonspor için sarfettiği “Batan gemiyi ilk önce fareler terk eder” söylemini çok net bir şekilde gördü bu ülkenin insanları. Mahmut Özgener gibi, Arena açılışında çıkan olaylarda Futbolun patronu olduğunu söyleyerek kükreyen adam nedense apar topar Federasyon başkanlığını , üstelik de Milli takımın eleme gruplarından çıkıp çıkmayacağının bile belli olmadığı bir süreçte bırakıp kaçması çok manidardır… Türk futbolu bir gemiyse, fareler çok önceden bu batan gemiyi zaten terk etmişlerdir.
Mahmut Özgener’in kaçışının ardından bir çok kesimin desteğini alarak , hatta rakibi olan adayları da kadrosuna katarak TFF’nin başına gelen M.M.Aydınlar ne yapmıştır peki?
İlk söylemleriyle güven veren bir hava yaratan Türk futbolunun yeni yöneticisi, BİR PAZAR SABAHI ANSIZIN patlayan skandaldan sonra birden bire değişmiştir.
Yaşananların bir özetine bakalım:
*Pazar günü Aziz Yıldırım dahil bir çok önemli isim gözaltına alınır.
-MAA der ki: Bizim de yeni haberimiz oldu. Takip ediyoruz.
-Ben derim ki: Külliyen yalan, sen daha geçen sene Fenerbahçe yönetiminde yer alan Aziz Yıldırım’la bir likte maçlara gidip alkış tutan adam değil miydin? Fenerbahçe yönetiminin hemen hemen tümünün karışmış olduğu bu pis olaylardan haberinin olmaması imkansızdır! Olsa olsa suç ortağı olduğun olaylara karşı “ÜÇ MAYMUN”u oynuyorsundur.
*Soruşturma genişletilir, futbolcular, teknik adamlar göz altına alınır. Hatta bazı kulüpler bu gözaltılar sonrasında bazı sözleşmeleri feshederler. Daha ortada bir yargı kararı olmadan üstelik !!!
-MAA der ki: Bir tutuklama gerçekleşmiş değil. Tutuklama olsa bile Kişi ve Kurumları ayrı tutmamız gerekir.
-Ben derim ki: Gözaltına alınan herkes hakkında peşin hüküm vermemek gerekir doğru karar. Ama kişi ve kurumlar ayrı tutulamaz. Çünkü kurum kendisi suç işleyebilen bir varlık değildir. Kişilerin işlediği suçlardan mensup oldukları KURUM yargılanır. Yani misal, bir lokantada garsonların sağlıksız koşullarda hizmet vermesi o garsonları yakar bu bir. İkincisi o lokantaya da mührü basar sağlık bakanlığı. Başka bir örnek, bir lunaparkta güvenlik önlemini eksik alan bir görevli olursa o görevli ayrı cezalandırılır, artı üstüne lunapark kapatılır. Başka bir örnek Ankaraspor olayında kişilerin usulsüz transfer olayından, koskoca bir kulüp suçlu bulunarak küme düşürülmüştür. Geçen sene kulüple alakası bile olmayan sivil taraftarların eylemleri sonucu Bursaspor hükmen mağlup sayılmıştır. Tribünlerde küfreden taraftarların cezaları bile kulüplere kesilirken “ŞİKE” gibi bir olayda bir Federasyon başkanı “KİŞİLERİ KURUMLARI AYRI TUTALIM” diyorsa “YA O GÖREVE LAYIK OLMAYAN BİR AMATÖRDÜR” ya da o kişi “TARAF TUTMAKTADIR”
*Aziz Yıldırım ve bir çok olaya adı karışmış kişi savcılık tarafından tutuklanır.
-MAA der ki: Aziz Yıldırım benim kulübümün başkanıdır. Karar almak için çok erken.
-Ben derim ki: Bir Federasyon başkanı herhangi bir kulüp başkanı için “Benim Kulübümün Başkanı” diyorsa zaten konuşulacak bir şey yoktur. Herşey orada bitmiştir ve hatta kendisinin istifa etmesi gerekir. Biz bu ülkenin futbolunun başkanı MAA sanıyorduk, o eğer birine “BAŞKANIM” diyorsa, asıl başkan bellidir.
*Yapılan baskılar sonucu TFF, Kulüpler birliğiyle bir toplantı yapar.
-MAA der ki: Bugün birlik ve Beraberlik Günüdür. Ligler 5 Ağustosta başlayacaktır. Avrupa kupalarına gidecek takımları tecil ettiğimiz şekilde Avrupa’ya gönderiyoruz. Şampiyon Fenerbahçe ile Kupa Galibi Beşiktaş Süper Kupa finali oynayacaktır.
-Ben derim ki: Hani tutuklama kararı olmadan karar alamazdınız? Adamlar tutuklanınca alacağınız karar bu mudur? Şaibe olan bir ligin başlamasının kime faydası vardır? Ayrıca bu neyin ve kimin birlik beraberlik günüdür? Ne için birlik beraberlik günüdür? “Aramızdan biri bir suç işledi, biz bu suçu kendi aramızda sindireceğiz” tarzında bir birlik beraberlik midir bu? Bu ne amatörce bir beyandır?
*Büyük Başkan Ünal Aysal’ın başlattığı tepki çemberi içinde daralan ve alınan yeni tutuklama kararlarıyla köşeye sıkışan, Beşiktaş’ın kupa iade etmesiyle titreyen Federasyon yeni bir toplantı yapar.
-MAA der ki: Ligleri 9 Eylüle, Süper Kupa Finalini ileri bir tarihe erteledik. Elimize belgeler gelecek , etik kurulu inceleyecek ve bir karar vereceğiz.
-Ben derim ki: Doğru karar
*Etik kurulu emniyet güçlerinden gelen belgeleri inceler bazı bulgulara ulaşır.
-MAA der ki: Bazı karşılaşmalarda şike olduğu bazı karşılaşmalarda şüpheler olduğu tespit edilmiştir ancak kesinleşen bir durum yoktur. Savunma hakkı ve İddianamenin hazırlanması bizim için önemli. Onu bekleyeceğiz. Elimizdekilerle bir karar veremeyiz. Ligler 9 Eylülde belirlendiği şekilde başlayacaktır. Avrupa kupalarına kendine güvenmeyen katılmasın.
-Ben derim ki: Bazı bulgulara ulaşılmışsa artık karar vermek için yeterlidir. TFF şu güne kadar aldığı hangi kararda Savunma hakkı gözetmiş ya da talep etmiştir??? Bu sorunun cevabı kesinlikle verilmelidir. Bundan sonra TFF’nin alacağı her kararda Iddianame mi gerekecektir? Avrupa kupalarına gidecek takımları siz tescil etmediniz mi? Şimdi neden “başınızın çaresine bakın” demektesiniz? Bu ne amatörlüktür? “ADAM OLAN” meydana gelebilecek her türlü olayın sorumluluğunu üstümüze alıyoruz demez mi? ADAM OLMAK gerekmez mi?
*UEFA olayla ilgili gözlemcilerini Türkiye’ye yöneltmişken TFF Playoff’lu lig kararı alır.
-MAA der ki: Türk futbolu bir krizin içindedir, bu krizden futbolumuzu en olumlu şekilde çıkarmak ve yayıncı kurula maddi destek sağlamak için bu kararı aldık.
-Ben derim ki:
1.Türk futbolu bir krizin içinde falan değildir. Krizin içinde olan başta FB olmak üzere şikeye bulaşan kulüplerdir.
2.Türk futbolu bir krizde diyelim… Bu krizin çözümü saçma bir playoff sistemi midir? Ligi açıkara önde bitirmiş bir lidere, ligin 4.sırasında ligden kopmuş darmadığın bir takımla playoff maçı oynatmak nasıl bir mantıktır? Ligi zar zor 4. Bitirmiş bir takıma, 5-6-7-8. Sıraları almış takımların arasından gelecek bir takımla Avrupa kupasına katılmak için maç oynatmak nasıl bir mantıktır. Düşünün ki, lige asılmayan sıradan bir Anadolu takımı , önüne gelene yatarak yedek kadrolarla maçlara çıkarak ligi 8. Sırada bitirmiş. Lig bittikten sonra oynayacağı playofflara bilenmiş ve 4-5 maç oynayıp playofflarda başarılı olunca Avrupa kupasına gitmiş… Ne oluyor bu durumda? Ligin 8.’sinin Avrupa’da işi ne? Bu sistemin uzun ömürlü düşünülmediği o kadar belli ki… Birkaç sene sonra Avrupa’daki sıralamamız değişip Avrupa’ya gidecek takım sayımız değiştiğinde kim kiminle playoff oynayacak? Böyle bir saçmalık var mı? Ligi 4. Bitiren takımın şampiyon olması sağlanabiliyorsa ligin bitimine 10 hafta kala ilk 4’e girmeyi garantileyen bir takımın maçlarını kim izler? Ben izlemem açıkçası. 34 hafta süren bir heyecanı 20 haftada söndürür bu sistem.
3. Bu sistem şikeye açık kapıdır. İlk 4’e giren, 5-6-7-8. Sıralardaki yerini garantileyen bir takımın açıkçası kendini kasıp elde edeceği bir başarı kalmaz. O saatten sonra nasıl bir şike döner tahmin edebiliyor musunuz? Düşecek takımların kurtarılmasından tutun da 8.lik 9.luk mücadelesi veren iki takıma kimlerin hangi sebeplerle yatacağını kim hesaplayabilir? Ya da 6. Sırayı garantilemiş bir takımın ilk 4’e girmek için kasan bir takıma buyur geç demeyeceğini kim garanti edebilir?
4. Bu sistem sadece Belçika’da uygulanmaktadır ve Belçika’nın büyük kulüplerinden; Anderlecht, S.Liege, Club Brugge’yi herhangi bir Avrupa kupasında en azından çeyrek final oynarken hatırlayan biri var mı aramızda? Bu sistemin bir faydası olsa Belçik kulüpleri Avrupa’da fırtına gibi eserdi fırtına… 4. Olan takımı şampiyonlar ligine, 8. Olan takımı UEFA’ya yollayın. Çok faydalı olur çok , her sene bir Avrupa şampiyonu çıkartırız kesin !!!!!
5.Türk futbolu neden yayıncı kuruluşun kâr etmesi için sistem değiştiriyor? Bu yayıncı kuruluş 2 sene önce zaten mevcut sisteme imza atmamış mıydı? O zamanlar ortada ne playoff vardı ne bir şey… Şimdi ne değişti? “BU LİG BU FİYATI KALDIRMAZ” denecek noktaya gelindiyse eğer, sistemi değiştirene kadar İngiltere,Fransa,İspanya’da olduğu gibi bir “LİG KUPASI” yaparsın, hatta adını da “DIGITURK KUPASI” koyarsın. Ligin 8.si yerine bu kupayı kazananı UEFA kupasına yollarsın. Yayın haklarını da DIGITURK’e verirsin. Bak bakalım nasıl izleniyor o maçlar. Hem ligin sistemini bozmamış olursun, hem ligin sözde ihtiyacı olan dinamizmi getirmiş olursun. Hem de en azından dünyada kaliteli örnekleri olan bir sistemi getirmiş olursun. Bunu da mı biz öğretelim koca federasyona? Bunu da mı biz teklif edelim? Bu kadar aciz , bilgisiz ve amatörse bu TFF bıraksın gitsinler bu işleri becerebilen insanlara.
Ben bu haliyle TFF’nin görevini yerine getirdiğine inanmamakla birlikte, bu ligin hem şikeli hem de playofflu bir şekilde oynanmasına sonuna kadar karşıyım. Ve şu ana kadar yapılan her şeyin Mehmet Ali Aydınlar’ın sırf Fenerbahçe’yi kurtarmak adına yaptığının da çok ama çok farkındayım. Herkes bu kanaatteyse eğer. 9 Eylül’de başlayacak saçmalığı izlemenin ne anlamı olduğunu sormak istiyorum.
(Yazı içerisinde yer alan olay örgüsünde yazamadığımız daha bir çok olay gerçekleşmiştir. Onları da unuttuk sanmayın ama hepsini yazmaya kalksak zaten bu yazıyı bitirmek mümkün olmazdı)
Herkese Sevgi ve Saygılar